Boyalı Eller ile Duvarların Sesine Kulak Verin!

Amber EROYAN / 22 Şubat 2016
Türkiye'nin ilk grafiti ajansı Boyalı Eller'in genel koordinatörü Ulaş Çelik ile medya ilişkileri ajansı Faselis'in ofisinde buluşup, mekana özel hazırladıkları resimlerin yapım aşamasına tanık olurken, duvardan yayılan bu enerjiye ne çok ihtiyacımız olduğunu gördük.

"Bu işi tanıtmak bize nasip oldu"

İnternette Boyalı Eller'i arattığımızda "Türkiye'nin ilk ve tek grafiti ajansı" olduğunu görüyoruz. Hikayeniz nasıl başladı?

Ulaş Çelik: Boyalı Eller olarak son 10 senede 400'e yakın proje bitirdik. Başlangıçta Güngören sokaklarında amatör olarak illegal grafitiler yapıyorduk. 2006 senesinde belediye bize sponsor olunca bu işi Türkiye'de tanıtmak bize nasip oldu. Sonra etrafımızda yetenek potansiyeli olan insanlar birikmeye başladı. Çünkü İstanbul'da bizim duvarlar dışında izinle boyanabilecek duvar yoktu. Bir de grafiti malzeme olarak pahalı bir sanat dalı. Bu sanata gönül veren gençler ise genelde sosyoekonomik anlamda orta ve alt gruba mensup arkadaşlar. Yeteneği ve potansiyeli olan birçok arkadaşımız pratik eksikliğinden ötürü yeterince gelişemiyor. Etrafımda benden çok daha yetenekli insanlar olduğunu ve bu konuda talep gelmeye başladığını görünce, "sen gel, ben senin kalfan olayım" dedim. İşin ticari kısmında daha güzel iş çıktığı için daha çok talep alacağını düşündüm ve paylaşmanın gücünü fark ettim. Boyalı Eller'i bu şekilde kurduk.

Yapılan çalışmalara birebir elim değmiyor olsa da işin bu aşamaya gelmesinde o günkü tavrımın ve yeteneklerini geliştiren arkadaşlarımın payı var. Ben de bu işin yüzü oldum; prosedürler, firmalarla görüşme ve iş geliştirme kısmında uzmanlaştım. Aslında işin en keyifsiz kısmı bana kaldı. Yani benim için bir grafiticinin hazin sonu diyebilirsiniz. Hele belediyede çalıştığımız zaman evrak getir evrak götür, anarşist bir çocuk için bayağı komikti.

"Ortamın ambiyansını tamamlayan, motive eden çalışmalar yapıyoruz"

Sokak sanatı grafitiyi kentsel mekanda uygulamakla iç mekanda uygulamak arasında ne gibi farklar var?

Kentsel mekanda yapılan çalışmalarda kendi stilini, düşünceni ya da görsel karakterini özgür bir şekilde yansıtıyorsun. İç mekanda yaptığımız sipariş işler çoğu zaman grafitti değil aslında, duvar resmi. O ortamın ambiyansını tamamlayabilecek, yerine göre motive edecek çalışmalar yapıyoruz.

Peki teknik olarak bir fark var mı?

Talep edilen çalışmaya göre durum değişebiliyor. Realistik çalışmalar da yapıyoruz, çizgi karakter de. Bu açıdan farklı tabi çünkü biz sokağa hiç manzara resmi çizmeyiz, bunu düşünmeyiz bile.

Karakter ya da peyzaj çizimi gibi konularda aranızda bir uzmanlaşma, iş bölümü var mı?

Tabi, mesela baş sanatçımız Ömer, Türkiye'deki en yetenekli sanatçılardan biri. O her tarzı çizebiliyor. Ama bazı arkadaşlarımız belli tarzlarda daha iyi. Bazısı tipografide iyi. Mesela fırçayla iş yapılması gerekiyorsa, Muhammet resim öğretmeni olduğu için bundan sıkılmıyor. Boyalı Eller tek bir vücut ama 8-10 kol gibi çalıştığımız için yaptığımız işler daha etkili oluyor çünkü birbirimizin hangi alanda daha verimli olduğunu çok iyi biliyoruz. Mesela ben daha çok organizasyon kısmıyla ilgileniyorum.

Ömer, Faselis'teki son duvarı boyarken... 

Çalışmanın son hali

"Boyalı Eller bu anlamda bir okul gibi"

Boyalı Eller'in belli kuralları var mı? Ekibe katılacak arkadaşları nasıl belirliyorsunuz?

Ekibe alacağımız arkadaşların tabi ki yetenekli ya da potansiyel vadediyor olması gerek. Bunun dışında bazı etik kurallarımız var. Biz yaptığımız işi çok önemsiyoruz. Dolayısıyla arkadaşlarımız da bizi temsil ederken mahcup etmemeli, yaptıkları işi önemsemeli. Biz kendi içimizde aile gibiyiz. Bunu bozmayacak arkadaşları ekibe dahil ediyoruz. Özellikle potansiyeli olan arkadaşları alıp yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu alanda ustalaşmış diyebileceğimiz çok fazla sanatçı yok. Potansiyeli olan bir sanatçı bu çemberin içine dahil olduğu zaman mutlaka farkına varıyoruz. O yüzden herkes herkesi çok iyi tanıyor. Genç arkadaşlar bize kendileri gelmeye başladılar. Boyalı Eller bu anlamda bir okul gibi. Çünkü iyi bir grafitici olmanın yolu tamamen pratikten geçiyor.

Senin de yaşamının neredeyse yarısı grafiti ile geçmiş. Bu süreçte grafitiye bakışında neler değişti?

Her şeyden önce bu süreçte kendim de büyüdüm, olgunlaştım. Yani dünyaya bakışım değişti. Grafitiye başladığım zaman problemli bir mahallede problemli bir çocukluk geçiriyordum. Grafiti enerjimi boşaltmanın bir yolu olarak beni cezbetti. İz bırakma isteği hoşuma gidiyordu ama pek de estetik kaygı gütmüyordum. Daha çok işin adrenalin kısmı çekici geliyordu. Polisle sıkıntı yaşıyorduk, insanlarla kavga etmek zorunda kalabiliyorduk. Tabi zamanla bunun derin bir sanat olduğunu kavrama şansımız oldu. Dolayısıyla grafitiye bakışımız bu yönde değişti. Bu durum yaptığımız işlere de yansıdı, belli bir çizgimiz oluştu. Mesela biz kesinlikle siyasi söylemler içine girip taraf olacak işlerde yer almıyoruz. Evrensel mesajlar vermeyi seviyoruz. Çünkü kendi içimizde de ben A derken, başka bir arkadaşım B diyebiliyor. Sanatçının bu anlamda tarafsız olması gerektiğine inanıyoruz. Hele sokak sanatının buna hiç alet edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. 

"Polisten kaçarak boyadığımız köprüleri, belediye bize ücretini ödeyerek boyattı"

Siyasetle ilgilenmiyorsunuz ama belediyelerle çalışmalarınız oluyor tabi ki...

Hem bu işin Türkiye'de ciddiye alınmasında hem de ilerlediğimiz yolda en büyük etken belediyeyle yaptığımız işbirliğidir. Bu işbirliği her şeyden önce bu sanatı meşru kıldı. Polisten kaçarak boyadığımız köprüleri, belediye bize ücretini ödeyerek boyattı. Tabi bu çok kolay bir iş değil. Hele belediyeye bunu satmak biraz fantastik bir durum. Nasıl oldu, inanın ben de bilemiyorum. Bu işe hiç bulaşmamış olsak ve biri belediyeye grafiti satacağız dese herhalde gülerdim.

Üsküdar Beylerbeyi tüneline yapılan çalışma

Meşrulaşmanın bu işin ruhuna ters olduğunu savunanlar var. Bu  konudaki düşünceleriniz neler?

Maalesef dünyanın bazı gerçekleri var. Biz hiçbirimiz maddi açıdan rahat ailelerin çocukları olarak dünyaya gelmedik. Arkadaşlarım ve ben bundan gelir elde edebildiğimiz için başka bir iş yapmak mecburiyetinde kalmıyoruz. İşin ruhuna ters düşen noktalar olabilir ama biz bunu yapmasak böyle bir iş de böyle bir ruh da olmaz. 

Bu süreçte "kamu yararına grafiti" fikrinin oluşturulmuş olması da önemli bir katkı...

Bu çok akıllıca bir hareket oldu. Belediyeler grafiticileri düşman olarak görmek yerine, destek verildiği zaman bu çocukların kötü alışkanlıklardan uzaklaştığını ve çevreye zarar vermek yerine onu güzelleştirebildiklerini fark ettiler. Dolayısıyla farklı kamu kurumlarından amatör gruplara destek gelmeye başladı. Bu da grafitinin birçok yere yayılabilmesine vesile oldu. Günümüzde grafitinin bu kadar hayatımızın içinde olmasının sebebi kesinlikle belediyelerle yapılan işbirliği sayesinde bu sanatın meşru bir zemine oturtulmasıdır. Bundan önce Güngören'de satanist diye kovalandığımız oluyordu. Meşrulaşmanın işin ruhuna aykırı olduğunu düşünmüyorum çünkü oradan kaynak elde edip kendi yapmak istediğimiz işlerin peşine düşüp hayatımızı sürdürebiliyoruz. Yaptığımız çalışmalar sayesinde insanlara grafitiyi tanıtma ve sevdirme şansı yakalıyoruz. Şu an İstanbul'un en popüler, en yoğun yerlerinde belediyeler için yaptığımız çalışmalar var. Bunları her gün milyonlarca insan görüyor, bu sanattan haberdar oluyor, bu sanata saygı ve sempati besliyor.

İstanbul dışındaki kentlerde de işler üretmeye başladınız sanırım.

Ankara'da bazı projeler gerçekleştirmemiz söz konusu, görüşmelerimiz sürüyor. Anlaşma sağlayabilirsek dünyanın en büyük duvar resmini yapacağız. Büyük bir yapının dış cephesi komple renklendirilecek. Üç boyutlu malzemelerle desteklenen bir kompozisyon hazırlandı. Boyanması gereken alan 18 bin metrekareyi buluyor. Senelerdir bu konuyu araştırıyorum, daha önce hiç bu ölçekte bir işe denk gelmedim. Projeyi alırsak Guinness rekorlar kitabına da başvurmayı düşünüyoruz.

"Bazıları grafitiyi badana fiyatından ucuza gelecek bir iş zannediyor"

Şu anda grafiti ve duvar resminde öne çıkan trendler neler?

Son dönemde parça parça kolajların birleşmesinden oluşan çalışmaları çok fazla görüyorum. Bir de ikonik ve bildik imajlar daha fazla reaksiyon alıyor, daha çok uygulanıyor gibime geliyor. Grafitinin tipografi kısmında bile bir trend havası gelip geçiyor, insanlar da peşinden sürükleniyor. Ama genelde her sanatçının oturmuş, vazgeçemediği bir tarzı var.

Peki insanların ilgisini çeken, beğenisini toplayan genelde ne tür çalışmalar oluyor?

Yaş ve kesime göre değişiyor. Güngören'deki, Bağcılar'daki insanların beğeneceği işlerle, Beyoğlu ve Kadıköy'deki birbirinden çok farklı olabilir. Ama biz bunu tahlil edebiliyoruz. Bunun için de sokakta zaman geçirmek gerekiyor. Oradaki kafa yapısının nasıl olabileceğini biliyorsun. Milli değerler işin içine girdiğinde her yerde beğeniliyor. Güngören gibi bölgelerde daha çok manzaraya kayan duvar resimleri ilgi çekiyor çünkü oradaki insanlar bunu daha kolay algılayıp benimseyebiliyor. Ama mesela Karaköy ve civarında mesaj içeren, protest tavrı olan çalışmalar daha çok ilgi çekiyor.

Instagram'la birlikte grafiti çok popüler oldu. Sokakta rock yıldızı muamelesi görmeye başladık. Çoğu grafitici arkadaşımız daha çok "like" alabilecek çalışmalara yöneliyor. Bu kez gerçekten güzel yaptığı işler suni bir şey olmuş oluyor. Biz daha çok yaptığımız işlerle ortaya çıkmaya çalışıyoruz. Bizim için en kuvvetli iletişim yolu yaptığımız işler. Tabi ki internetten çok daha geniş kitlelere yayabiliyorsun ama biz bunları popülariteden çok kendimiz için yapıyoruz. Heyecan duyan insanlarla çalışmaktan mutlu oluyoruz. Çünkü onlar bizi daha iyi tanıyor, değerimizi biliyor. Bazıları ise grafitiyi badana fiyatından ucuza gelecek bir iş zannediyor. Kimin yaptığının bir önemi yok, ne kadar ödeyeceği daha birinci planda. Onlarla bir arada olmamaya özen gösteriyoruz. Çünkü bu yaklaşım biraz saygısızca geliyor ve insan demoralize oluyor.

"Mimarlarla çalıştığımızda çok daha yaratıcı olabiliyoruz" 

Bir firma için çalışma yapacağınız zaman konsept geliştirme süreci nasıl ilerliyor?

Öncelikle işi tanımlayan bir görsel ya da brief olarak verebilecekleri bir metin istiyoruz. Bir görsel araştırması yapmalarını istiyoruz. Bu bir albüm kapağı olabilir, beğendikleri herhangi bir görsel olabilir. Burada nasıl bir çalışma görseniz sizi mutlu ederdi diye soruyoruz. Genelde bize bırakmak istiyorlar. Bu sefer gidip mekanı inceliyoruz. Mimar değiliz ama çok fazla mekan yaptığımız için artık bu işten anlar hale geldik. Şu duvara şöyle bir dokunuş mekana şöyle bir etki yapar diye önerilerde bulunuyoruz. Mevcut teknik handikaplardan ya da avantajlardan bahsediyoruz. Mesela çok dar bir alansa figür yerine desen çalışmasının daha iyi gideceğini söylüyoruz. Bazen de biz bu mekana hiç girmeyelim diyoruz çünkü yaptığımız işin öncelikle içimize sinmesi gerek. Güzel olmayacağına inandığımız bir çalışmayı yapmamayı tercih ediyoruz.

Ömer'in Tadım için gerçekleştirdiği çalışma

Mimarlarla çalışırken tasarımın başında sürece dahil oluyoruz. Konsepti birlikte çalıştığımız oluyor. Grafiti tamamen mekandan bir yansıma oluşturacak, üzerinden yürünebilecek bir şekilde de kullanılabiliyor. Mimarlar projenin konsepti ortaya çıktığı zaman birlikte bunu nasıl geliştirebileceğimizi tartışmak üzere bizi çağırıyorlar. 

Çalışmanız hakkında fikir edinmeleri için eskiz vb. görseller sunuyor musunuz?

Tabi, ufak bir örnek resim göstererek ya da eskiz yaparak kafamızda ne olduğunu anlatıyoruz. Gerekirse bir ön tasarım ücreti alıp yapacağımız çalışmayı dijital olarak birebir uygulayabiliyoruz. Dijitalleştirme boyamaktan daha zor ve meşakkatli bir süreç bizim için. Bir günde boyayacağımız bir duvarın dijital ortamda tasarımı iki günümüzü alabiliyor. Dolayısıyla sembolik de olsa bir ön tasarım ücreti talep ediyoruz.

