İğdeli Mimarlık’ın kuruluş sürecini anlatabilir misiniz?
İİ: Yarışmalara devam ediyorduk. TOKİ’nin açtığı bir toplu konut yarışması vardı 2014 yılında. O yarışmada ödül aldık. İdare de orada ödül alan müelliflere bazı projeler çalıştırıyordu. Bazıları uygulamaya geçti, bazıları geçmedi. Biz de o yarışma aracılığıyla bir proje aldık. Bu projenin süreci kesinleşince, ki kesinleşmesi de bir 3 sene aldı, büyük de bir projeydi; onu çizmek için Ceyda işten ayrıldı. Gerekli dönüşümlerle de ortak olduk.
CGİ: Biz 2010 yılından bu yana birlikteyiz. 2015 yılında evlendik. O aradaki 5 sene içerisinde İlker şahıs şirketini kurup çalışmalarını sürdürdü. 2016’nın sonuna doğru ortak şirketimizi kurduk. 2017’den itibaren de ben çalıştığım yerden ayrılıp tamamen İğdeli Mimarlık’a katılmış oldum.

Yola çıkarken hedefleriniz neydi? İlk projeleriniz nelerdi?
İİ: Bu tecrübeye ve zamana göre değişebiliyor. İnsanlar nasıl değişiyorsa hedefler, hayaller de değişiyor. O zamanki motivasyonumuz, ‘bir iş aldık, uygulamaya dönecek, inşaatını görebileceğiz’ heyecanıyla ‘en iyi şekilde nasıl bunu çizeriz ve idareye teslim ederiz’ diye düşünüyorduk. O zaman bizi çok heyecanlandıran büyük bir işti. Gerçekleşecek olması heyecan vericiydi. TOKİ’nin Başakşehir’deki bir projesiydi; 170 bin metrekarelik. Çok heyecan verici bir süreçti bizim için. Şantiyeye de gittik, geldik. Projedeki gibi çıkması için uğraştık. Birçok şey öğrendik o şantiye sürecinde.
Ondan sonra da bir süre daha yarışma yapmaya devam ettik. Çünkü yarışma projeleri bu işe başlangıç noktamız ve motivasyonumuzdu. Birkaç yarışmada daha ödül aldık. 2017’de yine TOKİ’nin bir yarışmasına daha katıldık. Mahalle tasarımı gibi bir projeydi, orada da ödül aldık. Orada ödül alınca onun aracılığıyla başka bir iş daha aldık. O da 120 bin metrekarelik büyük bir projeydi. Şimdi o da inşa ediliyor.
Bu çalışmalar bize büyük konut projeleri anlamında önemli bir tecrübe oldu. Tecrübemiz artınca başka yerlere de benzer projeler üretmeye başladık. Yani yarışmalarla başladığımız bu projelerin yarışmadan bağımsız da arkası gelmeye başladı. Şimdi Hatay’da Cumhuriyet Meydanı’nın olduğu yerdeki bazı parsellerin ruhsat ve uygulama projelerini çiziyoruz. Böyle bir şeye doğru evrildi. Önümüzdeki zaman için ne düşünüyorsunuz derseniz; tabi gene farklı hayallerimiz var. Farklı yapı tipolojilerinde çalışmak istiyoruz...
CGİ: Biz hep kendimize ‘biz yarışmacı mimarlarız’ derdik. Çünkü hayallerimiz öyle başladı. Zaten aslında hayalimiz de yarışmalardan ödül alıp bunun uygulamaya çevrilmesiydi ve kendi şirketimizin başına geçmekti. İlk adım adım olarak bu hayalimizi gerçekleştirebildik. Şöyle de bir şansımız vardı; TOKİ’nin açmış olduğu bu yarışmadan bize gelen iş ve bunun akabinde de TOKİ’ye birkaç proje daha yaptık, bunlar hiçbir zaman tip proje olmadı. Her zaman daha özel bölgelere, daha farklı tasarımlara tamam diyebilecekleri, birlikte üzerinde konuştuğumuz projelere dönüştü. Hiçbir zaman ‘proje budur, alın bunu araziye uydurun’ dediğimiz bir proje olmadı. Hep en başından araziye uyumu, konsepti vs. konuşuldu. Ve bunu kurumla birlikte yapabiliyor olmak, aslında kurumun istedikleriyle bizim tasarımda istediklerimizi ortak noktaya getirebilmek, tip projelerin dışına çıkabilmek bizim için inanılmaz bir süreçti. Bunları yapabildikçe, karşılıklı iletişim de iyi oldukça arka arkaya işler gelmeye başladı.
İİ: Tabii bu idarenin de bizi desteklemesi ve bize inanmasıyla alakalı bir şey. Orada da daha genç ve dinamik bir ekip olduğu için bunlar hep birlikte yapılan şeylerdi. Biraz da bu nedenle son yıllarda biraz daha konut projeleri üzerine yoğunlaşmış olduk açıkçası.

Çaycuma Belediyesi Çaycuma Bilim Merkezi Mimari Proje Yarışması,
Mansiyon
İğdeli Mimarlık’ın tasarım ekibi ve çalışma prensipleri hakkında bilgi verir misiniz? Hangi disiplinlerden, kaç kişilik bir ekipten oluşuyor?
İİ: Ekibimiz proje durumuna göre 6 ile 10 kişi arasında değişiyor. 5-6 kişiden oluşan bir çekirdek kadromuz var. Şu anda 6 kişiyiz. Biz mimarlık ofisiyiz, dolayısıyla herkes mimar.
CGİ: Tecrübeli mimarları tabii ki ayrı tutuyorum; burada yeni mezun da olsa, stajyer de olsa herkes elini taşın altına sokar. İlk aşamalar hep bir eğitim gibi, karşılıklı beslenme gibi geçiyor. Biz her zaman projelerin 7/24 başındayız. Kaç proje devam ediyor olursa olsun, tüm projelerin her detayını biliriz ve iletişimlerini İlker ile biz kurarız. O yüzden projeleri yönetirken herkesin bu kadar projenin içine girmesini, neyin ne olduğunun farkında olmasını bekliyoruz. Bilirsiniz mimarlıkta mesailer, yorgunluklar, psikolojik süreçler ağırdır; biz burada disiplinli ve verimli bir çalışmayla bunu minimumda tuttuğumuzu düşünüyoruz. Herkesten de en başında bunu konuşuruz, bunu beklediğimizi söyleriz. İyi bir zaman yönetimi çok önemlidir, disiplinli olma çok önemlidir. Arkadaşlarımıza bir işi verdiğimizde onların ön kontrollerini öncelikle kendilerinin yapmalarını bekleriz. Gelen herkesin de bu sisteme adapte olmasını bekleriz. Genelde de çok güzel adapte olunuyor. Ve bu da işleri çok daha verimli bir şekilde halledebilmemizi sağlıyor.
İİ: Biz bu işi severek yapıyoruz ve koşullar ya da yaptığımız proje ne olursa olsun, ayırt etmeden işimize saygı gösteriyoruz. Aldığımız her işe aynı önemi, aynı saygıyı göstererek yapmaya çalışıyoruz. Bunu da tüm ekibimizden bekliyoruz. Ne yapıyorsak yapalım, elimizden gelenin en iyisini yapmak birinci hedefimiz.
Konut, otel, fabrika gibi farklı tip ve ölçeklerde projeler üretiyorsunuz. Siz uzmanlık alanınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
İİ: Ben böyle bir uzmanlık alanı etiketini çok sevmiyorum açıkçası. Biz, bizden nasıl bir mimari çözüm isteniyorsa, ona uygun, kendi değerlendirme kriterlerimiz, kendi yaklaşımımız çerçevesinde onu üretmeye çalışıyoruz. Cami de tasarlıyoruz, konut da tasarlıyoruz. Karşımıza çıkan neyse, bunu belli bir bağlam çerçevesinde kendi mimari görüşümüz doğrultusunda tasarlamaya çalışıyoruz. Açıkçası ben bir şey uzmanı olmak istemem. Ne gerekiyorsa ona cevap verebilmek isterim. Belli bir stilim olmasından da çekinirim. Her projenin kendine özgü olduğunu düşünüyorum. Her yerin, her sorunun kendi parametreleri içinde değerlendirilip ona göre cevap verilmesi gerektiğini düşünüyorum. O yüzden “bir konunun uzmanıyız” demek çok doğru gelmiyor ama evet bazı konuları daha iyi biliyor olabiliriz, daha fazla tecrübe edindiğimiz için.
CGİ: Son zamanlarda çok fazla konut projesi geldi. Tabi aralarda farklı tipolojide projeler de geldi ama daha çok konut geldiği için şu anda onda daha tecrübeli olabiliriz. Ama biz mimarlığı çok seviyoruz. Bunun üretimini, iletişimini, hatta psikolojik iniş çıkışlarını seviyoruz. Her bir proje yeni bir heyecan bizim için.
Peki daha önce yapmadığınız ve yapmayı çok istediğiniz bir proje türü var mı?
CGİ: Evet, ben kule yapmayı çok istiyorum. Bir kule çizme fikri her zaman çok cazip gelmişti. Son zamanlarda tecrübe edindikçe bu isteğim daha da artı. Gerçekten de bir kule projesinde yer almayı isterim.
İİ: Ben de özellikle stadyum ya da spor kompleksi projesi, havuz gibi geniş açıklıkların olduğu, çeliğin işin içine dahil olduğu bir projede yer almak isterim. Ama beni asıl heyecanlandıran şey, yaptığımız tasarımların inşaat sürecini izlemek. Bitmiş üründen çok o inşaat sürecini izlemek beni en çok motive eden şeylerden biri. O yüzden hep gitmeye çalışıyorum projelerin inşaatına. Ustalarla konuşuyorum, sohbet ediyorum, onlarla yemek yiyorum. O düşüncenin, çizginin, orada yaratılan yaşamın gerçekleşebileceğini hissetmek çok heyecan verici. Hatta ben şantiyeler bittikten, yaşam başladıktan sonra da tekrar gidiyorum. Çünkü insanlara bütün kuralları koyup teslim etseniz bile insanlar kendi kurallarını koyar. Burada oturun, burada yiyin, burada için diyemiyorsunuz. O yüzden her yeri aşırı tanımlamayarak, bazı boşluklar da bırakarak nelere dönüşebileceğini görmek de heyecan verici. Yaptığınız, düşündüğünüz sistemin güzel bir şeye evrildiğini görmek de çok motive edici.

İMSAD Tasarımda Kalite Ödülü