Gerçekleşmeyi bekleyen, gündeminizde olan başka hedefleriniz var mı?
Hedef derken ikiye ayırmak lazım: Birinci hedefimizi son zamanlarda büyük ölçüde başardığımızı söyleyebilirim. Biliyorsunuz mimari ofisler sabahlar, hafta sonu çalışır, çalışma şartları çok ağırdır. Bu yanlıştır demiyorum ama bu kadar uzun süre birlikte çalıştığınızda gerçekten bir aile oluyorsunuz. Mesela annem çok çalışmama hep isyan eder, kıyamaz. Ofiste de bu yaklaşım hakim oluyor bir süre sonra. Bizim çalışma saatlerimizi arkadaşlar belirliyor. Cumartesi çalışmayalım, hafta içi çalışalım dediler, kabul ettik. Şantiyecileri bunun dışında bırakıyorum, onlar kendi düzenlerini şantiye boyunca kurup sonra ayrıca dinlenmeye gidebiliyorlar, yani o ayrı bir dünya.
Burada herkesin işini yaparkenki mutluluk seviyesini en yukarıda tutmaya çalışıyorum. Bu sadece ücretle, sosyal haklarla olacak bir şey değil. Hem mimari olarak doğru projenin içinde yer alması, hem de iş hayatı dışındaki hayatını planlayacak bir formatta çalışıyor olması lazım. Bu çok zor, özellikle Y kuşağıyla imkansıza yakın bir şey. Bu hedefi gerçekleştirmede de, mimarlık kökeninden gelmeyen yönetici arkadaşımız Beyza Şenel Gürkan'dan ciddi destek alıyoruz. Proje odaklı olduğumuz için, ofisin mutluluğunu, performansını, verimliliğini de bir proje olarak görüyoruz. O projenin sorumlusu da Beyza. Biz proje içindeki performansın hesabını verirken, buradaki performansın da yüksek olması gerekiyor. Ben ofise çok gelebilen biri değilim, onun için bu konu tamamen ona bırakıldı. Birincil hedeflerimizden birisi bu; hep beraber olmak. Şirket içi bir sohbet toplantısı yaparken duygulanıp ağlayabiliyoruz. Bu ortamın olduğu yerde kafaların arkasında acabaların, bunu söyleyebilir miyimlerin kalmaması lazım.
Ofisin nereye taşınacağına bile birlikte karar veriyorsunuz...
Evet, benim huysuzluklarım proje bazlıdır. Projenin içinde kolay biri değilim ama o projenin içindeki operasyonu destekleyen diğer operasyonlara beraber karar veriyoruz. Kiralık arabaları seçerken, bir yere yemeğe giderken ya da ofisin yerini belirlerken alternatifleri sunuyoruz. Çünkü o aidiyetin bir şekilde oluşması lazım. Bunu buradaki herkesle beraber başarıyoruz. Onun için herkesin bunun bir parçası olduğunu bilmesi, rahat olması ve ilerlediğini hissetmesi çok önemli. Bu çok da kolay değil. Birincisi, bizi duyan, yapılan işi gören hemen buradan birilerini koparmaya çalışıyor. İkincisi, burası gerçekten insanı bir noktadan bir noktaya hızlı çıkartıyor, bazı arkadaşlar ben oldum deyip gidiyorlar, ki bence erken gidiyorlar. Bir de Y kuşağının farklı beklentileri var.
İkinci hedefimiz, burada hata yaptık ya da şöyle yapabilirdiklerin olmadığı projeler yapmak. Çok fazla proje yapalım, bütün işlere girelim gibi bir derdimiz yok. Tabii ki herkes kazanç sağlamak, ailesine bakabilmek için çalışır ama öncelikle işimizi düzgün yapalım. Bir tane müşterimiz arkamızdan bu ofis de şöyle yaptı demesin. Bu yıl kaç tane proje istediğiniz gibi önünüze geldi derseniz 2014'te bu oran bayağı yükselmiş. Yani istediğimiz işleri yapmışız, tercih etmediğimiz ya da keşke yapmasaydık diyeceğimiz işlerin oranı azalmış. İşte bunları minimize etmeye çalışıyoruz.
Türkiye'deki eğitim yapılarının durumu standartların çok altında. Üniversite, ana okul, ilkokul fark etmez. Bir eğitim kurumunun yöneticisi ya da sahibi gelsin, çocuklarımızın eğitiminde onlara örnek olacak bir yer tasarlayın desin. Fabrika, ofis, hastane yapıyoruz ama okul projesi gelmiyor. Çok sayıda medikal proje yaptığımız için dostlarımız bize hep doktor soruyor. Hekim önerilmez ama mekan öneririm diyorum. Çocuklara okul seçmeye giderken de sorduğum sorular şunlar oluyor; Binanızın projesi, statik raporu var mı, havalandırması nasıl yapılıyor? Çünkü çocuğun ömrü orada geçiyor. İstedikleri kadar süslesinler, eğitim yapıları maalesef kötü bile demeyeceğim standartta. Dolayısıyla hedeflerimden biri de eğitim yapısı yapmak. Bence bunun en büyük önemi, öğrenciye "böyle mekanlar da varmış" dedirtip böyle bir algı yaratmak.