İkinci Mansiyon; Podgorica Merkez Üniversitesi Kütüphanesi Konsept Mimari Tasarımı Uluslararası Yarışması

mimarizm.com / 07 Kasım 2025
Podgorica Merkez Üniversitesi Kütüphanesi Konsept Mimari Tasarımı Uluslararası Yarışması'nda Slot Architects ve BlocWorks ekibinin projesi ikinci mansiyona değer görüldü.

Podgorica Merkez Üniversitesi Kütüphanesi Konsept Mimari Tasarımı Uluslararası Yarışması
Karadağ Üniversitesi Merkez Kütüphanesi, Proje Raporu

Önsöz

Kütüphanelerin ortaya çıkışı, insanlığın tarih boyunca bilgiyle kurduğu ilişkinin en somut mekânsal tezahürlerinden biridir. Varoluşun başlangıcından beri insan, belleğin kırılganlığına karşı koymak için bilgiyi korumanın ve aktarmanın yollarını aramıştır. Yazının icadıyla birlikte bilginin maddi izleri oluşmuş; kütüphaneler ise bu izleri düzenleyen, koruyan ve geleceğe aktaran kurumlar haline gelmiştir. Bu süreçte kütüphane, yalnızca bir depolama alanı değil, toplumsal düzeni ve kültürel belleği şekillendirmede aktif rol oynayan bir mekân olarak ortaya çıkar.

Bölüm 1. Kütüphane Üzerine

1. Kütüphaneyi Düşünmek

Kütüphanenin kökeni yalnızca bilgi biriktirme veya koruma ihtiyacıyla açıklanamaz. Aksine, kütüphanelerin ortaya çıkışı, bilginin iktidar ile ilişkisinin mekânsal bir yansımasıdır. Mezopotamya’dan İskenderiye’ye uzanan ilk kütüphaneler, bilgiyi herkese açan kurumlar değil, seçkin bir azınlığın kontrol ettiği arşivlerdi. Kütüphane, daha ortaya çıktığı andan itibaren bilginin toplumsal dolaşımı üzerine bir tartışmanın merkezine yerleşmiştir: Kim okuyabilir? Kim erişebilir? Kim dışarıda kalır?

Kökenine baktığımızda, kütüphane aynı anda hem koruma hem de sınırlama eylemidir. Bir yandan unutulmaya direnen insan bilgisini toplar, düzenler ve korur; öte yandan hangi bilginin korunmaya değer olduğuna karar vererek dışlayıcı bir rol üstlenir. Bu ikili doğa, kütüphaneyi yalnızca bir arşiv olmaktan çıkarır; onu ideolojik bir mekâna dönüştürür.

Mimari düzlemde kütüphane, adeta taşlaşmış bir hafıza biçimidir. Antik dünyada tapınaklarla, Orta Çağ’da manastırlarla, modern çağda ise ulus devletin anıtsal yapılarıyla bütünleşmiştir. Her durumda kütüphane, bilginin yalnızca içeriğiyle değil, mekân aracılığıyla da temsil edildiğini gösterir. Böylece kütüphane, kimi zaman kapalı bir hazine, kimi zaman ise kamusal bir forum olarak içinde bulunduğu güç ilişkilerini yeniden üretmiştir.

Dolayısıyla kütüphanenin kökeni “kitapların toplandığı bir yer” olmaktan çok, bilgiye kimin erişebileceği, hangi biçimde ve hangi mekânlarda erişileceği üzerine yürütülen tartışmaların kesişim noktasıdır. Bugün “kütüphane fikri”ni yeniden düşünmek, bu temel tartışmayı yeniden açmak demektir:

Kütüphane yalnızca geçmişin izlerini mi taşır, yoksa geleceğin bilgi tahayyülünü de şekillendirir mi?


 

1.2. Bir Sosyal Forum Olarak Kütüphane

Kütüphane üzerine konuşulabilecek pek çok kavram bir yana, bilgi bugün zaten erişilmesi amaçlanan son formuna yakın şekilde türlü yollardan dolaşıma girmiş durumdadır. İnsanların bilgiyle kurmaya başladığı bu yeni, kaotik ve filtre gerektiren ilişki, yeni bir mekânsal yaklaşım gerektirir.

Bu noktada kütüphanenin rolü bilgiyi erişilebilir kılmakla sınırlı değildir; bilgi ile anlam arasında bir köprü kurabilir. Bu işlev; karşılaşmalar, tartışmalar, fikir ayrılıkları ve uzlaşılar üzerinden bilginin doğrulandığı, sorgulandığı çok katmanlı bir deneyim olarak ortaya çıkar. Kamu ile güçlü ilişkiler kurarak, yeni bir kütüphane deneyimi, geleneksel olarak odaklanmaya dayalı sessiz atmosfer ile birlikte var olabilir. Bu nedenle kütüphane, kent ile büyüyen üniversite arasında karşılaşmaların ve öngörülemeyen kentsel anların mekânı olarak kurgulanır; işlevinin ötesine geçerek varlığını güçlendiren bir zemine dönüşür.

1.3. Kütüphane ve Kentsel Bağlama Oturma

Proje alanı, üniversite yerleşkesinin kuzey giriş kapısı olarak kabul edilebilecek bir noktadadır. Çeşitli eğitim birimlerine komşu olan alan, birden fazla yaklaşım yönünden etkilenmektedir. Alanın batı kenarı boyunca uzanan yaya aksı, kampüs gelişim planının omurgasını oluşturur; kuzey girişten yaklaşım ise yapının kesitini ve tektoniğini belirleyen temel girdidir. Batı cephesi; açık alanlar, Mimarlık Fakültesi ve farklı ölçek ve programa sahip yüzeylerle ilişki kurar.

Bölüm 2. Tasarım Konsepti: Kütleden Anlama

Form, Katmanlar ve Zemin

Yapının formu, kütüphanenin iki karakterli içeriğinin taşıdığı ikili yapıdan doğar. Üst üste yerleşen katmanlar, birbirine zıt ancak bağlantılı uçları açığa çıkarır. Bulutvari ve sakin kütle içinde yakalanan dinginlik, kampüsün ve kentin ritimleriyle etkileşerek çevreye yayılır. Sessizlik ile ses, geri çekilme ile katılım arasındaki bu hassas ilişki, tasarımın temel anlatısını görünür kılar ve kullanıcıyı kütüphaneyi yalnızca bir yapı olarak değil; bilgi, anlam ve mekân arasında canlı bir köprü olarak deneyimlemeye davet eder.

Bölüm 3. Kullanım, Sirkülasyon, Program

Üniversitenin kuzey girişinden başlayıp kuzey–güney aksına yönelen hareket, arazi üzerinde yönlendirici bir zemin jesti olarak tercüme edilmiştir ve bu hareket program elemanlarının yerleşim kararlarını tanımlar. Bu yüzey farklı fonksiyonların doğal şekilde açılmasını ve birbiriyle ilişki kurmasını sağlar.

+4.80 kotunda yer alan kafeterya, sosyal düğüm noktası olarak konumlanırken; doğu cephesi boyunca +4.80 ile ±0.00 kotları arasında çalışma ve üretim alanları giriş mekânı ile bütünleştirilmiştir. Zemin kotundaki geçişler açık alanlardan kapalı mekânlara yönelerek yapının ana dolaşımını oluşturur.

Bu şekilde, kentsel bir bağlantı olarak başlayan hareket, insan ölçeğinde bir deneyime dönüşür ve kent ile iç mekân arasında akışkan bir ilişki kurar.

Bölüm 4. Yapma Biçimi

4.1. Malzeme ve Tektonik

Önerilen zemin kullanımı ve tek katlı kütüphane deneyimi, kalın kesitlere sahip taşıyıcı bir sistemle tanımlanmış; sistem cam ve mesh (örgü) cepheyle sarılarak hafif bir dış kabuk elde edilmiştir. Döşeme seviyesinin yerden yükseltilmesi, yapıya belirgin bir kütle etkisi vererek simgesel niteliğini güçlendirir ve programın dinamik yaşamını görünür kılar. Heterojen cephe, iç mekândaki ritimleri dışarı yansıtır.

Yakın ölçekte yapı, kampüs içinde bir gölgelik gibi algılanır; topluluk hissi yaratır. Uzaktan ise güçlü ve okunabilir bir kentsel objeye dönüşür; kendine has bir kimlik sergiler. Böylece yapı insan ölçeği ile kentsel görünürlük arasında denge kurar.

4.2. Strüktür

Yapı strüktürü, betonarme ve çeliğin hibrit sistemine dayanmaktadır. Bodrum ve zemin katta betonarme taşıyıcı sistem görev alırken; üst katlarda 100 cm × 100 cm kolon ızgarası, düşey dolaşım ve yangın çekirdekleri ile birlikte çalışmaktadır. Izgara, çatı ve kütüphane döşemesi ile bütünleşerek yapı bütünlüğünü sağlar.

4.3. Cephe Bir İfade Olarak

Yapının kentsel ifade potansiyeli ve iç deneyimin niteliği doğrultusunda, çift cam yüzey ve mesh örgü ile tanımlanan hafif ve geçirgen bir cephe tasarlanmıştır. Cephenin geçirgenliği, iç mekân ihtiyaçlarına göre farklılaşır; gün içinde ışıkla etkileşim kurarken, gece yapı adeta bir fenere dönüşür.

Cephenin her detayı, iç mekândaki programatik gereksinimlerle uyumlu olarak tasarlanmıştır. Böylece cephe, yalnızca dış kabuk değil; kütüphanenin işlevini ve atmosferini görünür kılan bir ifade elemanına dönüşür.

4.4. Forum

Bilgi artık yalnızca kütüphanenin fiziksel varlığına bağlı değildir. Ancak hâlâ öğle vakti gölgede oturabileceğimiz, biriyle karşılaşabileceğimiz, beklenmedik karşılaşmalar yaşayabileceğimiz mekânlara ihtiyacımız vardır. Bu mekân, bilginin yaşandığı; etkileşimin, deneyimin ve paylaşımın kesiştiği bir forumdur. Dinamik bir kampüs içinde yeni karşılaşmalar için bir zemin üretir.


İkinci Mansiyon; Karadağ Üniversitesi Merkez Kütüphanesi - Resim Galerisi

Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :