İki binli yılların başları olmalı, Kadıköy'de, Çiftehavuzlar'da yürürken, beni şaşırtan çok katlı bir konut yapısına rastladım. O yıllarda henüz Kadıköy "kentsel dönüşüm"ün ürünü sayısız kule konutla dolmamıştı, ama dikkatimi çeken çok katlılığı değil, umulmadık yüksek bir mimari kalitenin ilk bakışta kendisini göstermesiydi. Bir parça araştırınca karşıma iki mimarın adı çıktı: Mutlu Çilingiroğlu ve Adnan Kazmaoğlu. Çilingiroğlu'nu tanımıyordum ama Kazmaoğlu, hem Akademi yıllarından, hem de eşi Mine Kazmaoğlu dolayısıyla yakından tanıdığım bir mimardı. Bu denli parlak bir çalışmada onun da imzasını görmek doğrusu hoşuma gitmişti.
Adnan Kazmaoğlu, benim için -bu anma yazısının başlığına da taşıdığım gibi- öncelikle "Akademili" bir mimardır. Kazmaoğlu, 1968'de girdiği Güzel Sanatlar Akademisi'nden 1975'de mezun olur. Başarılı bir mimarlık öğrencisi için öğrenim süresinin en az 7-8 yıl olduğu bir dönemdir. Kazmaoğlu'nun Akademi'ye girdiği tarih, Türkiye'deki tüm üniversitelerde öğrenci hareketlerinin başladığı bir döneme denk gelir. Üniversitelerdeki öğrenci işgalleri adım adım tüm ülkeye yayılır, en sonunda, 1969'da, Akademi de işgale sahne olur. Ne var ki Akademi işgali öteki okullardaki işgal hareketlerinden epey farklıdır. Bu hareketin başta gelen sonucu, öğrencilerin dönüşüm taleplerine sahip çıkan dönemin Akademi başkanı Hüseyin Gezer'in öncülüğünde, Akademi tarihinin en önemli kırılma noktasını oluşturan 1969 Akademi Reformu olur (1). İşte bu reformun ana çizgilerini belirleyen alternatif eğitim programını hazırlayan öğrenciler arasında Adnan Kazmaoğlu da vardır (2).
Kazmaoğlu sadece öğrenci hareketi içinde aktif rol almakla kalmaz, eğitim sürecinde gerçekleştirdiği projeleri de önemser, konvansiyonel kabullerin ötesine ulaşan ve tüm yaşamı boyunca belirleyici olacak araştırmacılığını gösteren çalışmalar yapar. Reform sonrasında "araştırma projesi" olarak tanımlanan "1. proje" için Kazmaoğlu'nun çalışması, "Hareketli Arkeolojik Araştırma İstasyonu" olur (3). Bu araştırmacı yönü sonraki projelerinde de kendini sürdürür (4). Üçüncü projeyi Asım Mutlu'nun yönetiminde hazırlar; projenin konusu "Sinema ve Televizyon Okulu"dur. Bu proje konusunun seçimi de yine Akademi'deki reform süreçleriyle ilgili: Akademi içinde bir dernek gibi var olmaya çalışan Türk Film Arşivi, 1969 reformunun ardından yasal bir statüye kavuşarak "İDGSA Film Arşivi" adını almış, böylece 1970'lerde Sinema Televizyon Enstitüsü'nün kuruluşuna kadar giden süreç başlamıştı. Kazmaoğlu'nun üçüncü proje konusu olarak Sinema ve Televizyon Okulu'nu seçmiş olmasının da bu süreçle bir ilgisi olmalıdır. Dönemin high-techmimarlık eğilimlerine koşut bir araştırmanın ürünü olan çalışma son derece başarılı bulunmuş, Arkitekt dergisinde yayımlanan ender öğrenci projelerinden biri olmuştur (5).
Kazmaoğlu, 1976-1980 yılları arasında Yıldız Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehircilik Kürsüsü’nde asistan olarak görev yapar. Bu yıllarda kürsünün döner sermaye grubunda kent planlama ve kentsel tasarım projelerinde yer alır. 1977 yılında Emre Aysu ile birlikte İzmit Metropoliten Alanı Fuar ve Rekreasyon Alanları Planlama Yarışması’nda 2. ödülü alır. 1981-1987 arasında Nejat Erem ile birlikte Park Otel'in ilk öneri projesini tasarlar. Bu dönemde serbest mimar olarak çalışır, otel, turizm kompleksi, konut yerleşmesi gibi projeler üretir.
1988’den 2000 yılına kadar, Mutlu Çilingiroğlu’yla birlikte kurdukları MİAR Mimarlık'taki çalışmaları yine geniş bir alana yayılan projeler olur. İşte ilk başta sözünü ettiğim Çiftehavuzlar'da bulunan 1996-1998 tarihli Beyazıt-Eston Katlı Villaları bu birliktelik sürecinde gerçekleşen çalışmalardan biridir. 12 dubleks daire ile toplam 25 kattan oluşan bina, dubleks yerleşimin getirdiği olanaklarla konvansiyonel apartman dairelerinden farklı, zengin bir mekânsal yaşantı sunan yüksek bir konut yapısıdır. Dubleks dairelerin büyük bir ustalıkla cephe düzeninde doğurucu öğe olması ve planimetrideki yalın brütalist çözüm, bu çok katlı konut yapısını yüksek bir mimari niteliğe taşır. "Kentsel dönüşüm"le birlikte çok sayıda yüksek konut birimlerinin inşa edilmiş olmasına karşın, tüm Kadıköy'de hâlâ bu yapı erişilememiş bir düzeyi gösteriyor (6).
Beyazıt-Eston Katlı Villaları
Kazmaoğlu'nun, 2000 yılında, kendi adını taşıyan Adnan Kazmaoğlu Mimarlık Araştırma Merkezi'ni kurduktan sonraki mimari üretimine baktığımızda, ancak Batı'daki büyük bürolarda görülebilecek nicelikte bir toplamla karşılaşırız. Projelerin ağırlıklı bölümü konut yapılarıdır. Bunu işyeri yapıları ve alışveriş merkezleri izler. Projelerin önde gelen ayırıcı özelliği, yine araştırmacı kimliği gösteren çeşitliliğidir. Onun için her proje bir sıfır noktasından başlar. Projelerinde, tekil bir mimari dil ya da kişisel söze indirgenmiş bir "üslup" görülmez. Her projesi, adeta bir Akademi öğrencisinin öğrenmeye açık çalışmasıdır.
Bu dönemin başlarında tasarladığı, Altunizade'deki Selçuklu Konakları, o yıllarda hâlâ geçerliliğini sürdüren post-modernist sözlüğe başvururken, planimetrinin yetkinliği, sonraki çalışmalarında da hep kendini gösteren ustalığının bir göstergesidir (7). Bu projeden 11 yıl sonra tasarlanmış Arkvista Villaları, bu kez tam karşıt bir anlayışla, fazlalıklarından arınmış yalın bir mimarlıkla biçimlenmiştir. Projenin yer aldığı Vitra Çağdaş Mimarlık dizisinde bu konut yerleşimi şu sözlerle tanıtılmış: "Konutların, içinde konumlandıkları doğaya karşı tavırları nettir: Ortogonal kütleler içinde çözülen konut birimleri, kütlesel olarak doğaya açılmaya, hemhal olmaya çabalamaz. Konutların pencere ve kapı açılımları yine kutular içinde çözülür ve balkon, teras, rüzgârlık gibi ara geçişler olarak mekânsallaştırılır. Kutuları ayrıştıran griden beyaza yakın tonlu taş kaplamalar, ritmi ve ahengi kurar, yalın dilin önemli öğelerinden biri olur" (8).
Arkvista Villaları
Adnan Kazmaoğlu'nun inatla direndiği bir üretim bağlamını, önemli bir toplama ulaşan, ancak pek azı hayata geçmiş cami projeleri oluşturur. Toplam 18 cami projesi içinde yalnızca 2'si inşa edilmiştir. Kazmaoğlu'nun, mimari üretiminin araştırmacı yönünü özellikle cami projelerine yöneltmiş olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu projelerin tümü, planimetriden örtü sistemine ve kütle çözümüne dek farklı anlayışlarla biçimlenmiştir. Burada bir çeşitlemeden yani varyasyondan da söz edilemez, çünkü her biri ayrı bir çıkış noktasından hareketle biçimlenmiştir. Kazmaoğlu, Türkiye mimarlığının en problematik alanına el atarken, umutsuz bir çözümün peşine düşmüş gibidir. İlginç olan, hayata geçmiş üretimi içinde çok küçük bir yer tutmasına karşın, söz alarak düşüncelerini açıkladığı tek alanın cami mimarlığı olmasıdır. Kazmaoğlu, 1. Ulusal Cami Mimarisi Sempozyumu'nda gerçekleşen panelde, daha ilk başta, çağdaş cami mimarlığına ilişkin bir konvansiyon tanımlamanın olanaksız olduğunu söyler ve "caminin esas belirleyicisinin minare olduğunu" belirtir; üzerinde durduğu bir başka özellik ise caminin "ışıklı bir dünyevilik" taşıması gerektiğidir (9). Nitekim, Kazmaoğlu'nun tasarladığı camilerin iki ortak noktası vardır: Minarenin varlığı ve ibadet mekânının bol ışık alması.
İnşa edilmiş camilerinden en tanınmış olanı Ümraniye'deki Yeşilvadi Camisi'dir. Kazmaoğlu bu camide, klasik Osmanlı camisinin iki öğesini alarak soyutlar: yarım kubbe ve minare. İki yarım kubbe, örtü ile tek bir bütün oluşturan ana kütleyi oluşturur. Farklı çaplardaki iki yarım kubbenin birleşimiyle ortaya çıkan açıklık ve yarım kubbelerin zemine oturan eteklerine açılan pencereler iç mekânı ışığa boğar. Zemine oturan iki yarım kubbe, farklı çaplarda iki yarım çemberin birleşiminden oluşan dairesel bir plan tanımlar. Camilerdeki ibadetin temel belirleyicisi olan saf düzeninin talep ettiği geometri ile dairesel planın uyuşmazlığı Kazmaoğlu'nun cesur yaklaşımı karşısında önemini yitirir. Minare de, külahı, şerefesi, gövdesi ve kürsü bölümü ile Osmanlı minaresini yineler, ne var ki Kazmaoğlu bu öğeleri tanınmaz kılmadan soyutlarak kendi sözlüğünü oluşturur. Klasik Osmanlı minaresinde şerefeyle gövde arasındaki geçiş öğesi olan mukarnas da, Kazmaoğlu'nun soyutlamasıyla yerini düşey çubuklardan oluşan bir istife bırakır. Bu istif mukarnasın işlevini yerine getirmekle kalmaz, külahın konik geometrisinin temsilini yüklenir. Bu caminin çok ilgi görmüş olmasını, Kazmaoğlu'nun, geleneksel cami formunu ve yerleşik bir tip oluşturmuş Osmanlı minaresini tanınmaz kılmadan soyutlamış olmasına bağlamak yanlış olmayacaktır.
Yeşilvadi Camisi
Adnan Kazmaoğlu'nu çok genç bir yaşta yitirdik. Kısa sayılabilecek bir yaşama bu denli çok sayıda proje sığdırmış olmasında, işverenlerle kurduğu ilişkideki başarısının da bir rolü olmalı. Bu bağlamda doğrudan tanıklığımla şu özelliğinin altını çızmek isterim: Kazmaoğlu, hiçbir işine tanımlı ön kabulleri, saplantıları olan, önceden belirlediği doğrultuda yol almaya peşinen kararlı bir duruşla başlamaz. İşvereni dinler, proje sürecinde, makul bulduğu noktalarda projesini elden geçirir ama yeri geldiğinde işvereni eğitmekten de geri durmaz. İşveren de, karşısında, starlık savında snobbir kişi değil, hem dinleyen, hem de kendini dinleten bir mimar bulur. Tüm bu özellikler olumlu bir kişilik ve hiç yok olmayan bir güleryüzle birleştiğinde karşımıza bir Adnan Kazmaoğlu portresi çıkacaktır.
Kaynak: Mimar-ist, sayı 81, sonbahar 2024, s.22-24
Notlar:
1. Bkz. "Bülent Erkmen ile Söyleşi", Akademi'ye Tanıklık 3, edit.: Ahmet Öner Gezgin, İstanbul 2003, s. 415-429.
2. Kazmaoğlu ile yaptığı görüşmeden aktaran Uğur Tanyeli, bkz. Mimarlığın Aktörleri, Türkiye 1900-2000, İstanbul 2007, s. 339.
3. Akademi'de öğrenciler proje konularını kendileri seçiyordu. Kazmaoğlu'nun 1. proje çalışması için bkz. Mimarlığın Aktörleri, s. 342-343.
4. Kazmaoğlu'nun araştırmacı kimliği 2000 yılında kurduğu mimarlık bürosunun adına da yansıyacaktır: Adnan Kazmaoğlu Mimarlık Araştırma Merkezi.
5. Bkz. Adnan Kazmaoğlu, "Sinema ve Televizyon Okulu Projesi, Şişli", Arkitekt, 1975/2, s. 73-75.
6. Bkz. Mutlu Çilingiroğlu, Adnan Kazmaoğlu, "Beyazıt-Eston Katlı Villaları", Mimarlık Yıllığı 1, Türkiye'de Mimarlık 2000, edit.: Mine Kazmaoğlu, İstanbul 2000, s. 46-49.
7. Bkz. Adnan Kazmaoğlu, "Selçuklu Konakları", Mimarlık Yıllığı 2, Türkiye'de Mimarlık 2004, edit.: Mine Kazmaoğlu, İstanbul 2004, s. 64-67.
8. "Arkvista Villaları", Vitra Çağdaş Mimarlık Dizisi 5, Konut Yapıları, edit.: Banu Binat, Neslihan Işık, İstanbul 2016, s. 152-157.
9. "Panel: Çağdaş Camiler, Oturum başkanı Aykut Köksal", 1. Ulusal Cami Mimarisi Sempozyumu, Gelenekten Geleceğe Cami Mimarisinde Çağdaş Tasarım ve Teknolojiler, 2-5 Ekim 2012, İstanbul 2013, s. 287-310.