AslıE: Peki, sizin bu projede olduğunuzu bilip de öfkelenenler var mı?
YavuzSelimS: Kimi ne ilgilendirir ki... Ben işimi yapıyorum ve bunu da iyi yaptığıma inanıyorum. Gelelim yine bizim bölgeye. Başlangıçta, tanınmadan önce mahallede epeyce tedirgindik. Rölevelerin alınması aşamasında, ben de birebir ekibimle orada bulundum. Herkesle tanıştık ki, bizim ekip rahat çalışsın. Uzunca bir süre casus muyum, belediyeden miyim, yoksa GAP İnşaat'tan mıyım gibi bir takım endişeler vardı. Hala gidip ölçü alamadığımız ya da eksik ölçü alınmış, fotoğraflanmamış yerler var. Hatta gittiğimiz bir evde "İçeri kimseyi sokmayacağız" diye bağırarak bizi almadılar. Öğrendik ki, kurulan dernek kimseyi içeri almamaları konusunda tembihlemiş. Derneğin, o gün bir toplantısı varmış. Kızlara, hadi biz de toplantıya gidiyoruz dedim. Kızlar, "Hocam, biz yaşamak istiyoruz; bizi bırak" dediler. (gülüşmeler). Biraz çekinerek de olsa, toplandıkları kahveye gittik. Kahvenin giriş kapısı, tam da toplanmış o kalabalığa doğru bakıyor. İçeri girdik ve biraz korkak biraz ürkek bir köşeye oturduk. Yanımızda bizi tanıyanlar da vardı. Yönetimden Biri geldi ve kim olduğumuzu sordu. Kendimizi tanıttık, mimar olduğumuzu, aynı zamanda da öğretim görevlisi olduğumu söyledim. Hani bir defa paçayı kurtarmıştık ya onu düşünerek hocalığı üzerine basarak söyledim.Hiçbir taraftan olmadığımızı, orada bir görev için bulunduğumuzu anlattım. Yanımıza gelip bu bilgileri alan adam hemen toplantıyı düzenleyen ve halkın karşısına doğru oturan derneğin başkan ve yöneticilerine iletti. Bu arada konuşmalar ve tartışmalar başladı. Bu arada söz alıp kendimizi bütün dernek yönetimine ve katılımcılara tanıttıktan sonra kısaca dedim ki, "biz bölgenin mevcut durumunu irdelemek, elde ettiğimiz bilgilerle bir proje üretmek için buradayız ve bu projenin odak noktası da siz olacaksınız." Bu konuşmalarda bütün kiracıların, işgalcilerin ve mal sahiplerin derneğe üye olarak bir kuvvet oluşturulması yolunda hararetli konuşmalar yapıldı. Hatta bu konuşmalarda bu bölgede dolaşan yabancı insanlara karşı gerekirse şiddet kullanmalarını teşvik edildi. Burada söz alarak, bizim rölöveleri çizmek için ölçü almaktan başka amacımızın olmadığını söyleyerek bunu en azından bizim için yumuşatmalarını rica ettim. Konuşmacı sözlerini düzelterek, mimarların ve çalışanlarının bunun dışında kalmasını rica etti.Hatta bizlere yardımcı olunması gerektiği söylediler.Bu olaydan sonra artık dokunulmazlığımız var gibi, rahatça çalışma olanağı bulduk. (gülüşmeler)…
MesutT: Kendi aranızda yaptığınız toplantılar tasarım ekseninde buluşmalar mıydı yoksa çerçeveyi daha mı geniş tutuyordunuz?
YavuzSelimS: Bütün yaptığımız toplantılar geniş katılımlı olup, proje müellifleri ve çalışma gruplarıyla belediye temsilcileri, GAP İnşaat'ın projeyle ilgili ekibi, danışmanlar, Mimarlar Odası'ndan temsilci ve zaman zaman da Yenileme Kurulu üyeleriyle bir araya geliyorduk.
MesutT: Toplantıların ne zaman başladığını hatırlıyor musunuz?
YavuzSelimS: 2007 yılının nisan ya da mayıs ayları olmalı. Neredeyse 1.5 yıl olmuş.
AslıE: Çok kalabalık bir mimarlık grubu olduğu için olsa gerek. O kadar çok insanın bir araya geldiği yerde mutlaka fikir ayrılıkları olacaktır.
YavuzSelimS: Bu, kanımca dünyada örneği az olan bir çalışma olacak. Zira, bütün tarafların katılımıyla ortaya atılan eleştiriler projenin gelişmesini sağladı. Herkes çok heyecanlıydı.
MesutT: Türkiye'de şimdiye kadar korumanın genel olarak tek yapı ölçeğinde değerlendirilmiş olması açısından da ilginç bir proje olarak görülebilir mi?
YavuzSelimS: Evet, bu yeni bir durum. Eminimki uygulama aşamasında da dikkate almamız gerekecek pek çok yeni şeyle karşılaşacağız. Bu da projenin hala katkılara açık olduğu anlamına geliyor.
MesutT: Bu anlamda bölgenin tarihselliği sizin için nasıl bir girdi sağlıyor? Ekstradan bir kurallar dizgesi anlamına mı geliyor yoksa?
YavuzSelimS: Bizim için en önemli kurallardan biri, 5366 sayılı kanunun kendisiydi. Kanun, ‘yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması' diyor. Bu, bizim için projenin çıkış noktasıydı. Bize, istenilen fonksiyonlar söylendi. Örneğin, benim sorumluluğumdaki iki ada da konut işlevi ağırlıklı. Yapılan tasarımlarda fonksiyonlar gözetilerek, oradaki doku olabildiğince korunmaya çalışıldı. Orada önemli olan, ne güvenlik, ne sağlık ne de kültürel anlamda elle tutulur bir yanı kalmamış bir bölgenin gerçekten ıslahıydı. İTÜ'de Tarlabaşı ile ilgili Şehir ve Bölge Planlama Odası'nın düzenlediği sempozyumda söylenen bazı şeyler beni çok rahatsız etti. Bir konuşmacının Tarlabaşı'nda yaşayanların Beyoğlu'ndaki hizmet sektörlerinde çalıştığı ve bu insanların buradan gitmeleri durumunda bu bölgenin eğlence sektörünün çökeceğini iddia etti. Böyle bir mantık kurulabilir mi? Sadece bu sebepten bu müdahalenin olmaması gerektiği savunulabilinir mi?