Farklı ölçek ve tipolojilerde projeleriniz bulunuyor. Bu farklı projelerde tasarım yaklaşımlarınızda ne gibi değişiklikler oluyor?
Bu çok önemli bir konu çünkü her tipoloji aslında farklı bir ihtiyaçlar sistemi, farklı bir kullanıcı psikolojisi ve dolayısıyla farklı bir mimari yaklaşım gerektiriyor. Bizim için tipoloji değiştikçe tasarımın dili değil ama odak noktası değişiyor.
Mesela konut tasarımında önceliğimiz kullanıcının yaşam ritmine ve günlük alışkanlıklarına uygun bir mekânsal deneyim yaratmak. Ticari yapılar ise daha çok marka kimliği, kullanıcı sirkülasyonu ve görünürlük gibi kavramlara dayanıyor. Bu tür projelerde mekânın sadece işlevsel değil, temsil gücü yüksek ve deneyim odaklı olması gerekiyor. Kamusal yapılar bizim için en sorumluluk taşıyan projeler. Çünkü bu yapılar toplumun tüm kesimlerine hitap ediyor ve uzun yıllar kamusal hafızada yer ediniyor. Bu nedenle tasarım yaklaşımımız burada çok daha kapsayıcı, erişilebilir, kültürel bağlama duyarlı ve uzun ömürlü olmalı.
Sonuç olarak biz, her projeye “bu tipolojide ne yapılır?” diye değil, “bu bağlamda bu kullanıcı için ne yapılmalı?” diye başlıyoruz. Bu bakış açısı, tipolojiler arasında geçiş yaparken tutarlılığı da beraberinde getiriyor.

Projelerinizden bahsedelim; “Next Level Kemer projeniz için sadece bir konut projesi değil, yerle kurulan güçlü bir bağ üzerinden tanımlanan çağdaş bir yaşam kültürüdür” diyorsunuz. Öncelikle genel konseptini sonrasında da biraz bu cümleyi açar mısınız?
Next Level Kemer’i tasarlarken amacımız sadece konut üretmek değil, yaşam biçimini yeniden tanımlayan bir mekânsal kurgu oluşturmaktı. Bu proje, bölgenin doğal karakteriyle güçlü bağlar kuran, kentten kopmadan doğayla bütünleşen çağdaş bir yaşam kültürü sunuyor.
Projedeki temel yaklaşımımız şu oldu: Mimariyi, arazinin topografyası ve mevcut yeşil dokuya entegre edecek şekilde kurgulayarak, yapay bir yerleşim değil, doğal bir uzantı hissi yaratmak. Malzeme seçimlerinden yönlenmelere kadar her detay, yerin ruhunu koruyacak şekilde tasarlandı.
Bu cümleyle kastettiğimiz, tasarımın sadece fiziksel değil, duygusal bir bağ kurması. Yani, kullanıcılar doğayla iç içe olmanın sadece estetik bir tercihten ibaret olmadığını, günlük hayatlarına entegre bir yaşam tarzı olarak deneyimliyorlar. Doğa manzarası görmek değil; doğanın parçası olmak.
Next Level Country projesinden de bahsedelim...
Next Level Country ise adından da anlaşılacağı gibi, daha kırsal yaşamın dinginliğini temel alan bir proje. Burada çıkış noktamız şuydu: İnsanlar şehir yaşamından kopmadan, doğayla daha iç içe, yavaş ve nitelikli bir yaşam sürmek istiyor.
Bu projede kentli yaşam alışkanlıklarını karşılayacak altyapıyı sağlarken, aynı zamanda doğal tarım alanları, yürüyüş rotaları, açık havada sosyalleşme alanları gibi unsurlarla kırsal yaşamın özünü mimariye entegre ettik. Bu yönüyle projeyi bir “kır evleri koleksiyonu” değil, doğal ritme göre yeniden yazılmış bir kent yaşamı modeli olarak kurguladık.

Next Level Kemer projesindeki "doğa ile uyum" ve "biyofilik tasarım" prensipleri Next Level Country'de de öne çıkıyor mu? Eğer öyleyse, bu prensipler projeye özel olarak nasıl adapte edildi?
Next Level Kemer’de benimsediğimiz biyofilik tasarım prensipleri, Next Level Country’de de merkezde yer alıyor. Ancak burada bu prensipleri daha da yaygınlaştırarak projeye entegre ettik. Daha detayına girecek olursak;
Yapı-peyzaj ilişkisi: Doğal eğime göre yerleştirilmiş yapılar, manzarayı kesmeden arazinin parçası oluyor.
Görsel ve fiziksel doğa teması: Pencereden doğayı görmek değil, yaşamın içine bitkiyle, taşla, suyla dokunmak.
Malzeme kullanımı: Ahşap, doğal taş, toprak tonları gibi çevreyle uyumlu, hisli malzemeler.
İç-dış sürekliliği: Teraslar, açık hava oturma alanları, geçişli iç–dış mekânlar.
Özetle her detayda insanın doğayla olan içgüdüsel bağını destekleyen bir dil kurmaya çalıştık. Umarım uygulamada birebir bu dili koruyacağız.
Next Level Country'de, Next Level Kemer'deki özgün ve merkezi bir toplanma alanı kurgusu mevcut mu?
Next Level Kemer’de yarattığımız özgün ve merkezi toplanma alanı, kullanıcılar arası etkileşimi ve aidiyet hissini güçlendiren çok önemli bir bileşendi. Next Level Country’de bu fikri, parsel şekli ve arazi yapısı gereği daha yaygınlaştırılmış ve doğaya yayılmış şekilde ele aldık. Merkezi bir toplanma meydanı yerine, birden fazla mikro-buluşma alanı tasarladık.

İç mekan projelerinizden 2020’de hayat geçen Fatih Belediye Kütüphanesi’nden bahsedelim. Kütüphane ile belediye binası arasındaki bağlantıyı sağlamak tasarımınızda nasıl yer buldu?
Fatih Belediyesi Kütüphanesi, bizim için yalnızca bir iç mekân projesi değil, aynı zamanda kamusal belleği güçlendiren bir mekânsal geçiş kurgusu olarak ele aldığımız özel bir çalışmaydı.
Bu proje kapsamında, kütüphane ve belediye binası zaten fiziksel olarak birbirine komşu iki yapıydı. Ancak bizim amacımız sadece mimari bir bağlantı kurmak değil, bu iki kamusal yapı arasında anlamlı, akışkan ve katmanlı bir mekânsal ilişki oluşturmaktı.
Tasarımda kütüphane, klasik anlamda kapalı ve sessiz bir bilgi mekânı olmaktan çıkıp, belediye binasındaki vatandaş sirkülasyonu ile akademik-sosyal öğrenme arasında bir köprü işlevi gördü.
Bunu sağlamak için giriş kurgusunu hem belediye hem de kütüphane tarafından kolay erişilebilir, açık ve davetkâr hale getirdik. Sirkülasyon aksları, iki yapı arasında doğal bir geçişe izin verecek şekilde açık planla tasarlandı. Mekânın kamusallık algısı; açıklık, şeffaflık ve geçirgenlik ilkeleriyle desteklendi.
