Şişhane Yokuşu'ndan vurdum yukarı

28 Temmuz 2009

Dedik ya bazen bir çocukluk anısıdır Beyoğlu, belleğimizin en temiz köşesinde bekleyen. Anneye babaya duyulan özlemdir, basit bir çocukluk hastalığının ateşidir yüzümüze vuran.



Nazlı Eray / "Şişhane Yokuşu'ndan vurdum yukarı", Kadın Öykülerinde İstanbul

"İstanbul deyince içim titrer, onu çok iyi tanıdığım yılları, onunla birlikte olduğum zamanları hatırlarım. Onun dudaklarındaki hafif tuzlu tadı en iyi ben bilirim; çocukken yanağımı okşayan yumuşak rüzgarını, mahallede oynarken eteğimin altına giren lodosunu, ona ait o denizli ve dumanlı kokuyu, Lefter Küçükandonyadis gol atınca, İnönü Stadı'ndan yükselen kalabalığın sesini, Şişhane Yokuşu'ndaki üstü oymalı tarihi Frej Apartmanı'nın en üst katından sarışın Madam Anjel'in kendini boşluğa bırakışını, köşedeki turşucu dükkanında sıra sıra dizili Çamlıca gazozlarını, Dalyan'daki artık olmayan tren yolunu, Münide halamın balkonunu gelen kargaları en iyi ben bilirim.

Ah İstanbul, dinliyorsun beni, karşıma geçip bakıyorsun bana. İçim özlemle doluyor, artık senin toprağının bir parçası olmuş annemle babamı düşünüyorum; ben çocukken oturduğumuz Şişhane Yokuşu'nu, Saadet Apartmanı'ndaki 4 numaralı daireyi düşünüyorum. Karşıdaki Maliye Şubesi, yanındaki kahve ve Avaremu filminin aylarca oynadığı açık hava sineması işte orada. Çocukluğumdan çok renkli anılar bunlar, geçirdiğim ağır kızamık, Saadet Apartmanı'nın salonuna taşınmış yatağım, kulağımda her gece Avare'nin şarkıları, gündüz balkona yuva yapan güvercinlerin gurultuları ve yattığım yerde hissettiğim bir deprem. Tepedeki eski zaman işi, çanak şeklindeki lambanın sanki bir sarhoş garsonun tepsisinde taşıdığı tabak yığınının çıkarttığı şakırtıyı çıkartarak sallanması. Akan kulağım. Yükselen ateşim.

Madam Anjel'in intiharı sarsmıştı beni, duyduğum ilk ölümdü, yeni bir şeydi, ürkütücüydü. Turşucu dükkanında günlerce konuşulmuştu bu olay, sırtımda arkası parlamış siyah okul önlüğüm, cebimde biriktirdiğim çikolata yaldızları, Tozkoparan'dan aşağıya yürüyüp, çift tedrisatlı eğitim yapan Evliya Çelebi İlkokuluna gidiyordum her öğlen. Kasımpaşa ve Okmeydanı sağ tarafımdaydı. Tarlabaşı'nı avcumun içi gibi biliyor, mahalle arkadaşlarımla, kirli sarı renkli, demir topuzlu kapılı apartmanların gölgelerinde dolaşıyor, kapılara sürünen ince uzun kedileri tanıyor, Kasımpaşa taraflarındaki Loğusa Kadın Türbesi'ne uğrayıp, demirli pencereden içeriye, sandukaya bakıyor, türbenin duvarına taş yapıştırıyorduk.            

…Saadet Apartmanı'nın altındaki berber dükkanını, duvardaki kocaman aynayı hatırlıyorum. Aynanın içinde güzel kadınlar olurdu, kimi işveli, kimi sessiz…

… Frej Apartmanı bizim mahalledeki en görkemli yapıydı. Salon penceresinden baktığımda tam karşımda görebiliyordum onu. Tuhaf, içinde gizler barındıran bir apartmandı, ürkerek bakardım o tarafa, Madam Anjel Arnavutkaldırımlarının üstüne düşmüştü.

Yan tarafta bin bir ışıklı avizeler satan, her zaman aydınlık, ışıl ışıl bir dükkan vardı. Sanki yaşamdaki var olan güzel anları, bu muhteşem avizelerle aydınlatılan salonlarda içilen şampanyaları, valsin sesini, atılan kahkahaları hissettirirdi insana…

…Tünel Meydanı'nın oradaki pembe umumi hela. Merdivenlerin son basamağını çıkıp, meydana varıyorum.

Markiz Pastanesi. Duvarlardaki çini panolardaki kadınlar. İlkbahar, yaz, sonbahar, kış. Bu loş pastaneyi seviyorum, annemle oraya gidiyoruz, o çayını orada içiyor.

Karşıda Lebon. O zamanlar geniş Lebon. Çevrede sandalyeler, kalabalık içerisi. Badem kulaklı, içi kestane şekerli pastadan var orada. Bayılıyorum ona…

…Dünya güzel. Memnunum. İstiklal Caddesi'nde Mısır Apartmanı'na gidiyorum. Ne değişik bir apartman burası…

…Rumeli Han'a çok sonra gittim. Mermer merdivenler, dökülmüş bir sakızlı muhallebi gibi aşağıya akmıştı. Orta katta bir falcı vardı, masalara geliyor, çalan Rus müziğinin eşliğinde insan ruhunu okuyordu, yandan görünen Ağa Camii'nin minaresinin oraya bir yere insanın gözünü daldırıyordu…

…:Şişhane Yokuşu'nda ve Saadet Apartmanı'nda geçen çocukluk yıllarımı anımsadım yeniden. Kasımpaşa sırtlarının dev bir palto yakası gibi hayatını çevrelediği yılları, zil çalınca çantamı kapıp, Tozkoparan'dan yukarıya, hayata doğru koşuşumu, turşucuda harçlığımla aldığım bir şişe gazozu mutlulukla içtiğimi hatırladım…"


Geçmişin izleri
Çağrışımlar arasında
Bin nefes... Kalabalık...
Geçmişe doğru açılan kapı
Bira kokusu, rakı kadehi
Eskiden
Beyoğlu hakkında
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :