Yurt dışında katıldığınız yarışmalarda sizi özellikle etkileyen bir proje oldu mu?
SE: Tam olarak bu sorunun cevabı olmayacak ama İspanya, Valensiya'daki ‘Juan Carlos I Del Mar Marina' ile ilgili kentsel ölçekli bir yarışmaya katılmıştık. Yarışma alanında David Chipperfield'in, Renzo Piano'nun binaları vardı. Dolayısıyla bayağı bir hevesle katıldık. Toplamda 66 proje başvurmuştu. Bir yandan ertesi gün teslim etmemiz gereken Dicle yarışmasını hazırlıyor, bir yandan da sonucu görmek için yarışma sayfasını ‘refresh' ediyorduk. Ödül alanar arasında Jean Nouvel vardı, Norman Foster da mansiyon almıştı. Biz ödül listesine giremedik ama en çok beğenilen 10 proje arasında olduğumuzu söylediler. O gün heyecandan başıma ağrılar girmişti. Şunu düşündüm; Nouvel, Foster gibi adamlar o yaşta bu yarışmaya girmişler ve başka ekipler onları geçmiş. Türkiye'de belli bir başarı elde etmiş mimarlar ise bu tür yarışmalara artık girmiyor. Kazanan projelere bakınca, çok da süslü püslü sunumlar olmadığını gördük. Anlatım doğrudan tasarıma yönelikti; basit ve anlaşılır.
Erdem Mimarlar'ın Del Mar Marina için geliştirdikleri proje
GE: Birinci ödülü kazanan Alman bir ofisti ve çok ciddi önerileri vardı. Yani Nouvel ve Foster'ı gerçekten geçmişti.
SE: Onlardan daha doğru bir şey yapabilseydik demek ki biz de ödül alabilirdik diye düşündük. Ama sonuçta onlar bu alanı biliyor, yaşları itibariyle buraya çok gidip gelmişler, alanın sorunlarına çok daha hakimler. Adeta hastasını yıllarca tanıyan bir doktor gibi, müdahaleyi doğru yapıyorlar. Alanı doğru ‘tedavi' ediyorlar.
GE: Bu da diğer projelerimiz için bir motivasyon oldu. Daha farklı bakmaya başladık. Bu hissi bir tatmak lazım…
SE: Yani kendimize özellikle bir bina veya bir proje seçmiyoruz; kendimizi bulmaya çalışıyoruz. Gerçekten doğru çözümü bulmak için çabalıyoruz. Belli bir çizgimiz olacak diye lineer bir şekilde ilerlemiyoruz. Günay'ın da dediği gibi, tutarlılığımız, her projeye doğru çözümü üretmekte. Sonuçta belli bir bölgede çok ekstrem değişiklikler yapamazsınız. Oranın o koşullarda daha iyi yaşamasını hedefliyoruz. Bir yerin refah seviyesinin yükselmesi için katkı sağlayabilirsiniz ama tutup da oraya Paris'in koşullarını götüremezsiniz.
GE: Yöreye uygun veya oranın vizyonuna uygun çözümler üretiyoruz.
SE: Bunu belli bir sözle de ifade edemiyoruz, uygulama sırasında anlatabiliyoruz.
Sosyal boyutu da önemsediğinizi söyleyebiliriz belki de. Mesela ‘Repensar Bonpastor' yarışmasına da katılmışsınız. O da sosyal boyut üzerine şekillenen bir yarışmaydı yanılmıyorsam…
SE: Evet, Türkiye'den başka katılan oldu mu, bilmiyorum. Hatırladığım kadarıyla parasal bir ödülü de yoktu. Kentsel ranttan ötürü yok olan bir Roman mahallesi için çözüm üretilmesi isteniyordu. Bunun gibi sosyal ağırlıklı projelere girmeyi seviyoruz.