Tatsuya Yamamoto, mesleki yaşamının oldukça büyük bir kısmını –20 seneyi aşkın bir dilimini, Türkiye'de geçirmiş bir isim. Onu medyanın gözdesi yapan da, buralarda ancak turistine rastladığımız bir ülkeden, Japonya'dan gelmesinin ötesinde, Türkiye'ye duyduğu sevgi ve bağlılık olarak görülebilir. Elbette Türkçe'sini, kendine özgü aksanı ile, neredeyse kusursuz bir anlatım aracı olarak kullanmasının da bu ilgide etkisi var.
Bu dosya için görüşmeye gittiğimizde, bize "Ben yabancı değilim ki, Türküm" diyecek kadar kendini ‘ötekileştirmeyen' bir figürden söz ediyoruz. O kadar ki, proje portfolyolarına baktığınızda etkisini algılamayı beklediğiniz minimal, doğayı yücelten, sükunet içerisindeki Japon mimarlığı çizgisinden pek bir şey bulamıyorsunuz. Yani karşımızda kültürlerarası farklılığın, tahayyül edilen keskin kimlik çizgilerinin tanımladığı alanda varlık kazanmadığını, dahası öyle bir alan olmadığını kanıtlayan bir aktör var.
1995'ten bu yana Gökhan Aktan Altuğ ile İstanbul'da, Tago Mimarlık çatısı altında mimarlık pratiğini sürdüren Tatsuya Yamamoto ile Türkiye serüvenini, Japonya'daki hayatı ve mimarlıkları konuştuk.
Tatsuya Yamamoto Kimdir?
1961'de Japonya'da doğdu. Tokyo'da Shibaura Teknik Üniversitesi'nden 1983'te lisans, 1985'te yüksek lisans derecelerini aldı. 1986'da Türkiye'ye yerleşti. 1987-90 yılları arasında Mimar Sinan Üniversitesi'nde, 1991-95 yılları arasında Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Bu süre içinde Japonya, Türkiye hükümeti, UNESCO gibi kurumlar adına çeşitli projeler üretti. Japonya, ABD ve Avrupa'da uygulanmış çeşitli işleri bulunuyor.
1995'ten bu yana çalışmalarını Tago Mimarlık kurucu üyesi olarak İstanbul'da sürdürüyor.