Kocaeli Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden Aralık 2010'da mezun oldum. Erdem Mimarlar'a yeni başladım. Üniversitede birçok pratikler ediniyorsunuz. Kendinizi ne kadar geliştirseniz, ne kadar donanımlı olsanız da bazen bunların piyasada geçerliliği olmuyor. Çok daha farklı şeyler istiyorlar. Yani arada bir uçurum var. Erdem Mimarlar'ı bu iki durumun bir arakesiti olduğu için tercih ettim. Hem üniversiteye yakın hem de piyasanın çok iyi öğrenilebileceği bir ofis. Mimari ve mesleki heyecanımı kaybetmemek için bu ofis benim birinci tercihim oldu. Zaten iş görüşmemizde Günay Bey'e de aynı şeyi söylemiştim.
Sunay bey ve Günay bey ile aramızda patron-çalışan ilişkisi yok. Yaş farkı bile bazen unutulabilyor. Arkadaş gibi birbirimize danışıp ortaklaşa yaptığımız çok şey oluyor. Mesela şu anda bir yarışma işi var, maketini birlikte yapacağız. Şu anda burada herhangi bir patron-işçi ilişkisi değil de mimarlık atölyesi gibi bir hava var.
Ofisin mekanından çok memnunum. Bu semtte yaşadığım için arkadaşlarıma, "Bisikletle ya da yürüyerek gidebildim bir işim var, çok mutluyum" diyorum.
Belli çalışma saatlerimiz var ama katı bir kural yok, çok rahat gelip çıkabiliyoruz. İş geç saatlere sarktığı zaman da usanma, bıkma gibi bir durum değil de istekle çalışabiliyoruz. O bakımdan ofisimizden çok memnunum. Çok kolay adapte oldum buraya, ilişkilerimiz çok iyi.
Mezun olduktan sonra askere gittim, dolayısıyla çok fazla iş deneyimim olmadı. Buranın profesyonel olarak çalıştığım ilk ofis olduğunu söyleyebilirim. Ama örneğin staj yaptığım ofisler, üniversite pratiklerinin pek işe yaramadığı yerlerdi. Okuldan donanımlı da gelseniz orada vasıfsız bir eleman gibi gözüküyorsunuz. Burada öyle bir hava yok. Çok teknik şeyler çizildiği anlarda bile akademik sohbetler yapılabiliyor. İşte ben de o ortamı seviyorum.