Gehry ve Gaudi Arasındaki İnce Çizgi!
E. Seda KAYIM
/ 29 Eylül 2009
Brooklyn'de Atlantic Yards'ın inşa edileceği arazi.
Geçtiğimiz yazın başında Bruce Ratner, New York Brooklyn'deki Atlantic Yards binasının üstlenicisi, mimarı Frank Gehry'yi görevden aldığını açıklamıştı. New York Times'ın konu ile ilgili olarak yaptığı haberde mimarın işinden olmasının temel nedeni, Gehry'nin hizmetlerinin ve projesinin fazla pahalıya patlayacak olması olarak gösterilmişti.
Gehry'nin "Atlantic Yards" önerisine ait maket.
Gehry'nin NY Nets takımının yeni Brooklyn yuvasını tasarlayamayacak olması büyük kayıp… Ne de olsa, hayal gücü geniş bir mimarın sıkıntılı bir tasarımsal problem olan "basketbol arenası"nı kurcalaması dimağ açıcı olabilirdi. Beysbol sahalarından farklı olarak arenalar, temel olarak büyük kutulardır ve beceriksizce tasarlanma konusunda "çıkmış dokuza, inmez sekize" denilebilecek derecede kötü şöhrete sahiptirler. Örneğin Philadelphia 76'nın oynadığı Wachovia Merkezi, mimarlık klişelerinin blok büyüklüğünde bir koleksiyonu niteliğindedir –mantık ya da zeka pırıltısından yoksun şekilde birleştirilmişlerdir. Bu yapıyı yine de tek "kurtaran" nitelik ise, kentsel bir çevre ile değil park alanları ile sarılı olmasıdır: Banliyö çevresi için banliyö tasarımı.
Ellerbe Becket'ın Wachovia Merkezi.
Wachovia'nın mimarı olan Ellerbe Becket, şimdilerde Brooklyn Arena projesi için Frank Gehry'nin yerine getirilen isim oldu. Spor tesisleri bölümü Kansas'ta konumlanan Becket'ın pratiği, arenalar, stadyumlar ve gerçekten devasa hastaneler konusunda uzmanlık sahibi.
Pratiğin Nets adına Bruce Ratner için yaptığı ilk tasarım, küçük bir Orta Amerika üniversitesinin kampüsünden koparılmış gibi görünüyordu. Bu önerinin yerini, New York menşeli ShoP Architects ile işbirliğinde yapılan bir ikinci proje aldığında ise işler çok daha farklı görünüyordu. 18 bin kişi kapasiteli arenayı artık, stilistik bir pas rengi ferforje çelik örtü kapatıyordu. Ancak -eskisinden kesinlikle çok daha canlı olan- yeni proje öylesine "güncelleştirilmiş" idi ki, insan kendini binanın önümüzdeki on yahut yirmi yıl içinde nasıl görüneceğini sorgulamaktan alıkoyamıyordu.
Ellerbe Becket ve ShoP ortaklığında tasarlanan yeni "Atlantic Yards" binası.
Gehry'nin şeffaf, peyzaj ile örtülü arenasına inşa şansı verilmemesi her ne kadar üzücü olsa da, mimarın Atlantic Yards için ortaya koyduğu planın geri kalanının da çöpe atılmasına sevinmemek elde değil! 9 hektarlık araziye dağılan 16 adet, her biri 150 metrenin üstünde ve çoğu konuttan oluşan kulelerle donatılmış olan proje, her ne kadar bazı mimarlık eleştirmenleri tarafından "bütüncül ve uyum içinde bir şema" olarak övülmüş olsa da "uyum", buradaki asıl sorundu. Çünkü -Jane Jacobs'ın da öğrettiği gibi, kentsel yaşamsallığın ön koşullarından biri heterojenliktir: Kullanımlarda, yaşlarda ve, evet, bina tasarımlarında… Üstelik bugüne dek öğrenmiş olmalıyız ki, kentlerde tek bir mimar tarafından tasarlanmış koca koca kütlelere sahip olmak –mimarın ne kadar yetenekli olduğundan bağımsız olarak- iyi bir fikir değil!
Üstte Becket, altta Gehry'nin önerileri.
Bu proje ile ilgili diğer problem ise, Gehry'nin mimarlığa yaklaşımı. Mimarın formları çarpıştırmaya ve bitişiklikleri şaşırtmaya düşkünlüğü -her zaman değil ama genellikle- ilgi çekici yapılar ortaya koyuyor. Özellikle de kentlerin içinde konumlandıklarında… Bilbao, Toronto ve New York'un aşağı batı yakası, onun işlerinden örnekler barındıkları için daha zengin ve daha ilginç yerler. Fakat Gehry'nin başarısının bir parçası, onun nev-i şahsına münhasır yaratımları ile o yaratımların daha gelenekselci çevreleri arasında kurulan diyaloga dayanıyor. Bu anlamda Gehry, Katalan mimar Antoni Gaudi'yi andırıyor.
Barselona'daki anıtsal kilise La Sagrada Familia ile aşinası olduğumuz mimar, aynı zamanda Casa Milà apartmanı gibi çok daha olağan işler üretmiş bir isim. Casa Milà sokağa yapılmış beklenmedik bir ek; ancak beş blok boyunca Casa Milà gülünç olurdu. Aynı şey Atlantic Yards için de geçerli! Tek bir Gehry yapısı küçük çaplı bir mucize olabilirdi, ama yan yana 17 Gehry yapısı gerçekten çok fazla!
Şayet Bruce Ratner projesini tamamlamayı başarırsa, tamamının birden fazla mimar tarafından tasarlanacağı aşikar. Sonuçta yapılar da, büyük ihtimalle görünüşleri bağlamında çok daha alışılagelmiş olacaklar. Sonuç ise nispeten daha az uyumlu… Yine muhtemelen, yapıların birkaç tanesi projenin dikkat çekmesi adına daha "trendy" olacaklar. Hatta belki de biri yine Gehry tarafından tasarlanır, kim bilir? Ancak aralar, faturaların ödenebilmesi için "ana akım"dan tasarımlarla donatılacak. Bu akılcı karışım ise illa ki kötü bir şey değil: Çünkü "gerçek kentler" her daim bu şekilde inşa edildiler.
İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın