İğdeli Mimarlık

Uğur Doğan / 29 Temmuz 2025
İlker İğdeli ve Ceyda Gökoğlu İğdeli ortaklığında çeşitli ölçeklerde projeleri hayata geçiren, ulusal ve uluslararası mimari proje yarışmalarında birçok ödülün sahibi olan İğdeli Mimarlık'a Çat Kapı yaptık.

2011 yılında Yüksek Mimar İlker İğdeli tarafından İstanbul’da kurulan İğdeli Mimarlık; konut, otel, fabrika gibi çeşitli ölçeklerde projeleri hayata geçirmiş tasarım ofisi. 2017 yılında kurucu/ortak olarak ofiste çalışmalara başlayan Yüksek Mimar Ceyda Gökoğlu İğdeli ile birlikte farklı fonksiyon ve boyutlarda mimari projelere imza atmış, ulusal ve uluslararası mimari yarışmalarda ödüller kazanmış.

Mesleklerine karşı benzer tutku, istek ve merakla üretimlerine aynı çatı altında devam eden Ceyda ve İlker'e İğdeli Mimarlık'ın hikayesini tüm samimiyetleriyle paylaştıkları için tekrar teşekkür ederiz.

Öncelikle kısaca sizleri tanıyarak başlayalım.

Ceyda Gökoğlu İğdeli: Ankara doğumluyum. Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunuyum. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde yüksek lisansımı yaptım. Mezun olduktan sonra ilk iş yerim olan Tabanlıoğlu Mimarlık’ta 7 sene çalıştım. Ondan sonra da kendi işimiz olan İğdeli Mimarlık’ta 2017’den bu yana devam ediyorum. 

İlker İğdeli: Ben de Ankara doğumluyum. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde Mimarlık okudum. Lisans sonrası askerliğimi yaptıktan sonra da Bilgi Üniversitesi’nde yüksek lisansa geldim. Ceyda ile de orada tanıştık zaten. Bilgi’den mezun olduğumda Ceyda da Tabanlıoğlu Mimarlık’ta çalışmaya başlamıştı. Yüksek lisans öncesinde, bir hocamın yanında 6-7 ay kadar çalışmıştım. Yüksek lisansımı tamamladıktan sonra birçok arkadaşım çeşitli ofislerde çalışmaya başlamıştı ama ben farklı bir yol çizip direkt ofis açmak istedim. İlk şahıs şirketimi 2012’de açtım; yüksek lisanstan mezun olduğum anda. 

CGİ: Tabanlıoğlu Mimarlık’ta çalışırken sürekli birlikteydik zaten; gidip geliyordu İlker, çalışmalarımızı görüyordu ama yaptığı şey inanılmaz büyük bir cesaretti. Genelde şöyle oluyor; bir yere girip çalışmaya başladığınızda bu aslında rahatlatıcı bir şey. Kendinizi güvence altında hissediyorsunuz, maaşınızı alıyorsunuz, önünüzü daha net görebiliyorsunuz vs. Yani bir ofise girildiği zaman çıkılması da biraz zor oluyor. İlker hiç bu işe girmeden, direkt kendi ofisini açtı.

İİ: O süreçte mimarlığa devam etme motivasyonum da yarışma projelerine katılmaktı. Yüksek lisans için İstanbul’a gelirken de bunu nasıl geliştirebiliriz onun planlarını yapıyordum. Ankara mimarlarını da bildiğim için, o Ankara yarışma ekolü beni çok etkilemişti. Sonraki süreçte de buraya gelip o ortamı nasıl oluşturabiliriz diye, yolu da bilmeden, biraz da yolda görerek oluşturmaya gelmiştim. 

Biz ilk yarışmamızı ben yüksek lisansta ikinci sınıfta okurken yapmıştık. Ceyda da o sırada çalışıyordu. Bir yandan çalışıyor, bir yandan da yarışma yapıyorduk birlikte. Mezun olduktan sonra Ytong’un bir yarışması vardı, Semt Kültür Evi. Orada ödül aldık. O ödülün motivasyonuyla devam ettik. Sonra ofisi kurdum, hem ufak ufak iş almaya başladık hem de yarışmalara devam ettik.  

CGİ: İkimiz de bu mesleğe karşı benzer bir tutku, istek, merak taşıyoruz içimizde. Zaten üniversitelerde böyledir ama yüksek lisansta da bunu gördük. İlk ‘bir yarışma yapalım’ dedik. O ilk yarışmalarda biz de birbirimizi tanımaya başladık. İş yapış biçimimiz, disiplinimiz vs. Sonra ben mezun oldum, İlker bir sene daha yüksek lisanstaydı, bu süreçte ben çalışmaya başladım. Ben bir yandan çalışırken bir yandan da mesai saatleri dışında İlker’in kendi şirketi için aldığı işlerde ona yardım ediyordum. Yıllarca geceleri yarışma yaparak geçti. Bir ofiste uzun yıllar çalışabilmemin nedenini ben şöyle görüyorum; kendimi ofis dışında da beslediğim için. Başka projeler çizdik, yarışmalar çizdik, ödüller aldık, bu beni hep besledi. Zaten hayallerimiz vardı, o hayallere doğru, ödüller de aldıkça doğru yolda olduğumuzu düşündük. Evet, çok yorucuydu, psikolojik süreçleri çok ağırdı ama adım adım ödüller, işler gelmeye başlayınca ‘doğru yoldayız, devam’ dedik. 

Tabanlıoğlu Mimarlık’ta 7 sene çalıştınız. Size ne gibi katkıları oldu? 

CGİ: Tabanlıoğlu biliyorsunuz büyük ve kalabalık bir ofis. Bu kalabalığın içinde grup grup çalışıyorduk. Benim zamanımda böyleydi, şimdi değişmiş de olabilir. “Ofis jargonu” denir ya, orada görmüş oldum. Yönetim nasıl yapılır, işler nasıl ilerler, ekip içerisinde çalışma nasıl olur, toplantılar, sistem... Bunların hepsini çok büyük ölçüde orada öğrendim. Tabii bu süreçte “ben olsaydım ne nasıl olurdu, nasıl olmazdı” bunu da gözlemledim. Çünkü hep günün birinde kendi işimizi yapma hayali vardı. Hiçbir zaman kendimi ben bir ofiste kalırım ve çalışırım gibi bir düşüncem olmadı. Büyük bir ofiste çalışırken de kendi ofisime neler aktarabileceğimi düşündüm hep. 


Künye
Ofis Adı:
İğdeli Mimarlık
Sahibi:
İlker İğdeli, Ceyda Gökoğlu İğdeli
Web:
Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :