Handan Tengiz Albayrak

09 Temmuz 2015

Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümünden 1992 yılında mezun oldum. Gönye Proje ve Tasarım'da 3,5 yıldır çalışıyorum. Çocuklarım küçük olduğu için çalışma hayatıma iki sene ara vermiştim. Sonrasında mesleğe geri dönmek istediğimde, çocuklarımın okullarına yakın olmak adına o çevrede iş aramaya başladım. Sonra bir arkadaşımın aracılığıyla Gönye'nin mimar aradığını öğrendim ve gelip kendileriyle görüştüm. Aslında bir iç mimarlık ofisinde çalışmayı düşünmüyordum çünkü uzun bir süre endüstri yapıları üzerine çalışmıştım. Gönye benim için iç mimarinin inceliklerini öğrendiğim bir okul oldu. Yelin Hanım ve Gönül Hanım dünya tatlısı insanlar. Başlarda tedirgin olsam da ofisin ortamına çabuk uyum sağladım.     

Mezun olur olmaz Aydın Boysan gibi büyük bir mimarla çalışma fırsatı yakaladım ve sekiz sene onunla birlikte muhteşem bir deneyimim oldu. Dolayısıyla mesleğe başlamam harikaydı. Burası çalıştığım altıncı ofis. Güzel yerlerde çalıştığımı düşünüyorum ama Gönye'deki keyif bambaşka. İç mimarlık alanında çalışıyor olmak benim için çok ilgi çekici. Malzeme ve detay çözümüyle ilgili bilgi birikimimi çok geliştirdim. Çalışma ortamı ise çok güzel. Kurucularımız pozitif enerjilerini bize de yansıtıyorlar. Dolayısıyla çok keyifli ve huzurlu çalışıyoruz. Tabi ki bizim de zaman zaman sıkıntılarımız ve zorluklarımız oluyor. Ancak bu sorunları karşılıklı konuşup, araştırıp, daha iyi nasıl üstesinden geliriz diye detayların üzerine gidip çözmeye çalışıyoruz. Özetle, verimli bir çalışma ortamımız olduğunu düşünüyorum.

Gönye'deki çalışma sürem boyunca,  iç mimarlıktan mezun arkadaşların konsept çalışmalarında çok daha yaratıcı ve başarılı olduklarını gördüm. Çünkü iç mimarlıkta aldıkları eğitim, mimarlık eğitimden daha farklı. Malzemeleri, renkleri, dokuları daha fazla etüt etmişler. Ben de mimarlıktan gelme alışkanlığımla kendimi detay çözmeye daha yatkın buluyorum. Geçmişte edindiğim bilgileri Gönye'de nasıl kullanırım, buraya nasıl daha faydalı olurum diye düşündüğümde, uygulama çizimlerinde, şantiyeye gönderdiğimiz çizimlerin üretiminde kendimi daha faydalı buluyorum. Dolayısıyla konseptten ziyade uygulama projelerine ekibe destek veriyorum. Konsept projelerde arkadaşlarımızın müşteri ile birebir görüşerek oluşturdukları ve onay aldıkları projelerin hayata aktarılmasında görev alıyorum.

Her ofisin kendi kuralları, kendi proje çiziş şekilleri vardır. Gönül Hanım ve Yelin Hanım'ın da zaman içerisinde oluşturdukları bir sistemleri var. Ben bunu bugüne kadar böyle yaptım bundan sonra da böyle yapacağım diye diretmeyip, işlerin nasıl yürüdüğünü anlamaya çalışırsanız ortama uyum sağlıyorsunuz. Zaten işverenlerimiz gelişime son derece açık insanlar. İkisi de her gün, ofise yeni neyi kazandırabiliriz, kendimizi bir adım öteye nasıl taşıyabiliriz diye çalışıyorlar. Bunu fark ettiğim zaman burada çalışmak benim için daha da keyifli oldu. Onların da yaklaşımı bir aile gibi hep beraber ortak bir sistem kurgulamak. Şantiyelerden edindiğimiz bilgilerle projelerimize yeni detaylar ekleyerek ya da artık daha az kullanışlı olduğunu düşündüğümüz detayları değiştirerek çalışmalarımızı geliştirmeye çalışıyoruz. Her pazartesi aksatmadan toplantı yapıyoruz, çok istisnai zamanlarda bu salıya kayabiliyor. Ama her hafta hepimiz konuşulacak şeyler konusunda düşünüp, notlarımızı alıyoruz. Bu toplantılar ofisin gelişimi açısından çok önemli. Aynı zamanda diğer arkadaşlarımızın çalıştığı projeler hakkında da bilgi sahibi oluyoruz. Bunlar çok güzel paylaşımlar ve bir mimarlık ofisinde olması gereken alışkanlıklar.

Mimarların en büyük sıkıntısı çalışma saatleridir. Çünkü mimarlık devlet memurluğu gibi sabah dokuzda başlayıp akşam altıda biten bir iş olamıyor.Verdiğiniz sözleri tutmak, belirli süreler içerisinde projenizi paylaşmak sizi birtakım mecburiyetlere götürüyor. Öte yandan özellikle anneyseniz, aile hayatı da kesinlikle ihmale gelmiyor. Eşimle okul arkadaşıyım, ancak şu anda o benden deneyim ve bilgi anlamında üç beş adım daha önde diye düşünüyorum. Çünkü evde çocuklarla ilgilenen biri olduğu için rahatça, gerekirse hafta sonlarını da dahil ederek kendini işine adayabiliyor. Benim öyle bir şansım yok. Gönye'nin en güzel yanlarından biri de Gönül Hanım ve Yelin Hanım'ın aynı zamanda anne olmaları. Onlar da benzer sıkıntıları yaşadıkları için bu konuda bize çok anlayışlı davranıyorlar. Zaten ofis olarak programlı çalışıyoruz. Pazartesi toplantılarında haftalık programımızı minimum hatayı sağlayacak şekilde kurguluyoruz. Ofiste en çok önem verdiğimiz şeylerden biri de bu. Özel hayatlarımızdan fazla çalmadan projeleri hangi süreçte nasıl hazırlarız bunun planlamasını yapıyoruz. Bu durum da Gönye'yi sevmemi sağlayan en önemli faktörlerden biri. İşverenlerimizin anlayışı bizim Gönye'yi daha çok sevmemizi, sahiplenmemizi ve burada güleryüzle çalışmamızı sağlıyor.                              

Bu tempolu ve yoğun çalışmalarımızın yanı sıra, zaman zaman da ofisçe yaptığımız etkinlikler oluyor. Mesela geçtiğimiz hafta sonu piknikteydik. Ofis olarak ailelerimizle birlikte çok keyifli bir gün geçirdik. Bazen sürpriz yapıp bizi sinemaya götürdükleri bile oluyor. Size bu şekilde yaklaşan bir işvereniniz olduğunda siz de bir projenin yetişmesi gerektiğinde gereken özveriyi gösteriyorsunuz ve işinizi daha severek yapıyorsunuz.   


Gönül Ardal ve Yelin Evcen ile...
Gönye Tasarım Ekibi ile...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :