Salon Architecs kuruluşundan bu yana hangi kırılma noktalarından geçti? Bu işe nasıl başladınız, projelerin ölçeği ya da yapısı nereye doğru evrildi?
AD: Başlangıçtan bu yana proje yükü olarak artma yönünde bir değişim tabii ki oldu. Mesela şu anda iç mekan projesi de, çok büyük ölçekli projeler de yapıyoruz. Yani sadece hastane, otel ya da kurumsal proje yapan bir ofis değiliz. Eğer iyi ve özgün bir tasarım hayata geçirme fırsatımız varsa, o projeyi ölçeğinden ve diğer özelliklerinden bağımsız olarak, iyi bir iş çıkartma fırsatı olarak görüyoruz. Bu anlamda şu kategoride veya şu ölçekte işler yapıyoruz diyemeyiz ama iyi iş çıkartmaya evrilebilecek durumları değerlendiriyoruz.
MA: Evet, hem birlikte yaptığımız projelerde hem de önceden yaptığımız işlerde hep bu anlayışı izledik. Benim mimarlık pratiğindeki üretimim 10 yılı geçti, Alper'inki de aynı şekilde. Birlikteliğimiz sadece 2 yılı bulmuş olabilir ama önceki proje üretimi mantalitemizle bunun çok ilgisi var. Salon içinde bulunduğumuz durum da benzer; ölçek o kadar geniş, skala o kadar büyük ki...
Bizim için önemli olan ne ürettiğimiz, nasıl bir yenilik, nasıl bir detay geliştirdiğimiz yani nasıl bir söylem ortaya koyduğumuz. Şu anda yaptığımız işlerde de Türkiye'deyiz diye sadece burayla kısıtlı kalmıyoruz. Sonuçta dünyanın her yerinden insan tanıyoruz. Biliyoruz ki dünyanın farklı bir yerine gittiğimizde de orada, özellikle mimari bağlamda tanıştığımız kişilerle direkt ilişki kurabiliriz. İş anlamında destek olsun, projelerimize destek olsun, kolaborasyon olsun... Çünkü paylaşıma inanıyoruz ve onun öncelikli olduğu her şeyi yaparız.
Yapılan işlerin duyurulması açısından da yurtdışıyla bir paslaşma var sanırım.
AD: Tabii, Frederik De Smedt, Refik Anadol, Candaş Şişman gibi birlikte iş ürettiğimiz ve güncel/yaratıcı proje üretme hevesinde olan arkadaşlarla sürekli bir araya geliyoruz.
"Ofis içerisinde bir iş üretim kültürü oluşturmaya çalışıyoruz"
Şu anda web sitenizde aktif bir iş ilanınız var. Buradan adaylara hangi önerilerde bulunursunuz?
AD: Başvuran çeşitli adaylar oldu ancak yeniden duyurmak güzel olur.
MA: Birlikte çalışmaya başladığımızdan beri aynı zamanda ofis içerisinde bir iş üretim kültürü oluşturmaya çalışıyoruz. Mimarlık bilgisiniden ziyade, işlerin sistemli üretimini ve dilini oluşturmaya yönelik bir girişim bu...
AD: Usta mimar arıyoruz demek istemiyorum ama nasıl ki zamanında belli şeyleri yapmanın belli yolları vardı ise, biz de günümüzde mimarlığı yapmanın belli yolları olduğuna inanıyoruz. Bunun Türkiye'de ya da İstanbul'da uygulanabilir olup olmadığı bir soru işareti. Diğer ofislerce bunun yapıldığını çok zannetmiyorum. Ama biz bu kültürü oluşturmak ve yaşatmak istiyoruz. O yüzden de teknik konulara biraz takılıyoruz. Mesela bir modelleme programında bir şey geliştirebilmek, sonra orada üretilen çizgileri başka programlara sağlıklı bir şekilde taşıyabilmek önemli. Sonuçta artık kimse elde çizmiyor ama programlar arası geçişlerde kaybolan bilgileri veya mekansal kaliteleri kontrol edebilecek bir sistemi de çok kimse kullanmıyor. Biz bu tür daha özel bir mimari üretim süreci peşindeyiz.
Peki sizin diğer ofislerden farklı olarak kullandığınız programlar nelerdir?
MA: Kullanılan programın ne olduğunun ötesinde, onun tasarımın üretim akışına olan katkısı daha önemli bizim için. Sonuçta Maya'da da, 3d Max'te de, Rhino'da da tasarlıyoruz. Mesela Rhino veya başka bir yazılımda yaptığımız ilk sketch'i optimize ettikten sonra bu AutoCAD'e de gidebilir. Ama bunu pek tercih etmiyoruz çünkü tasarım dilimiz gereği program yazılımlarına bağlı istenmeyen kısıtlanmalara uğrayabiliyoruz. O yüzden son zamanlarda yine tecrübelerimize dayanarak ofise getirmeye çalıştığımız bazı yenilikler var. Mesela Revit 'i de BIM (Building Information Modeling - Yapı Bilgi Modellemesi) bağlamında işin içine katıyoruz. Tabi bunların projelerin gelişim süreçleriyle de ilgisi var. Uygulama yaklaştıkça proje üretim tekniğinde kullanılan program ve yazılımlar da çeşitlilik göstermeye başlıyor. Asıl hedefimiz, tasarımdaki bilgi kayıplarını minimize etmekten geçiyor.
"Salon Technologies, her proje için özel çözümler üretebilen bir danışmanlık servisi"
Bünyenizde ayrıca Salon Technologies diye bir oluşum var. Bunun da ciddi avantajları oluyordur.
AD: Mimarizm, mimarlarla iç içe bir yayın olduğu için bu soruyu sormana çok sevindik. Salon Technologies derken bugün dünyada tüm iyi ofislerin bünyesinde bulundurdukları veya dışarıdan hizmet olarak aldıkları bir servisten bahsediyoruz. Dijital tasarım ve üretim danışmanlığı veren Salon Tech. iki senesini yeni tamamladı ve bu süreçte çeşitli projelerin yanısıra Rhino üzerinde çalıştırılan bir plug-in geliştirdi. Bir cephe ve taşıyıcı sistem araştırması ürünü olan bu yazılımı, çeşitli Ar-Ge fonlarının destekleriyle iki senelik bir araştırma sonucunda geliştirdik.
Salon Tech'i her proje için özel çözümler veya özel araçlar (yazılımlar) üretebilen çeşitli ofislere destek verebilen bir danışmanlık servis olarak kurguladık. Mesela Nevzat Sayın'la güneşlenme analizlerine bağlı cephe tasarımları üzerinde çalıştık. Hüseyin Kahvecioğlu ile de belli projeler üzerine yola çıktık. Kendi ofisimizdeki çeşitli projelerde taşıyıcı sistem ön tasarımı, çevresel analizler ve tasarımlar için de sıkça kullanıyoruz. Bizim ofis içerisinde kullandığımız bazı tektonikler ile, dijital teknolojilerin getirdiği, Norman Foster'dan Zaha Hadid'e, Herzog & de Meuron'a kadar farklı ekiplerin kullandığı teknik araçları bir araya getirdik.
Yazılımın küçük bir demosunu sitemizden ücretsiz olarak indirebilirsiz.
Tüm mimarlar bundan faydalanabilecek mi?
AD: Tabi, amaç o. Türkiye'de profesyonel yapıdaki birçok ofis ve üretici kullanacaktır. Türkiye dışında da çokca ilgi göreceğini umuyoruz. Tanıtım hazırlıklarındayız.
MA: Kullanıldıkça, feed-back'lerle daha da gelişecek bir altyapısı var. Kendini sürekli geliştirecek, v.1, v.2, v.15! (gülüyor)
AD: Bir başka önemli özelliği de belli projelere ve mimarlara göre çeşitli özellikler kazanabilmesi. Şu an için kaynak oluşturacak bir program hazırladık ama belli ofislerde, belli projelerde, belli üretici firmalarla farklı şekillere giriyor.