Kuveyt Üniversitesi

mimarizm.com / 24 Kasım 2025
Ülkenin zengin mimari mirasından ilham alan ve sert çöl koşullarına göre tasarlanan Kuveyt Üniversitesi, Skidmore, Owings & Merrill (SOM) imzasını taşıyor.

Fotoğraflar: © Dave Burk| SOM architects

Skidmore, Owings & Merrill (SOM) tarafından tasarlanan ve yerleşkenin kuzey ucunda yer alan Kuveyt Üniversitesi İdari Binalar bölümü, Kuveyt Şehri’nin en büyük akademik kurumunun merkezini ve ön kapısını oluşturuyor. Tasarımın bütününde, bina grubunun altı yapıdan oluşmasına ve her birinin farklı işlevlere hizmet etmesine rağmen, ülkenin zengin mimari mirasından ilham alan ve sert çöl koşullarına uyum sağlayan ortak bir mimari kimlik elde edilmiş. Proje 2022 yılında tamamlanmış.

Kuveyt Üniversitesi, uzun yıllar boyunca öğrencilerine eğitimi şehrin geneline yayılmış olan farklı binalarda verdi. Ülkenin önde gelen devlet üniversitesi olarak büyüyen bu kurum, 21. yüzyılın gerekliliklerini karşılayan merkezi bir yerleşkeye ihtiyaç duyuyordu. Bu yerleşkenin, üniversite topluluğu ve 40.000 öğrencisi için eğitim, işbirliği, performanslar, sergiler ve kongreler gibi etkinliklerde bir araya gelebilecekleri bir merkez oluşturması hedefleniyordu. Bu yönde tasarlanan birbiriyle bağlantılı altı bina, bir kültür merkezi, ziyaretçi merkezi, konferans tesisi, idari bina ve toplantı salonu içeriyor.

Orta Doğu mimarisinin en karakteristik özelliklerinden birini, iç mekânları gölgeleyen, hava akışını sağlayan ve geometrik desenlerle güçlü bir estetik kimlik yaratan kafesli pencere veya cepheden oluşan maşrabiye temsil etmektedir. Yüzyıllar boyunca geliştirilen bu tasarım yöntemi, çöl ikliminde konfor sağlamaktadır. Bu gelenekten ilham alarak tasarlanan altılı bina grubundaki her bir yapı hem birbiriyle hem de çevrelerindeki şehir dokusuyla uyum içindedir. 

Çöl arazisinden parlak bir kubbe olarak yükselen ve “Pearl” (İnci) olarak bilinen yeni toplantı salonu, hem törenlerin yapıldığı bir simgesel yapı hem de Kuveyt Üniversitesi'nin genişleyen kampüsünün simgesel merkezi olarak hizmet veriyor. Kısmen tiyatro, kısmen kamusal alandan oluşan 1.600 kişilik salon, üniversitenin merkezi yönetim kulesi ile kütüphanesi arasındaki giriş bahçesine bakıyor. 

84 metre genişliğinde ve 40 metre yüksekliğindeki kubbenin eliptik şekli, doğrudan taklit etmemekle birlikte İslam sanatına has geometriyi anımsatıyor. Maşrabiye cephe kabuğu, 11.000 m2 perfore alüminyumdan oluşuyor.  Bina pasif performans sergiliyor; çok katmanlı kabuk, kubbenin içinde ve çevresinde daha serin mikro iklimler oluştururken, yapının simgeselliğini zayıflatmadan iklimsel dayanıklılığı güçlendiriyor.   

Çevresindeki binalarda da gölgeli avlular, ince uzun kat planları ve minimum düzeyde soğutma gibi önlemlerle, yerleşkenin bütününde de uyum sağlayan ve iklim bilincine sahip bir tasarım elde edilmiş.

Tasarım ekibi, binaların her bir panelinde Arapça ve Kufi hat sanatının şekillerini soyutlayarak uygulayan Kuveytli sanatçı Farah Behbehani ile beraber çalışmış. Bu karmaşık desenler, güneşin gökyüzündeki hareketiyle birlikte ışık ve gölge oyunları oluşturarak iç mekânları alacalı ışıkla doldururken, aynı zamanda iç ve dış mekânları gölgeleyerek çöl sıcağına karşı da koruyor. Geleneksel İslam sanatını karmaşık kaligrafi motifleriyle yeniden yorumlayan bu özgün cephe tasarımlarında, teknik verimlilik ve sürdürülebilirlik Kuveyt'in estetik mirasıyla buluşuyor.

Gündüzleri kubbe mat ve monolitik bir görünüm sergiliyor. Geceleri ise durum tersine dönüyor. İçeriden dışarıya yayılan ışık, kubbeyi bir fenere dönüştürüyor. Perfore alüminyum cepheden yansıyan hareketli kaligrafik gölgeler, çevresindeki ve meydanın diğer yanındaki yüzeylere yayılıyor.

Haber Architizer ve Parametric Architecture’dan çevrilerek derlenmiştir. 


İlişkili Haberler
Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :