Türkiye'de yapılmakta olan sosyal konut projeleri ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
SE: Günay son dönemde çok sayıda sosyal konut projesi çizdi.
GE: Ben çuvaldızı biraz daha kendimize batırmayı tercih ediyorum. Eğer sorunuz, "Türkiye'de sosyal konut üretimi nasıl gidiyor"u içeriyorsa, aslında mimarlardan daha çok katkı olması gerekirdi diye düşünüyorum. TOKİ veya yerel yönetimler gibi yapıcı kurumları dışarıdan eleştirmektense, neler yapılabileceği konusuna odaklanılmalı. Sonuçta bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. İş yoğunluğumuzdan daha önce sosyal konut üretimi konusuna dahil olamamıştık. Kentsel dönüşüm projeleri ile birlikte böyle bir hizmet sunmaya başlayacağız. Ama ben Türkiye'deki gidişata çok da kötümser bakmıyorum açıkçası. Daha çok katkı sunarsak daha da iyi olacaktır. Çünkü karşımızda üretmek isteyen bir yönetim var. Meslek insanları olarak bunu kullanmamız lazım. Durmadan itiraz ederek bir yere varamayız.
Yurtdışındaki temaslarımız sırasında oradaki mimari üretimi görünce, mimarın aslında çok daha sorumluluk sahibi olduğunu fark ettik. Türkiye'de bu konuda bir başıboşluk var. Özellikle Amerika'da, yapısal anlamda ürettiğiniz şeyin çok daha dayanıklı, rasyonel, standartlara bağlı ve insan kullanımına yönelik olarak üretilmesi gerektiğini görüyorsunuz. Bizde bu yönde bir eksiklik var. Bu tespit doktora tezimin de çıkış noktasını oluşturuyor. Mesela çok basit ve temel mimari eleman olan parapetleri standartlara uygun yapmamız gerekiyor. Belli bir yükseklikte olmalı, çocuklar tırmanılamamalı, parapet aralarından düşülememeli gibi...
Belki mimar öyle çizmiyordur da uygulamada hata yapılıyordur…
GE: Bu aslında sadece mimarın görevi değil. O projeyi kabul edecek yönetimi de bağlıyor. Çok daha uzun ömürlü cepheler seçmemiz lazım. Bunun için de yönetmelikler gibi mesleki bilgilerle beslenmemiz lazım. Sonuçta Türkiye'de hala çok zayıf binalar üretiliyor. Kentsel tasarımda da çok kolay yıpranan malzemeler kullanılıyor. Mimar olarak, standartlarımızı yükseltmeye ve kamu kaynaklarını tasarruflu kullanmaya yönelik bize de bazı görevler düşüyor. Tabi burada kesinlikle katı standartlardan bahsetmiyorum. Manhattan'daki ya da Almanya'daki binalar bu standartlardan geçiyor. Sonuç olarak daha sağlam, daha dayanıklı, daha işe yarayan binalar yapmamız gerekiyor. Bu konuda mimarlar olarak kamuya teknik bir destek sunmalıyız. Sosyal konutlarda da bunu daha ekonomik bir şekilde gerçekleştirmek için yol göstermeliyiz.
Bunu ancak yarışmalar yoluyla ya da size doğrudan bir teklif geldiği zaman yapabiliyorsunuz ama…
GE: Yüz yüze görüşmelerle de yapılabiliyor. Yapılmaya başlandığını da duyuyoruz bir yandan. Türkiye'deki ünlü mimar arkadaşlarımız bu konuda projeler üretmeye başladı. Bu bir süreç ve bundan sonra daha da iyi olacağını ümit ediyorum.