Gönye'nin tasarım sürecindeki aktörlerden bahsedecek olursak, bir içmimar ile mimarın birlikte çalışmasının artıları neler oluyor?
GA: Ben Mimar Sinan Üniversitesi İç Mimarlık mezunuyum. Yelin de İTÜ Mimarlık mezunu. Yelin, mezun olduktan sonra çalıştığı firmalarda hep iç mimarlık yapmış o yüzden bu alanda oldukça deneyim sahibi.
YE: Mimarlar çok egoludur, bizim hocalarımız da öyleydi. Her şeyi mimarlar çok iyi yapar düşüncesindeydiler. Bizim ülkede gerçi bu var. İnsanlar birbirlerine saygı duymak yerine, sanki kendi meslekleri daha önemliymiş gibi öne çıkarmayı seviyorlar. Mimarlıkta da iç mimarlığı bu şekilde görme tavrı var. Öğrenci olduğum dönemde İTÜ'de iç mimarlık yoktu, sonradan böyle bir şeyin gerekliliği kabul edilip bu bölüm açıldı. Öyle bir ortamda biz mimarlıktan mezun olduk. Mimarlıkta sistem detayı, cephe detayı çözersiniz ancak çok da iç mimari detaya girmezsiniz. Tefriş olarak mekanlara ancak şablonla masa çizerdik, ıslak hacimleri yerleştirirdik.
GA: Aslında ölçek farklılığı var.
YE: Evet, o detayı kütlelerde çözüyorsunuz. Mobilyada çalıştığımız detayı, iç içe geçmeli mi olacak, hangi açılarda yerleşecek gibi fikirleri büyük kütlelere uyguluyorsunuz. Ama bir daha içini çözmüyorduk, yani en azından o dönemde eğitimde öyle bir detay yoktu. Sonra mezun olduğumda bir mobilya firmasında işe başladım. Çok tanıdık olmadığım bir alandı. O dönemde internet çok yaygın değildi, yabancı dergiler de azdı. Türkiye'de gerçekten bir iç mimarın yaptığı, ne kadar güzel diyebileceğiniz bir mekan bile yoktu. Belki birkaç tane restoran, bar. Oteller bile çok klişeydi o zamanlar. Standart otel iç mimarisi diye bir şey vardı. Bizim okulun hemen karşısında Sheraton otel vardı, gözlemlemek için oraya giderdik. Bizim için iç mimarisi yapılmış bir yer; işte avize, desenli koltuklar... Dolayısıyla vizyonumuzun olduğu bir konu değildi iç mimari. Zevkli geldi ama ilk başta çok zorlandım. Ne yapacağımı bilmiyordum, bir mobilya tasarımı yap denildiğinde bir dikdörtgen kapağın üzerine kulp koyuyordum. Tabi çok engin bir konu, sonrasında öğrenmek için bayağı bir zaman geçmesi gerekti ama çok severek yaptım. Mimarlık eğitiminden statik, çelik gibi konuların bana pek katkısı olmadı tabi. Ancak bakış açısı, fonksiyonların yerleşimi, üç boyutlu düşünme, aldığımız genel tasarım eğitimi bana katkısı olan konular oldu. Mimar olarak sence benim bir ekstra katkım var mı? (gülüyor)
GA: Özellikle fonksiyonların kurgulanmasında Yelin'in çok büyük katkısının olduğunu düşünüyorum açıkçası. Dört duvar arasında boş bir alanda fonksiyonların yerleşimine dair çok farklı çözümleri oluyor.
Peki ofisteki organizasyon kurgusu nasıl işliyor?
GA: Kendi içimizde bir sistem oturttuk. Mimar ve iç mimar arkadaşlarımız iki farklı şekilde gruplanıyor. Bir konsept grubu var, bir de uygulama projesini yürüten arkadaşlarımız var. Yelin ve ben tüm proje sürecinde yer alıyoruz. Şu anda devam eden çokça proje olduğu için birlikte takip ettiğimiz projelerden mutlaka haberdar oluyoruz ancak farklı projeleri yürütüyoruz. Hem uygulama hem de konsept grubu için projelerin koordinasyonunu biz sağlıyoruz. Bir proje geldiğinde öncelikle o projede çalışacak arkadaşları belirliyoruz. Konsept grubundaki arkadaşlarımızla bu süreci yürüttükten sonra uygulama ekibine aktarıyoruz ve bu süreç çok daha uzun sürüyor. Uygulama projesi yöneticisi bir arkadaşımız oluyor, o işveren ve diğer disiplinler ile birlikte bu organizasyonu sürdürüyor.
YE: Proje yöneticisi arkadaşlarımız, sadece projenin çiziminden değil aynı zamanda koordinasyonundan da sorumlu oluyor. Eskiden iç mimari proje dekorasyon gibi algılanırken, şimdi çok daha fazla teknik konuya giriyoruz. Birçok disiplinin koordinasyonunun yapılması gerekiyor. Şu an üç tane proje yöneticisi arkadaşımız var, onlar o koordinasyonu oluşturuyorlar. Diğer firmalarla görüşerek, projelerin bir araya getirilmesini sağlıyorlar. Aynı zamanda ofis içerisinde onu çizen arkadaşların kontrolünü ve takibini yapıyorlar. Bir projenin tamamlanması ortalama bir yılı buluyor. Dolayısıyla herkes sadece bir projeden değil, belirli zamanlarda aktifleşen birkaç farklı projeden sorumlu oluyor.
