VitrA ve Türk Serbest Mimarlar Derneği'nin (TSMD), çağdaş mimarlıkta bellek oluşturulmasına katkıda bulunmak amacıyla geliştirdiği VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi (VÇMD) projesinin tartışma platformunu oluşturan panel serisinin üçüncü durağı İzmir oldu. "Plaza-Fobi: Beyaz yakalılar için 'down-town'dan kaçış mümkün mü?" başlıklı panel, dün (8 Mayıs 2012) İzmir Ekonomi Üniversitesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi.
Mimar Nil Aynalı'nın moderatörlüğünde düzenlenen panele; Gülsüm Baydar, Ebru Ersöz, Deniz Güner, Nevzat Sayın ve Ahmet Tercan konuşmacı olarak katıldı. Panel kapsamında, 'down-town' ya da 'merkezi iş alanı' adı verilen bölgelerde ardı ardına yükselen plazaların, "işlerin idare edildiği" yerler olmaktan öte, küresel şirketler için 'landmark', yerel şirketler için prestij kaynağı, kentler ve politikacılar için gelişmişlik emaresi, çalışanlar içinse statü simgesi haline gelmesi tartışıldı. Panelistlerden Nevzat Sayın'ın Göksu Ofis; Ahmet Tercan'ın Armona Denizcilik projelerinin de masaya yatırıldığı toplantıda, plazaların yoğunlaştığı Maslak bölgesi ve Büyükdere Caddesi'ndeki örnekler mercek altına alındı.
Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu adına projeyi yürüten Arzu Uludağ Elazığ , panelde yaptığı açılış konuşmasında, VÇMD projesinde, pano mimarlık sergilerinin ötesinde, toplumla bütünleşen bir sergi ortaya koymak istediklerini hatırlatarak, "Sergi, dizinin yoruma açık kısmını, kitap ise informatif bölümünü oluştururken; projenin diğer ayağını oluşturan panel dizisinde, herkesin istediğini söyleyebildiği bir tartışma platformu yaratmayı amaçladık. Ümidimiz, tarafsızdan taraflıya doğru seyreden bu kurgunun, dijital medyada da devam etmesi..."
TSMD Başkanı Yeşim Hatırlıoğlu ise, dernek olarak sosyal sorumluluk projelerini çok önemsediklerini belirterek; akademik, popüler ve profesyonel ortamlarda ses getirecek bir proje hedeflediklerini ekledi.
"Kavramların başka şeylere dönüştüğü bir noktadayız"
Açılış konuşmalarının ardından söz alan moderatör Nil Aynalı, "Plaza-Fobi: Beyaz yakalılar için 'down-town'dan kaçış mümkün mü?" başlıklı panelde nelerin tartışmaya açılacağını özetledi. Mimarlığın, birçok kuvvet bileşeni çerçevesinde şekillenen bir üretim olduğuna dikkat çeken Aynalı, sadece güzel ve estetik bir yapı ortaya koymanın ötesine geçmenin önemine değindi. Postmodern kültürün, çok farklı yönleri ile kavramsallaştırılabileceğini dile getiren Aynalı, "bazı kavramların başka şeylere dönüştüğü bir noktadayız" diyerek; 'plaza' ifadesinin iş yeri, 'arena'nın ise stadyum yerine kullanıldığını örnek gösterdi.
Bu dönüşümü "içeriğin boşalması", "yüzeyde gezinme hali" olarak niteleyen Nil Aynalı, kent dediğimiz bütünlüğün artık; ayrışmış, kendisi içine kapanmış kümelerden oluşmaya başladığını savundu. Panelin odak noktasını oluşturan plazaların, kentlerdeki çoğunluk nüfusun çalışma mekanı olduğunu dile getiren Aynalı, "Plazalar bir tür görüntü. Kentin gerçekleri olarak karşımızda duruyor. Kendi içlerinde bir biçimlenme durumu var ve sorgulanmaya değer yapılar" dedi ve sözü, Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Deniz Güner 'e bıraktı.
Ofis ortamında esas mesele 'verimlilik'
Plazalarda gözlemlenen güvenlik kontrolü vb problemleri, diğer yapılarda da görebildiğimize dikkat çeken Deniz Güner, sağlıklı bir değerlendirme için "ofis ortamlarının evrimi"ne bakmamız gerektiğini savundu.
Ofis ortamının ekonomistler için de önemli bir tartışma konusu olduğunu vurgulayan konuşmacı, 19. yüzyıl'da Louis Sullivan tarafından tasarlanan ve ilk ofis amaçlı bina olan Wainwright Building ile en verimli çalışma ortamının elde edilmeye çalışıldığını ekledi. Verimli çalışma düzeni ve birlikte çalışma kültürüne ilişkin olarak, Frank Lloyd Wright, Le Corbusier, Mies van der Rohe'nin tasarımlarından örnekler sunan Güner, "Ofis dünyasından bahsediyorsak, aslında verimlilikten bahsediyoruz" dedi.
Ofis ortamlarında yaşanan değişik tasarım anlayışlarına ülkeler, dönemler, tasarımcılar üzerinden değinen Deniz Güner, şirket sahibinin vizyonunun, endüstriyel tasarımcı ve yatırımcının bakış açısının bu modelleri değiştirebileceğini belirterek, en önemli faktörün verimliliği ön planda tutan Taylorist mantık olduğunu yineleyerek, "Kapitalist üretim sürecindeki en önemli bileşenlerden biri ofistir. İşe yaramayan bir boş vakit, verimli olmayan bir iş yeri üretebilir misiniz?" sorusu ile bu düşüncesini destekledi.
Sonraki sayfada:
Mimar, "cennetten gelen şiddetli rüzgar"a karşı kanat çırpma kudretine sahip mi?