Becoming İstanbul

05 Ocak 2012



Sergilere yönelik olarak gerçekleştirdiğiniz tasarımlar –gerek mekansal işler gerekse sergi malzemesi üretimi anlamında, yapı ölçeğindeki projelerinizin şekillenişinde yönlendirici oluyor mu?


Gregers Tang Thomsen: Aslına bakarsanız tasarlarken kullandığımız "araç"lar değişmiyor. Bu araçlar sergiler için üretirken de bir konut projelendirirken de aynı… Sonuçta "mekanı kurgulamak" ile ilgileniyoruz.



Selva Gürdoğan: Öğrendiğimiz bir şey var yine de: Sergilerde "cüret etmeye" fırsatınız oluyor. Örneğin "Becoming İstanbul" için yaptığımız etkinlik alanı… Burada takvim olarak düşlediğimiz ama aynı zamanda oturma işlevini gören "kutu"lar tasarladık. Süper yalındı ama alışıldık değildi. İnsanların kendiliklerinden bu kutuları çekiştirdiğini ve üzerinde sunumları dinlediğini görmek ise hoştu. Tasarımlarınız komplike olmak zorunda değil. Ama bir konferans salonu herhangi bir konferans salonuna, bir kütüphane herhangi bir kütüphaneye benzemek zorunda da değil! Bu gibi tasarım çözümleri yoluyla, kullanıcının böylesine yalın nüansları fark ettiğini ve değerlendirdiğini görebiliyorsunuz. Sonuçta da cesaret geliştiriyorsunuz. Başka bir fırsatta farklı bir müşterinize "Belki bir sergi mekanıydı ama insanlar olumlu tepkiler verdi" diyerek yeni çözümler önermekten çekinmiyorsunuz.




"Açık Kütüphane"nin ardından "Becoming İstanbul" projesinin içinde yer aldınız. Sergi İstanbul'a gelmeden iki sene önce Frankfurt Kitap Fuarı için hazırlanmıştı ve bu ilk adımdaki rolünüz, mekan tasarımı değildi. İstanbul'u, toplu taşıma alışkanlıklarından tutun, su ve orman havzalarına, eğitim ve nüfus demografisine uzanan bir aralıkta analiz eden "Mapping İstanbul" projesi ile yer alıyordunuz. Sergi içeriği tasarlamak nasıl bir deneyimdi?

SG: Hazırladığımız içerik, bir şehir veya farklı şehirler üzerine araştırmaları kapsıyor ve biz bu işi çok önemsiyoruz. Mimarlar olarak içerisinde çalıştığımız kentlere karşı küresel ölçekte sorumluluk taşıyoruz. Dolayısıyla tasarım faaliyetlerimizin bir parçasını da bu amaç oluşturuyor. Bu gibi işler hazırladığımızda da kendimizi "sanatçı" olarak değil "araştırmacı" olarak görüyoruz. Sonunda da mimarlık ile ne yapmak istediğimizi görmemize yardımcı oluyor. Yapı ölçeğinde çalışırken –örneğin İkitelli'de bir ofis binası tasarlarken- İstanbul'un tüm trafik problemlerini çözemezsiniz! Yapı ölçeği farklı bir ölçektir! Ama diğer taraftan İstanbul için anlamlı bir şeyler üretmeye devam edersiniz. Sanırım sergiler araştırmalarımız da, bu gibi hayati konuların ne olduğunu tespit etmemize ve daha geniş bir perspektiften bakmamıza yarıyor.


Superpool'un Sergi İşleri
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :