Endüstriyel ürün tasarımı nasıl tarifliyorsunuz?
Artık hedef, çizgiyle endüstriyi tatmin etmek, müşterinin trend beklentilerini mutlu etmek değil. Çevre sorunlarına duyarlı olacak, yaptığınız ürünün kullanım sonrası döngüsünü de düşüneceksiniz. Ürünün çevreye uyumu, en az ürün kadar önemli. Bizim için müşteri memnuniyeti; tüketicinin ihtiyaçlarını müşteriyi mutlu edecek şekilde ama çevreye de hiçbir şekilde zarar vermeden kapsayacak biçimde daha geniş bir çerçeveye oturuyor. Dolayısı ile ürünün ambalajı konusunda da varız; "ambalajlar atılmasın, kullanılsın" derken değişen dünyanın ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışıyoruz.
Üniversitedeki öğrencilerime hep; "Eskiden tasarım yapmak daha kolaydı, şimdi daha zor. Artık, ürün kullanılmadığı zaman ne olacağını da size soruyoruz. Eskiden böyle bir sorun yoktu" diyorum. Eskiden, mal sattığı sürece sizden büyük tasarımcı yoktu. Şimdi sosyal örgütlenmelerde, "bu çevreyi kirletiyor" denildiği zaman, herkes mutlu olsa bile birileri mutsuz oluyor. Dolayısıyla sorumluluk, duyarlılık ve beklentiler artıyor. Beklentiler arttığı zaman da bunu bir kişi yerine bir ekibin karşılaması lazım.
Bizim bu yönde çok boyutlu bir açılımımız var. O nedenle de kendimi, bu ülkede tasarım yapan profesyonellerin durduğu yerde görmüyorum. Bir taraftan da bu dünyanın beklentileri yönünde üstlendiğimiz bir eğitim sorumluluğumuz var. Bugün eğer yaptığınız ürün lokal bir ürünse ve lokal pazarda satıyorsa, bunun endüstri ürünü olduğu tartışılır. Ancak global pazarda rekabet ederseniz o ürün endüstri ürünü olma şansını yakalıyor. Dikkat ederseniz global pazardaki oyun şöyle oynanıyor; ürününüzün yarı parçasını orada, yarı parçasını orada, yarı parçasını orada yapıyor, sonra hepsine birden satıyorlar. Lokal ürün ise burada yapılır, çözümlemesi burada gerçekleşiyor, etkisi o çevrede kalıyor. Bölgesel rekabet için mutlaka küresel rekabeti göğüsleyeceksiniz. Aksi takdirde çay bardağının kenarını büküp pazara sürer, sonra öteki tarafını büküp tekrar pazara sürersiniz. Ama sonuçta, "o bardakla o çayı dünyada kaç kişi içiyor" sualine de muhatap olursunuz. Halbuki, buzdolabı kokusunun sinmeyeceği, bardağı görünce ağzını açan bir sürahi yaptığımızda pazara ürün yetişmiyor. Bence bu çok daha eğlenceli, çünkü buna patent alabiliyorsunuz. Sonuçta siz gidersiniz, geride patentleriniz kalır.