Mimarların hazırladığı bir tasarımın uygulamasını üstlendiğiniz oluyor mu?

Tabi, zaten bazı mimarlar o şekilde çalışmayı tercih ediyor. Kendi konseptini tamamlayıp internetten görseller yerleştiriyor. Biz de o tarzı biraz geliştirip, böyle bir çalışma daha şık olmaz mı diye sunuyoruz. Tam oraya uyacak bir öneriyle geldiklerinde ise direkt uyguluyoruz.

Peki mimarlarla çalışmak nasıl? Bu yöndeki izlenimleriniz neler? 

Mimarlar yaptığımız sanatın değerini anlıyor. Ortak dili çok daha rahat buluyoruz, çok daha yaratıcı olabiliyoruz. Ortada belli bir proje bütçesi olduğu için bizim talep ettiğimiz bütçe daha makul kalıyor. Belediyelerle olan iş yükümüzü azaltıp, mimarlık firmalarına yönlenmeye çalışıyoruz çünkü gerçekten çok daha kreatif işler ortaya çıkıyor. Mesela son dönemde çalıştığımız bir mimarlık ofisinde ekip arasında "save etmeyi unutmuşum" lafı çok dönüyordu. Biz de bu cümleye atfen Küçük Emrah'ı çizdik. Bu iletişimi ancak mimarla kurabiliyorsunuz. Sonuçta mimarlık ofisinde duvara proje çizmenin ya da hamburgercide hamburger çizmenin çok bir esprisi yok. Önemli olan o mekanı daha şık ve özel bir yer olarak gösterebilecek bir çalışma yapmak.

Tabi çalışma mekanı ile konuta yapılacak çalışma da farklı olacaktır.

Kesinlikle, yapılması gereken çalışmalar hem o ortamın ambiyansına göre hem de uygulanacak alana ve amacına göre çok değişkenlik gösteriyor. Ve bu hayal gücüne dayalı bir iş olduğu için sonu yok. Şu anda mapping (dijital teknolojiler) ile grafitiyi birleştirmek üzerine kafa yoruyoruz. Üç boyutlu lazer teknolojisini kullanıp görüntüleri ön plana çıkarmak, mapping yoluyla karakterlere şarkı söyletmek, arka plandaki evlerin ışıklarını yakıp söndürmek, geceyi gündüze çevirmek vb. Sıradışı neler yapabiliriz? Aslında bayağı fikrimiz var, bunları ufak ufak hayata geçirme şansı yakalıyoruz. Etrafımızda farklı disiplinlerden enteresan insanlar var. Sadece dilimizi anlayabilecek, vizyon sahibi, yeniliklere açık ve farklılık arayan mimarlara denk gelmek gerekiyor. 

"Projelerinizde sokak sanatının enerjisini fark edin!"

Mimarlar sizi neden tercih etmeli? Projelerinde nasıl fark yaratabilirsiniz? 

Mesela 10 metrekarelik ufak bir banyoyu 1 km'lik bir sahildeymişsiniz gibi değiştirebiliriz. Kişisel anlam ifade eden özel çalışmalar tasarlayıp uygulayabiliriz. Yurtdışında özellikle büyük yapıların dış cepheleri devasa grafiti çalışmalarıyla süsleniyor. Amerika ve Avrupa'da bazı belediyelerin banliyölerde yaptıkları projeler var. Dünyanın her tarafından grafiti ekipleri toplayıp, bina cephelerini boyatıp orayı açık hava müzesine çeviriyor. Kamu projesi olarak yürütülen işler var.

Büyük bir site projesi düşünün; bu alan içindeki trafoları boyarız, çöp tenekelerine değeriz, havuz, istinat duvarı gibi ortak kullanım alanlarında çalışırız. Büyük metrekarelerde çok güzel sanatsal çalışmalarla bu alanı değerlendirmek mümkün. Grafiti uygulamaları metrekare büyüdükçe maliyet anlamında daha uygulanabilir oluyor. Büyük inşaat firmalarından talep almaya başladık. Yani aslında grafiti her yere değebilecek bir şey.

Buradan mimarlık firmalarına sesleniyoruz; büyük ölçekli projelerinizde sokak sanatının enerjisini fark edin! Yaptığımız işler ortada, size faydalı olabiliriz. Bu işi endüstri mantığıyla düşünmeyip, hem daha faydalı olabileceğimiz, hem de bize prestij kazandıracak projelerde yer almayı tercih ediyoruz. İşgücünü artırmak yerine proje sayısını azaltıp, işi olabildiğince butik tutup güzel çalışmalar yapmaya devam etmek istiyoruz.

Faselis'in sempatik ve enerjik yüzü duvarlara yansıdı!

Son olarak Faselis ofisinde yaptığınız çalışma hakkında bilgi alabilir miyiz?

Burası bir basın bürosu. Sektörün önde gelen firmalarından birisi. Bize dünyaya açılmak üzere olduklarından bahsettiler. Yurtdışındaki şubelerinden hareketle, Amsterdam'ı temsil eden renkli evleri ve San Francisco'daki Gate Köprüsü'nü ofise yansıtmamızı istediler.

Burada çok eğlenceli, enerjik bir kadro çalışıyor ve gerçekten bir aile gibiler. Herkesin birbiriyle iletişimi çok iyi, enerjisi çok yüksek. Böyle bir ofis oldukları için onlara, karakterlerle hareketlendirdiğimiz serimizi önerdik. Kent siluetlerine eşlik eden komik hayvan figürlerinin, Faselis'in sempatik ve enerjik yüzünü yansıtırken, sanatsal anlamda da doyurucu bir çalışma olacağını söyledik. Bunun sonucunda hem onların istediği konsepti işlemiş olduk hem de keyif alarak yaptığımız çalışmalar ortaya çıkarma şansı yakaladık.

* * *

"Arkadaşlarımızın ofise keyifle gelmeleri için bir sebepleri daha oldu"

Ulaş Çelik'in ardından mikrofonumuzu Faselis CEO'su Aydın Sün'e uzatıp, Boyalı Eller'in çalışması hakkındaki görüşlerini aldık...

Boyalı Eller ile çalışmaya nasıl karar verdiniz? Ofisinize nasıl bir katkıda bulunacağını düşündünüz?

Faselis olarak yaş ortalaması çok genç, dinamik bir ekibe sahibiz. Ayrıca içinde bulunduğumuz halkla ilişkiler endüstrisi de yaratıcı endüstrilerin bir parçası. Bu ikisi bir araya gelince ofisimizi daha keyifli hale getirmek için grafiti veya duvar resmi güzel olur diye düşündük. İnternet üzerinde yaptığımız araştırmada Boyalı Eller ekibinin çalışmalarını çok beğendik ve duvarlarımızı onlara teslim etmeye karar verdik. 
 
Ofisinizde gerçekleştirilen sanat çalışmaları için Boyalı Eller ekibine nasıl bir yönlendirmede bulundunuz? Neyin çizileceğine nasıl karar verildi?

Faselis’in şu anda İstanbul ve Amsterdam’da ofisleri bulunuyor. San Francisco ofisimiz ise birkaç aya kadar faaliyete geçecek. Biz de 3 duvar için bu şehirleri geri plan olarak kullanılabileceğini düşünüp ekibi o şekilde yönlendirdik. Karakterler konusunda da birlikte karar verdik.

 Ortaya çıkan sonuçla ilgili görüşleriniz neler?

Olağanüstü. Artık çalışma arkadaşlarımızın ofise keyifle gelmeleri için bir sebepleri daha oldu. Ayrıca ofisimize gelecek müşterilerimizin de bu çalışmalara hayran kalacağına eminiz.*

* * *

Boyalı Eller'in Faselis duvarlarına yaptığı resimlerin nasıl ortaya çıktığını merak edenler aşağıdaki videolara göz atabilir...

Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. 


Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :