Hep aynı danışmanlarla mı çalışıyorsunuz?
Bizde işler gerek ölçek gerek işveren olsun çok çeşitli spektrumlarda ilerlediği için her projenin gerektirdiği danışman farklı oluyor. Örneğin yapay bir gölün içinden yükselen bir bina yapmanız gerekebiliyor. Biyolog geliyor, nasıl bir sistem kurulacağını araştırıyor.
O kişiyle nasıl irtibat kuruyorsunuz?
Konunun uzmanını bulmaya çalışıyoruz. Öncelikle etrafımızdakilere danışıyoruz. Türkiye'de bu işi layıkıyla kimin yaptığını soruşturuyoruz. Birkaç tane isim veriliyor, onlara ulaşılıyor. Geçmişte daha çok tanıdığın ön plana çıktığı bir yol izlenirken, bugün direkt iletişimin ön planda olduğu bir dönem yaşıyoruz.
İş ağları oluşturmak (networking) çok önemli bir hale geldi…
Araştırdığınız konu hakkında uzman kişiler bulabiliyorsunuz, bu da direkt iletişimle oluyor. Proje ofisinin büyük ya da küçük olmasının bir önemi yok, kurduğunuz ‘network'ün düzgün olması sizi daha çok ön plana çıkarıyor.
Yani her zaman dışa açık bir yapıda olmak gerekiyor.
Sosyal olarak değil, o başka bir şey…
Güncel konjonktür pratikleri biraz buna yönlendiriyor.
Daha önce bana da söylerlerdi; "mimar olmak, iş alabilmek için çok sosyal olman, orada burada görünmen lazım" diye. Ama hiç öyle şeyler olmuyor (gülüyor). O sözler mitik bir hal aldı. Bir mimar olarak sosyal ortamlarda çok görünürseniz, o artık sizin için avantaj olmaktan çıkıyor çünkü çevrenizdekiler, "bu insanın bu kadar çok orada burada ne işi var" diye düşünebiliyor. Eğer işinin erbabı isen bunun dengesini bulman lazım.
O zaman çok stratejik olmak ve sadece gerekli yerlere gitmek gerek.
Evet, ya öyle olabilmek lazım ya da dengeyi bulmak. Ne tanıdıklar, ne akrabalar, ne de harika insanlardan oluşan bir sosyal çevre… Hiçbiri işe yaramayabilir çünkü onların kafasında o projeyi veya yatırımı yaptığı başka alanlar var. Sosyal çevreniz süper iyi olsa ne fark eder? Kendini esas işe odakla, hayat ondan sonra gelsin.