Dilgün Saklar ve Mehmet Emin Çakırkaya
Tekeli-Sisa'da çalışmaya başladığınız zaman, bir gün büronun ortaklarından birisi olabileceğinize dair bir öngörünüz var mıydı?
Doğan Tekeli – Sami Sisa bürosunda 1979 yılında çalışmaya başladım. Mezun olalı henüz 1 yıl olmuştu. Türkiye'nin en önemli mimarlık bürolarından birinde çalışma şansını elde edebilmiş olmak bir ayrıcalık hissettirmişti. Tabi ki mesleğin çok başlarında böyle bir büroda çalışmaya başladığınızda öğrenecek o kadar çok şey var ki... Büronun 25 yıldır oturmuş olan bir sistemi vardı. Doğan ve Sami Bey'in mimarlık uğraşılarındaki çağdaş, geniş ufuklu dünyaya açık bakış açıları beni çok etkilemişti. Bir bürodan çok bir okul idi. Güzel Sanatlar Akademisi mezunu olarak, okuldan sonra İstanbul Teknik Üniversite'li Doğan Tekeli-Sami Sisa'nın modernizm kökenli mimarlık ve tasarım yaklaşımlarını öğrenmek, yapıyı oluştururken yaşanılan uzun ve yorucu süreç, eğitimimin devamı olmuştur. Doğan Tekeli-Sami Sisa ekolünden yetişmiş olmak; akılcı, tutarlı, işlev ve programdan biçime ulaşan, ayakları yere basan, modası geçmeyen ve belirli değerlerle biçimsel anlamda zenginleştirilmiş yapılar yapma yetisi veriyor. Elbette, başlarken büronun ortaklarından biri olabilme gibi bir düşünce olmamıştı. Ancak, çalıştığım tüm süreç boyunca yaptığım işi kendi işim gibi benimseme duygusu vardı. Sanıyorum ki, böyle bir kurumun ortağı olmak onuruna erişmek; çok çalışmak ve benim hissettiğim benimseme duygusunun sonucunda olmuştur.
Büronun, Sami Sisa'lı zamanlarını da deneyimlediniz. Sami Bey'in vefatından sonra gelen yeniden yapılanma ile neler değişti? Aldığınız yeni sorumluluklar sizi nasıl etkiledi?
Sami Bey çok özel, çok değerli, insan ilişkileri mükemmel, çok nazik bir kişiydi. Doğan Bey ile ortak ve arkadaş olarak örnek bir ilişkileri vardı. Çok hisli, estetik yönü çok güçlü, büroda çalışan herkesle yakın ilgili, hoş sohbetler yapmayı seven müstesna bir insandı. Doğan Bey ile bazı işlerde sorumlulukları ayırırlardı. Zaman zaman sadece Sami Bey ile çalıştığım işler olmuştur. Ama çoğunlukla, büyük boyutlu yapılarda ikisi ile beraber çalışma süreci yaşadım. Sami Bey'in vefatından sonra büronun iç işleyişinde, çalışma sistemimiz ya da benim aldığım sorumluluklar açısından bazı değişiklikler oldu.Doğan Bey'in Sami Bey ile birlikte yaptığı çalışma sürecinde karşılıklı fikir alışverişlerini, yaptıkları beyin fırtınalarını, Sami Bey'in yerini dolduramasak da birlikte yapıyoruz. Yeniden yapılanma ile aldığım sorumluluklar çok farklı şeyler değil, ancak idari konularda, müşterilerle direkt ilişkilerde daha etkin olmak söz konusu olmuştur.
Yaklaşık 30 yıllık bir meslek hayatını tek bir büroda geçirdiniz. Bu kariyerinizde nasıl bir süreklilik sağladı, "başka deneyimler de yaşasaydım" diye düşündüğünüz oldu mu?
Otuz yıllık meslek hayatımı Doğan Tekeli-Sami Sisa bürosunda yetişerek, aynı yerde geçirdim. Bu bana, bu ekolün biçimlendirdiği bir tasarım dilini, yaklaşımını ve çözümlemeyi vermiştir. Daha önce de bahsettiğim gibi; ayakları yere basan, sağlam, tutarlı, işlevden biçime varan bir yaklaşım tarzını öğrendim. Biliyorum ki bu benim yapım ve kişiliğimle örtüşen bir yaklaşımdır. Dünyada ve ülkemizde farklı yaklaşımlar da var. Bunları takip ediyor ve değerlendiriyorum.
Bu kurumda; Halk Bankası binaları, İş Bankası Genel Müd., Metrocity Alışveriş Merkezi, Antalya Havalimanı Terminal Binaları gibi birçok büyük yapının tasarlama, detaylandırma ve uygulama süreçlerinde etkin olarak bulunmak kariyerim açısından çok önemlidir. Başka deneyimlere çok ihtiyacım olmadı. Belki, çok daha genç dönemlerimde, yurt dışında bir süre mimarlık deneyiminden geçmek isterdim.
Büyük ölçekli kompleksler, endüstri yapıları, büro binaları, konut uygulamaları, eğitim ve kültür yapıları ve çevre düzenlemelerinden oluşan geniş bir yelpazede tasarım yapıyorsunuz. Ölçek ve fonksiyonlardaki bu geniş aralık, nasıl bir donanım ve yapılanma gerektiriyor?
Bu geniş yelpazede tasarım yapmak, büronun geniş bilgi birikimi, çok zengin ve hep yenilenen bir kütüphane, kurum olarak geçmişten bugüne kadar tasarlanan yapı türlerinin çok çeşitli olması ve bunların deneyimlerinden kazanılan önemli bilgi birikimi, dünyaya açık bakış açısı, yeni teknolojilerin takip edilmesine gösterdiğimiz özen, spesifik konularda görev paylaşımları gibi yapılanmalar gerektiriyor.
Ortaklar içindeki tek kadınsınız. Bu projelere yaklaşımı etkiliyor mu, kadınlar farklı mı tasarlar?
Kadın mimar olmanın projelere yaklaşımımı değiştirdiğini düşünmüyorum. Tasarım yapmanın kadın yada erkeği yoktur bana göre. Ortaklarımla çalışırken kadın olduğum için bir fark görmüyorum. Onların da beni öyle görmediklerini biliyorum. Sadece tek bayan olduğum için şanslıyım. Ortaklarım beni el üstünde tutuyorlar.