"Ofis sahibi olmak istemiyordum"

04 Kasım 2009



Aklınızın bir kenarında kendi ofisinizi açma fikri var mıydı?

Yoktu aslında, ofis sahibi olmak istemiyordum. Ofisin yükleyeceği sorumluluklar gözümde büyüyordu. Daha çok arzu ettiğim şey üretken bir ekip içinde yer almaktı. Bunun yolu her ne ise o şekilde yapmaya hazırdım.  Büyük ya da küçük ölçek ayrımı gözetmeksizin nitelikli bir mimarlık üretimi yapmanın koşullarını epeyce sorguladım o günlerde. Çok fazla seçenek yoktu. Nasıl işlediğini bildiğim tanıdık ofisler içinde "yeni" bir yol aramak kendimi kandırmaktan başka bir şey olmayacaktı.

Sonuçta başka çare kalmadı ve ister istemez kendimi, kendi işimi yaparken buldum.Ahmet ve Saitali ile birlikte geçmişteki deneyimlerimizden, hoşnutsuzluklarımızdan ve beklentilerimizden yola çıkarak farklı ofis işleyiş şemaları denedik. MONO'nun ilk dönemi bu heyecanlı denemelerle geçti. Günlerce oturduk şemalar çıkardık, alışılmış sistemin dışında kalabalık bir ekiple nasıl çalışılabileceğine dair. Yatay ilişkiler düzlemi kurmaya çalıştık. Bizimle birlikte 9-10 kişiyi bulan bir ekipte sorumluluk almanın, paylaşımın ve üretimin doğal parçası olmanın olasılıklarını tanımlamaya çalıştık.  Biz o şemaları yaparken, "Hadi canım, olmaz öyle şey" deniyordu, dedikleri gibi de oldu: (Gülüyor) Alışılmışın dışında alternatif ofis işleyişleri denedik; ama bunda başarılı olamadık ve alışılmışa geri döndük. Çok iyi niyetli olsak da bunu başaramadık.

Bu denemeler neden başarısız oldu? Gerçekten mimarlık hiyerarşik bir meslek mi?

Bence bu, mimarlık yapmayı nasıl algıladığınızla ilgili. Biri karar verici, diğerleri uygulayıcı olunca ister istemez ortaya hiyerarşi çıkıyor. Meseleyi tartışma ve çözüm getirme olasılıkları değiştirildiğinde ise ortaya başka durumlar da çıkabilir diye düşünüyorum.

Eğitim sistemi, yetiştiriliş tarzı ve bunlar gibi pek çok nedenle ister istemez birinin size ne yapmanız gerektiğini söylemesini istiyorsunuz başlangıçta. Örneğin stajda bizimle birlikte çalışanlara baktığımda görüyorum ki, deneyimsiz bir mimar için hiyerarşi olmayan bir ortam huzursuzluk verici oluyor. İnsiyatif kullanmayı öğrenmek oldukça sancılı bir süreç. Hata yapmaktan korkuyorsunuz. Oysa ancak hata yaparak öğreniyor insan. Bu özgürlüğü kendimize tanımakta tutuk davnanıyoruz  genellikle. Hata yapıldığında da onu kabullenmek bir o kadar zor oluyor. Sorumluluk alma cesaretini bir kez gösterdikten sonra arkası geliyor. Ne yazık ki, o zaman da süreç tersine işlemeye başlıyor. Deneyim arttıkça beklentiler değişiyor. Size ne yapacağınız söylensin istemiyorsunuz.

Ofis kendinize ait olduğunda ise, siz ofiste olmadığınız zaman da işlerin aksamadan, eksiksiz ve sorunsuz yürümesini istiyorsunuz. Ben her iki tarafta da bulundum. Hem bana ne yapmam gerektiği söylensin, hem de bana sorulmadan işler yürüsün istediğim zamanlar oldu. Ancak bunlar hep benzer ölçekte ofis ortamlarında yaşandı. Bu anlamda genelleme yapmam doğru olmaz.


Hayriye Sözen ile...
Hayriye Sözen'e dair...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :