Okul ile ilişkiniz sürüyor mu?
Evet. Üç yıldır Yıldız Teknik Üniversitesi'nde MT5 için stüdyo yürütücülüğü yapıyorum. Davet edildiğim ilk günlerde hafif bir tedirginlikle başladım. Arkadaşlarımın verdiği cesaretle de devam ettim, çünkü yıllarda edinilen deneyimin ve bilginin aktarılması gerektiğine inanıyorum. Bunların bende hapsolmasının hiç anlamı yok. Kendinde biriktirmek ve kendine saklamak yerine aktarmakla bilginin sürekliliğinin sağlanabileceğini düşünüyorum.
Bir dönemde on ayrı öğrencinin her biriyle ortalama otuz bin metrekare proje çözüyoruz. Birinin bir problemi çözme aşamasında ona eşlik etmek, başka bir zihnin işleyişini anlamaya çalışmak çok ilginç ve öğretici. Ama ofis içi düzende bu tam da böyle olmuyor. İşler çok daha başka dinamiklerle yapılıyor. Teslim tarihleri var, toplantılar var, telefonlar çalıyor…
Okul daha idealize. Kendinizi başkaları üzerinden düşünmeye çok da zaman yok sanırım ofiste...
İki farklı ortamın doğasından gelen böyle bir ayrım var okul ve ofis arasında ve bu kimi zaman iyi kimi zaman da kötü bir ayrım. Gerçekliğin okula biraz daha yakın durması gerekiyor bence. Ofise dair sıkıntıların ve mimarlık pratiğinin en azından bir kısmının okula taşınabiliyor olması lazım. Çünkü okul bittiği zaman sudan çıkmış balık gibi oluyorsun.
Doktoranız da sürüyor değil mi?
Okulda olma hali bana iyi geliyordu. O dönemde biraz daha sistematik düşünmeye ve sistematik okumalar yapmaya ihtiyacımın olduğunu fark ettim. Yüksek lisansımı 1996'da bitirmiştim, o zamandan bu zamana kadar da ilgilendiğim alanlar değişmişti. Biriktirdiklerimi bir biçimde dönüştürebilirsem iyi olur diye düşünürken bunu doktora kanalıyla yapmaya karar verdim ve İTÜ'de yarım bıraktığım doktora çalışmama uzun zaman sonra geri döndüm.
Okul da olmak mı sizi daha çok heyecanlandırıyor yoksa ofiste iş üretmek mi?
Benim için anneni mi seviyorsun yoksa babanı mı, sorusuna benzer bir soru. Okulda ve ofiste bulduğum başka heyecanlar var. Benzer düşünceye sahip, serbest çalışan mimar arkadaşlarımla bunun olasılıklarını çoğaltmaya çalışıyoruz. Katıldığımız proje stüdyolarında üretilen işleri çeşitli şekillerde biraraya gelerek öğrencilerle birlikte tartışıyoruz. Bu anlamda son dönemde yapılan "bir yerleşme müzakeresi: ev" sergisi ve Kent Düşleri kapsamında gerçekleşen "Lusid" adını verdiğimiz çalışma önemliydi bence. Boğaçhan Dündaralp, Sinan Omacan, Orhan Kolukısa, Ahmet Önder, Ceren Balkır, Burçin Kürtüncü, Mert Eyiler ve farklı üniversitelerden öğrenciler ile birlikte 5 hafta süren yoğun bir atölye çalışması yaptık.