AslıE: Ben hiç Tarlabaşı'na gitmedim, gerçekten o kadar ciddi mi durum?
YavuzSelimS: İyi, gitmeni de tavsiye etmem (gülüşmeler). Size küçük bir anekdot anlatayım. Fotoğraf çekimi aşamasında Nuran Karakaş arkadaşımız , geldi ve "Hocam, fotoğraf çekimlere beraber gidelim mi? Şimdi orada kadın başıma yalnız olmayayım dedi. Benide kelli felli" düşündüğü için Birlikte dolaşmaya başladık. Ben, ön yargılı bir insan değilimdir, herkesle iyi ilişki kurarım. Bir adanın köşesinde birkaç kare çekmek istedim ve hemen o anda arkamda dört delikanlı belirdi. Bir tanesi öne çıkarak eli belinde ve hafif yamuk durarak, "Sen burada ne yapıyorsun, anladın mı?" dedi. Ben de fotoğraf çektiğimi söyledim ama o çekemezsin dedi. İkna etmeye çalıştım ama o "Yok, çekemezsin. Görmüyor musun, kadınların donları falan ortada asılı" diye ısrar etti. Ben, neden çekilmez beni ikna etsen dediğimde, "Çekilmez yahu" dedi. Baktım güler yüz falan işe yaramayacak, hafiften tedirgin olmaya başladık. Bu sonra niye fotoğraf çekmek istediğimizi, neci olduğumuzu merak etti. Ben de "Bak oğlum, biz Mimarlarız aynı zamanda bir Üniversite'de de dışarıdan öğretim görevlisiyim. Biz, buralarda tespit çalışması yapıyoruz. Buraların durumu görülecek ve sonrasında yeni projeler geliştirilecek".dedim Bu Delikanlı beklenmedik bir şekilde hafifçe eğilerek , "Hocam buyurun özür dilerim , saygılarrrrr….sunarım.; buyrun" dedi. ondan sonra. Anladımki Hocalık orada işe yaradı. Yani ne olursa olsun hala toplumumuzda hocalığın saygın bir yeri var Bütün adlarımızı dolaştık, gerçekten sanki herkes birbirinden haberli gibi kimse bize bir şey demedi. Sonradan, adaların altında yer altı tünelleri olduğunu duydum. Bir yerde bir şey olduğu zaman, hemen öte tarafta da her şeyden haberleri oluyormuş.
Belki sonra daha detaylı değineceğiz, biz burada bir yıldan fazla zamandır çalışıyoruz. Dışarıdan davulun sesi hoş gelir ya, insanlar oturdukları yerlerden konuşuyorlar. Oysa biz bu proje vasıtası ile birebir evlerin içine girdik, Yaşadık o rutubetli ve bakımsız ortamlarda, çaylarını kahvelerini içtik, orada yaşayan insanlarla içli dışlı olduk, zamanla tanındık. Her ziyaretimizde "Hocam hoş geldin, buyurun…" ile karşılanan, bazen dertlerini dinleyen, kimi zaman bir arabulucu rolünü üstlenen, dertlerinde onlara yardımcı olan, belediye ile ilişki kurmalarında aracılık yapan bir görev de üstlendik. O binaların içini görseniz; orada insan değil hayvan bile yaşamaz. Böyle kalırsa zamanla Belki de farelerin bile terkedeceği bir halde. Bu kadar tehlikeli olmasına rağmen, insanların çaresizlikten geçici de olsa konaklamak durumunda kaldıkları bir yer, bir dayanak noktası.
MesutT: Bir dayanışma var yani…
YavuzSelimS: Şöyle bir dayanışma… Yaşadıkları yeri terk edip geldiklerinde başka bir yere geçmek için kullandıkları bir sıçrama tahtası, bir istasyon. Orada kalmayı seçenler için de artık bir atlama tahtası olmaktan çıkmış, uyuşturucu trafiği etrafında şekillenen illegal bir yapılanma haline gelmiş. Bunların dışında orada kalanlar ise mülk sahibi olduğu için hala direnen, dışarıda silahların patlamasına, hadiselere alışmış ama hala korkuyla yaşayan ya da hizmet sektöründe çalışan insanlar. Ama bu grup azınlıkta. Bir de kiralar düşük olduğu için burada barınmak zorunda kalan aileler var.
AslıE: Ağır Roman filmini izlemiş miydiniz? Yani orada anlatılanlar gibi…
YavuzSelimS: Aynen öyle.
MesutT: Ben de Tarlabaşı'nda bir süre yaşamıştım. Gerçekten de başka şansları olmadığı için orada yaşamak zorunda olan insanlar var. Bir de varoluşlarını orada yapılanan illegaliteyle örtüştürdükleri için orada yaşayanlar… ‘Yeraltında' olanlar, genelde gece yaşıyorlar.
AslıE: İşgal de var değil mi?
YavuzSelimS: Evet, hem de epey. Zaten en dirençliler de onlar. Sen ne malına sahip çıkabiliyorsun, ne de kira alabiliyorsun. Can korkusundan malına gidemiyorsun bile.
MesutT: Evet, oraya gitmemiş olanların çok önemli bir bölümü için Tarlabaşı'nın çok karanlık bir imgesi var. Ama öte yandan, sizin orada yaşadığınızı öğrendikleri zaman bir sahiplenme de söz konusu.
YavuzSelimS: Aynen öyle. Ben, altı aydır oraya gidip geliyorum. Benim adamın olduğu bölgede artık tanınıyorum, artık oradan biri gibiyim. Hatta tembihliyim, "Aman hocam o binaya girme dikkatli ol, orada eroinciler var. Şu adama dikkat et, sağı solu belli olmaz" gibi uyarılıyorum.