Bu beş yılda bir çekirdek kadronuz oluştu mu?
YE: Çekirdek kadro bizim işimizde biraz zor. Çünkü burada hem uygulama hem konsept projelerde çokça deneyim kazanıp, bu sürecin sonunda genellikle kendi işlerini yapmak üzere ayrılıyorlar. Ancak bu süreçte standartlarımızı ve sistemimizi iyi kurduk. İlk yıllarda biri işten ayrıldığında çok zorlanırken, şimdi yeni gelen arkadaşlar neyin nasıl yapıldığına dair bir günlük oryantasyondan sonra duruma çabucak adapte olabiliyor. Tabi ki diğer arkadaşlar da destek oluyorlar. Çok eski bir firma olmadığımız için en eski mimar arkadaşlarımız 3,5 yıldır bizimle çalışıyor.
"Gönye, bizim için birlikte çalıştığımız arkadaşlarla bir bütün"
Ekibe yeni katılacak kişilerde neler arıyorsunuz, beklentileriniz neler?
GA: Bizim için en önemlisi işini seven, istekli arkadaşlarla birlikte çalışmak. Bazen tecrübeli birini ararken, iş görüşmesinde isteğini fark edip beraber çalışmaya karar verdiğimiz tecrübesiz arkadaşlar da oldu.
YE: Çünkü bizim mesleğimiz sevmeden, istemeden yapılabilecek bir meslek değil. Sadece severek başarılı olunabilecek bir meslek.
GA: İşimizin yaratıcılık kısmı var ama onun yanında Yelin de ben de çok düzenli ve sistemli çalışmaya yatkın karakterlerde kişileriz. O yüzden bu da bizim için çok önemli. Ofiste rahat çalışabilmemiz için düzenin sağlanması ve disiplin mutlaka gerekli.
YE: Elimizde çok veri var, bunların hepsinin bir sistem içerisinde tutulması gerekiyor. Aynı projeyi beş kişi de çalışsa, o beş kişinin ilk günden itibaren ne çalışıldığını bilmesi lazım. Mesela bazı arkadaşlar sadece kendi anlayacağı dilde çalışıyor, o bizim çok istediğimiz bir şey değil, çok daha kurumsal bakılması gerekiyor.
Aslında disiplinli bir sistem denildiğinde insanın gözü korkuyor, yaratıcılığa ters düşüyormuş gibi geliyor ama tam tersi bir durumda o kadar büyük iş ve emek kayıpları yaşanabiliyor ki...
YE: Bir de siz ne kadar sık bizim sistemimiz böyle diye ayrıntılı bir açıklama verirseniz yeni gelen kişi de o kadar rahatlıyor. Çünkü ilk geldiği zaman nasıl çalışacağına dair tereddütleri oluyor. Arkadaşlar buraya başladıktan bir süre sonra, ilk dönemde nelerde zorlandıklarına dair bir görüşme yapıyoruz. Genelde neyi nasıl çizeceğine dair ya da eski proje dosyalarına ulaşma konusunda sıkıntı çektiklerini söylüyorlar.
GA: Bu konuda en önemli nokta şu; biz bu sistemi oluştururken Yelin ve Gönül olarak oluşturmuyoruz, hep birlikte karar veriyoruz. Gönye, bizim için birlikte çalıştığımız arkadaşlarla bir bütün. Sistemin içinde arkadaşlarımız da yer alıyorlarsa o sistem oturmuş oluyor zaten. Her pazartesi toplantılarımız oluyor, bu konuya da kapattık bitti diye bakmıyoruz. Bir adım daha ileriye gitmek adına sürekli üzerine bir şeyler ekliyor, iyileştiriyoruz.
YE: Fikir ayrılıkları yaşanabiliyor ama her madde herkes benimseyene kadar tartışılıyor. O sistemde bir ay çalıştıktan sonra, hangi konularda zorlandığımızı tekrar konuşuyoruz ve gerekirse değiştiriyoruz. Sonuçta dinamik bir firmayız, çok kalabalık da olmadığımız için artık kural konuldu, bunu değiştirmek çok zor olur diye bir şey yok.
GA: Yasemin Sungur'dan 1,5 yıl süresince iletişim ve yönetim danışmanlığı aldık. İK yönetimiyle ilgili kendisinin bizi yönlendirdiği bir D.I.S.C kişilik envanteri çalışması var. Birlikte çalışmak istediğimiz ekip arkadaşlarımızda aradığımız özelliklere göre bir rapor oluştu. Yeni yaptığımız görüşmelerde bu D.I.S.C testi sonuçlarını da değerlendiriyoruz.
YE: Kişilik testi gibi bir uygulama. Görüşmeler bizim için olumluysa bir de o testi yaptırıyoruz arkadaşlara. O bize çok güzel bir rehber oluyor. Yapan arkadaşlar da durumdan oldukça memnun. Bizim göremediğimiz birçok nokta o test sonucunda çıkmış oluyor. Hem biz uzun süreli bir yöneticilik ve liderlik eğitimi aldık, hem de ofisteki arkadaşlarımız iletişim danışmanlığı aldı. Bu süreç bize ciddi anlamda çok şey kattı.