"Türkiye’de artık restorasyon diye bir şey yok"

04 Kasım 2010
Yaklaşık yarım asırdır Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası'nın korunmasına kendini adayan Prof. Dr. Doğan Kuban ile restorasyon projeleri özelinde yaşanan müelliflik sorunlarını bu anıtsal yapı çerçevesinde konuştuk.

Yaklaşık yarım asırdır Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası'nın korunmasına kendini adayan Prof. Dr. Doğan Kuban ile restorasyon projeleri özelinde yaşanan müelliflik sorunlarını bu anıtsal yapı çerçevesinde konuştuk.

Mimarların, restorasyon projelerinde, imzaladıkları şartname gereği müelliflik haklarından feragat etmesi konusunda düşüncelerinizi alabilir miyiz? Divriği Ulu Cami de yakın dönemde bu tarz bir şartname ile ihaleye açıldı.

Mimarlar müelliflik sorunları ile sadece restorasyon projelerinde değil her türlü projede karşı karşıya kalıyorlar.

İhale sistemi ölü bir sistem ve sadece Divriği'yi değil, Anadolu'daki bütün Orta Çağ mimarisini yok etti. Bir ülkenin milli mirasının restorasyon işini ucuz üretim yapan ustalara vermesi gibi budalaca bir yöntem olamaz. Aksine, iyi uygulamalar yapılabilmesi için üstüne para vermeniz gerekir, başka türlü olmaz.

Çok eskiden Kurul'da bu konuyu gündeme getirmiştik. Eski Vakıflar Genel Müdürü aklı başında biriydi ve bu düşünceye o da katılmıştı. Yani işi yapacaksınız ama onun üstünden de muhakkak bir kazanç sağlayacaksınız. Ama o sistem uygulanmadı. İhale sistemi en kolayı olduğu için o seçildi. Dolayısıyla işi alanın bir niteliği de olamıyor.

Bundan birkaç yıl önce Divriği Ulu Cami'de ne olduğu belli olmayan bir restorasyon işini ihale ettiler. İhale sisteminin bir kötü yanı da, projenin ihaleyi alandan istenmesi. Böyle bir yöntem olamaz, çünkü ihalenin doğasını projenin önerileri getirir. Yeni bir bina yapmıyorsunuz. Eski binayı korumak için birtakım öneriler geliştiriyorsunuz. Bu önerileri müteahhidin geliştirdiği nerede görülmüş? Müteahhit ne kadar usta olsa da, para kazanmak amacıyla iş yapar. Restorasyon projesinin ilgili ve sorumlu kurumlar tarafından yapılması gerekir. Bunu başaramadıkça hiçbir zaman iyi sonuç elde edilemez.

Güncel şartnamelerde belirtildiğine göre, mimar restorasyon projesini yapsa bile, uygulama ihalesini alan müteahhit projede istediği değişikliği yapabiliyor.

Öyle bir şey olmaz, çünkü o zaman o restorasyon olmaz. Restorasyon bilimsel ve sanatsal bir disiplindir. Müteahhidin değiştirdiği restorasyon projesi baştan yanlış bir uygulamadır.

Aslında şartname bu noktada yasal süreci kesintiye uğratan bir mekanizma görevi görüyor. Yasa zaten buna izin vermiyor ama şartnameler durumu by-pass ediyor.

Bu, Türkiye'de inşaatın her alanda yağmaya dönüşmesinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla şu anda Türkiye'de doğru dürüst şehir yok demek, doğru dürüst plan yapılmıyor anlamına geliyor. Büyük şehirlerde tek yapının sanatçısı toplum katında uzmanlığı tanınmış saygın bir insansa, ve proje üzerinde yine uzmanların onayı bulunuyorsa, artık bu yapıyı ticaret yapan herhangi birinin değiştirmesi söz konusu olamaz. Ancak müteahhit, "Proje böyle ama biz bunu yapamıyoruz, ancak bir değişiklik yapılması da şart" derse yeniden incelenir. Ama müteahhit de zaten böyle bir şey söyleyemez çünkü bunu ancak para kazanmak için yapacaktır. Müteahhit uzman olmalı ki yeni bir öneri geliştirsin. Ha bahçe duvarı yapmışsın ha eski eseri restore etmişsin… Eski esere gereken saygı gösterilmediği için Türkiye'de artık restorasyon diye bir şey yok.

Danışma kurulunda yer aldığınız restorasyon projeleri var. Kurul bu süreçte ne derece etkili olabiliyor?
 
Danışma kurulunda eskiden yer almışımdır. Fakat son dönemde sadece danışmanlık yaptığım bir iki proje var.

Tekfur Sarayı'nın restorasyon projesinde isminiz geçiyordu yanlış hatırlamıyorsam…

Evet, o projede danışmanlık yaptım. O Türkiye'deki en iyi projelerden biridir. O da Kurul sürecine takılmıştı. Bu konuda Türkiye'de herhangi bir denge kaldığını sanıyorum. Daha çok para kazanmak üzerine kurulu bir restorasyon olamaz.

Danışma Kurulu'nu şu nedenle sordum; şantiye tabelasında müellif mimarın ismi yer almıyor ama kurul üyelerinin ismi yazılıyor.

Tabelada Danışma Kurulu'nun isminin yer alması gerekmez. Çünkü eğer bir binanın bilimsel sorumlusu varsa bir tane olur. Zaten proje Koruma Kurulu'na gidiyor. Ne var ki o kurullarda da 7-8 kişiden belki sadece birisi uzman denilecek donanımda.

İhaleyi açan idare belki de bu isimleri savunma olarak yazıyor. "Bu kişilere danıştım" diyebilmek için…

Ama Türkiye'de süreç böyle işlemiyor. Dolayısıyla buna gerek yok. 


Prof. Dr. Doğan Kuban ile
MO'dan Fikret Oğuz ile
Restoratör Mimar Acar Avunduk ile
Eski eserlerin onarımına ilişkin tip şartname örnekleri
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :