İstanbul Fashion Week ya da Türkiye’de Moda, Mimarlığın Yol Arkadaşı Olabilir mi?
mimarizm.com / Zeynep Ceren Erdinç
/ 09 Eylül 2011
İstanbul'da "Fashion Week" rüzgârı eserken, ilgili kişilerin kafasında şu sorular dolanıyor: IFW'nin New York Moda Haftası ile çakışması katılımı etkiler mi? Tam tersine İstanbul Moda haftası bunu fırsata dönüştürüp güçlü bir alternatife dönüşebilir mi? Modacılar günden güne gelişen beklentilere cevap verebilecek mi? Ece Sükan yakın dostu Hüseyin Çağlayan ile hangi davetlere katılacak? Atıl Kutoğlu ilk gün olan defilesinin stresini nasıl attı?
Peki mimarlığı da işin içine katarak başka soruların cevaplarını kurcalamaya ne dersiniz?
Moda, çoğu zaman mimarlığın "yüce" gölgesi altında sadece uçup giden bir kuş gibi algılansa da, önyargılarımızdan kurtulduğumuzda modanın da zengin kuramsal bir geçmişe sahip olduğunu ve tarihsel süreçte bazı dönemlerde mimarlığı yönlendirdiğini söyleyebiliriz.
Birbirinin Akıl Hocası İki Disiplin: Moda Tasarımı ve Mimarlık
Ben moda ve mimarlık arasındaki ilişkiyi, yan yana yürüyen ve kendilerini etkileyen hayatın –her biri üzerinden, bazen farklı çoğu zaman ise paralel- yansımaları ile birbirlerine yol arkadaşlığı eden ve yol gösteren bir ilişki olarak ele almayı tercih ediyorum.
Yalnız olmadıkları gerçeğini de unutmamak lazım; psikoloji, felsefe sosyoloji yeri geldi arkadaşları oldu, yeri geldi akıl hocaları… Teknoloji, her ikisinin de belki de uğruna kavga ettikleri büyük aşk olarak her daim varlığını korumakta. Yeni dostları ürün tasarımı, ikisinin orta yerinde ve tanımsız durumlarda suçu üstüne almak, ortalığı sakinleştirmek için hep yanlarında.
Dostlukları 2000'li yıllarda güncellik kazanmış olsa da, antik dönemde de varlığından söz etmek mümkün. Dor mimarisi kabalığını İyon mimarisinin ince yivleri ve kıvrımlı yüzeylerine bırakırken, moda da aynı süreci izlemekteydi. Amaç; daha narin, ince, uzun kısaca görkemli yapılar yaratmaktı ve içinde dolaşan insanlar da bu görkemi üzerinde taşımaktaydı.
Sivri Şapkalı İnsan Kuleleri ve Çelik Strüktürlü Kadın Etekleri
Etkileyici olmak isteyenler yıllar sonra dikey formları ve ulu yükseklikleri gotik dönemde sivri kuleler ve uçan payandalar ile mimarlığa taşırken, moda ise sivri şapkaları ile "insan kuleler" yaratmaktaydı. Laf aramızda, erkekte dar pantolon modası o yıllara dayanır! Dönemin erkekleri, ince ve narin fakat ulu ve güçlü bir görüntü elde etmek için çözümü giydikleri taytlarda bulmaktaydı.
16. yy yaka tasarımları FOA, Virtual House
Kraliçe Elizabeth döneminde iyice abartılan yakalarda, ince kumaşlara strüktür kazandırmak adına kullanılan çoklu kıvrımları günümüz mimarisinde aynı amaca hizmet ederken görmek mümkün.
Gelişen teknoloji ve sanayi ile 19. yüzyılda hayatımıza giren çelik strüktürlere, ne moda ne mimarlık ne de diğer arkadaşları kayıtsız kalamadı. Çelik strüktürler her yerdeydi! Bu strüktürlerden oluşan kubbeler camla kapatıldığında Kristal Saray'a dönüşmekte ve benzeri strüktürlerin üzerine ipek kumaşlar geçirilerek yaratılmış etekler, hanımefendileri konuk etmekteydi.
Etek desteği olarak kullanılan çelik iskeletler, Kristal Saray
20. yüzyıl da hızla değişen akımlarla doluydu. Sebepleri, savaş, ekonomik krizler, genlik ve özgürlük hareketleri olarak çeşitleniyordu. Önemli olan hız ve değişimdi. Moda ve mimarlık da içlerinde güçlenen değişim arzusu ile kendilerini sonu "-izm" ile biten bir dizi akımın peşinde buldular.
Yeri geldi, geometrik formlar ve işlevsellik dışında hiçbir şeyi kabul etmediler; yeri geldi ivmesini kaybetmeyen şehirli insanın yaşantısına ayak uydurabilmek için birleştiler. Plastik malzemeleri denediler. Nükleer savaş ve uzay istilası korkusu ile kendilerine teflon kaplı, çevresel etmenlere karşı maksimum koruyucu fakat yine de geçirgen malzemelerden bir dünya yarattılar.
Siyah kaban, Charles James İkinci Dünya Savaşında sığınak
Madeleine Vionnet; Mies van der Rohe, Farnsworth House
Pierre Cardin, Soğuk Savaş ve Uzay Çağı modası
"Voltran"ı Oluşturan Moda ve Mimarlık
20.yy içinde bu iki arkadaş için en önemli gelişmelerden biri, 60'larda Archigram tarafından ortaya kondu. Yaşantımız içindeki sürekli değişimden ilham alan Archigram, giysilerin bu değişime binalardan daha yeterli bir şekilde adapte olabileceğini kabul ederek "Suitaloon"u tasarladı. Giyilebilir mimarlık adı altında, moda ile mimarlığın arkadaşlığı yeni bir boyuta taşınmaktaydı. Başka amaçlara hizmet etmek için kullanılagelen bu iki dost, tarihte ilk olarak insanı korumak ve bedeni barındırmak için yaratılmıştı. Suitaloon'da bu amaçla "Voltran"ı oluşturan moda ve mimarlık, artık insanın şehir hayatı içinde yerini değiştirmeden, sebep ne olursa olsun, gereksinim duyduğunda ona barınak olabiliyordu.
Aya ulaşmak için geliştirilen uzay araçları Nasa, EMU (extra mobile unit-uzay giysisi), Uzay Çağı modası
Günümüze kadar, insanlığın sabit bir barınağa olan ihtiyacını sorgulayan moda tasarımcısı veya mimar birçok isim, giyilebilir mimarlık örneklerine yenilerini ekledi.
1980 sonrasında, tasarımcılar için ilham kaynağı olan dünya gerçekleri sonsuz bir çeşitlilik kazanmıştı. Her gün birinin tüketilip yenisinin gündeme taşındığı akımlarla döneme yön veren bir veya birkaç güçlü etmenden bahsetmek artık mümkün değildi. Günümüzde her tasarımcı, artık kendine başka bir kavram seçme şansına sahip. Hatta aynı tasarımcı, aynı dönemde başka ürünlerde, başka niyetlerle tasarım yapabilme imkanına haiz.
Archigram
Suitaloon
Bu durumun ne kadar iyi veya kötü olduğu tartışılır fakat şunu biliyoruz ki Madonna veya Lady Gaga gibi isimler 1980 öncesi dönemde yaşıyor olsaydı, sanırım canları çok sıkılırdı.
Yine de iletişim kavramı, moda ve mimarlık gündeminde kendini farklı bir yere taşımayı başarmış görünüyor. Bu iki "arkadaş" için kullanıcı ile iletişim kurmak, yenilikçi tasarımlar için önemli bir dürtü. Bu dürtü ile etkileşimli tasarım denemeleri yapan Oosterhuis, mimarlığın artık sabit son bir imaja sahip olmadığını, aksine sürekli değişebildiğini belirtiyor. Novak ise, yapılı çevrenin ve yeni nesil malzemelerin, artık canlı ile cansızın sınırında durduğunu dile getiriyor. En büyük aşkı teknolojiyi kaybetmek istemeyen moda da bu duruma kayıtsız kalmıyor; deneysel malzeme ve sistemlerle, kullanıcısı ile iletişim kurmaya çalışıyor. Örneğin Hüseyin Çağlayan, 2000 yılından itibaren teknolojik imkanlarla insanla iletişim kurabilen tasarımlar deneyen modacılardan biri.
Oosterhuis
Muscle Space
İstanbul Fashion Week ya da Türkiye'de Moda Mimarlığın Yol Arkadaşı Olabilir mi?
Aslında bunca söz içinde bulunduğuz moda haftasına alternatif sorular üretmek içindi.
Corbusier, Archigram, FOA, Ban gibi usta mimarlar ve mimarlık grupları bir şekilde giysi tasarımlarından etkilendiklerini dile getirmiştir. Ben de bu etkinlik kapsamında sergilenecek hem günümüz tasarım akımları hem de –dolaylı veya doğrudan- mimarlık üretimleri için fikir kaynağı olabilecek deneysel çalışmaları merak ediyorum!?
Çağlayan, 2007 İlkbahar/Yaz
Her gün İstanbul'da mekan değiştirmek adına saatlerini yolda kaybeden bir kent göçebesi olarak, bu moda haftasında yer alan giyilebilir mimarlık ürünlerini ya da en azından "bedeni barındırmak" kavramını okuyabileceğim tasarım örneklerini merak ediyorum!? Yapım aşamasında bana ilham kaynağı olabilecek üretim tasarımlarını ve alternatif giysi strüktürlerini merak ediyorum!? Bu sezonun giysi tasarımları için üretilen yeni nesil malzemelerin özelliklerini ya da mimari bir malzemeyi üretilen giysi tasarımında nasıl farklı bir kullanımla uyguladıklarını, tam olarak da bu malzemeleri mimarlıkta kullanabilmek adına merak ediyorum!?
Yamamoto, Miyake, Teng, Tsumura, Watanabe gibi ünlü moda tasarımcıları, mimarlığın kendi tasarımları üzerinde olan etkisini açıkça dile getirirken ve moda ile mimarlık arasındaki ilişki, artık Türkiye'de de çeşitli makalelere, sergilere ve atölye çalışmalarına konu olurken, İstanbul Moda Haftası kapsamında böyle bir etkileşimi tasarımlarına katan tasarımcılar var mı merak ediyorum!?
Türkiye'de yetenekli tasarımcılar, dünya çapında organizasyonlara imza atabilecek potansiyeller mevcutken, yanlış yaklaşımlar yüzünden Türkiye'de konunun uzağında duran birçok mimar için korkarım moda, yol arkadaşı olmanın çok uzağında, mimarlığın gölgesinde uçup giden bir kuş olarak kalmaya devam edecek.
*Y. Mimar; Zeynep Ceren Erdinç
İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın