Ulusal ve uluslararası tasarım ve sanat etkinliklerine ev sahipliği yapan Tasarım Parkı ile ahşap mobilya ve oyuncaklar tasarladığı U-BOX Kurucusu Nursema Öztürk İş Dışı konuğumuz oldu.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1987 yılında Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı - İç Mimarlık Bölümü’nden mezun oldum. 1990 yılında da Mimar Sinan Güzel Sanatlar İç Mimarlık Bölümü’nde de yüksek lisansımı tamamladım. 1988 yılında Atölye Mimarlık’ta proje ve uygulama olarak büyük ölçekli işlerde çalıştım. Bir süre Avrupa’da ofis mobilyaları üzerine araştırmalar yaptım ve üretim tesislerinin kuruluşunda bulundum. 1996 yılında, Türkiye’ye döndükten sonra M&N Mimarlık A.Ş.’de kurucu ortak oldum. Üniversitelerde iç mimari proje dersleri verdim. Tasarım ve iç mimari alandaki deneyim ve tecrübeleri paylaşabilmek, hem de farklı disiplinleri bir araya getirmek üzere, 2010 yılında, atölye çalışmaları düzenlemeyi hedeflediğimiz bir oluşum olan Tasarım Parkı’nı kurdum. 11 yıldır, ulusal ve uluslararası birçok tasarım ve sanat etkinliklerine, buluşmalarına ev sahipliği yapıyoruz. Yine bu süreçte, tasarım ve uygulama projelerimin yanı sıra tasarım ve üretime odaklanarak, 2014 yılında ahşap mobilya ve oyuncaklar tasarladığım U-BOX markasını da kurdum. Meraklı yaklaşımım ve yaratıcılığa olan tutkum tasarımın her aşamasını deneyimlememi sağladı diyebilirim.
Tasarım sizin için ne demek?
Tasarım, sonsuz bir merak ve yaratıcı düşünceyle başlayan ve o düşüncenin biçimini formun yarattığımız, ürettiğimiz insana hizmet eden her şeyi gerçekleştirme diyebilirim. Tasarlamak ise içten gelen bir yaratma duygusu; aşk, sevgi, heyecan, merak bana göre. Araştırma ve ilgi alanını yaratım üzerine odaklanmak ve en önemlisi düşüncenin gerçeğe dönüşmesi ve aslında “Printout” almak yani bir düşünce çıktısı demek daha yerinde olur.
Ben tasarım için şöyle derim ve bu sözümü de çok severim. "Tasarım gerçektir" demek bana göre daha çok düşünceyi somutlaştırıp gerçek hale getirmektir. Düşüncelerimiz ve fikirlerimiz her zaman soyut şeylerdir. Somut olabilmesi için üretilmiş olması ve kullanıcı deneyimine sunulması anlamına geliyor. Aslında tasarım algısı çok yüksek ve değerli olmuş bir bilgi hazinesidir. Bu hazine her geçen gün değer kazanır. Fikir herkeste var, ancak yaratıcı düşünebilmek ya da iten bir üretim ayağı ile hayata geçtiği anda somut ve gerçek olur. Gözümüzle gördüğümüz, elimizle tuttuğumuz kullanım nesneleridir.
Tasarım Parkı nasıl ortaya çıktı? Kuruluşundaki amacınız, hedefleriniz neydi?
Tasarım Parkı, 2010 yılında kurulmuş olsa da fikir ve hazırlık sürecinin epey öncesinde başladığını söyleyebilirim. Yurtdışı fuar katılımları, geliştirdiğimiz projeler ve farklı ülkelerde tasarımcılarla buluşmalarımız, bizi, Tasarım Parkı’nı uluslararası düzeyde temsil edecek bir etkinlik mekanı olarak konumlanmasına teşvik etti. 2002 yılında, Almanya’da yaşayan mimar aile dostumuz Ersin Uğursal “iki ülkeyi biz bir araya getirelim Türk-Alman Tasarımcılar buluşması gerçekleştirelim” dedi.
O dönemde de benim meslekte, üretim ve tasarımda üst seviyede olduğum dönem, ticari mekanlar, AVM’ler bankalar vs. bir yandan da Beykent Üniversitesi’nde eğitimler vermeye başladım. Tabii, öğrencilerle buluşmak ve onları uluslararası projelerde iki ülke arasında köprü kurmak büyük keyifti. Her yıl üniversiteler arası workshoplar yapmaya başladık. Ben, Ersin Uğursal ve Alman İç Mimarlar Birliği başkanı Prof. Rudolf Shriker ile beraber ortak projeler geliştirme fikri ortaya çıktı. Mimar Sinan, Marmara, İTÜ, Kadir Has gibi özel üniversitelerde “tasarım buluşmaları” yaptık. Sadece iç mimarlar değil, şehir planlamacıları, fotoğraf bölümleri, endüstriyel ürün tasarımcıları da devreye girdi, workshop grupları oluşturduk. Alman hocalarla ve öğrencilerle birlikte ciddi bir ivme kazandı buluşmalar. 2010’a gelince bu buluşmalar için ortak bir gala yapma ihtiyacı doğdu, çünkü sergiler ortaya çıkıyor, yapılan ürünleri sergilemek gerekiyordu. Dolmabahçe sergi salonunda, Adresistanbul’da yaptık önceleri, ama büyük bir mekan ihtiyacı oldu. Biz de bu ihtiyaç doğrultusunda tüm tasarımcıların katılacağı, work-shop, söyleşmeler ve buluşmalar yapacağımız Kadıköy Yoğurtçu Parkı'ında Tasarım Parkı’nı kurduk.
Tasarım Parkı'nın nasıl bir yapısı var; ekip ve faaliyetlerinizi anlatır mısınız?
Tasarım Parkı, çok yönlü, sürekli kendisini geliştiren ve öğrenmeye açık bir yapıya sahip. Bu nedenle önceliğimiz daima öğrenmek, deneyimlemek ve paylaşmak oldu. Tasarım Parkı adının da çok katmanlı, bilgiye açık, dönüştüren yanıyla, farklı mesleklerden ve sektörden kişilerin, öğrencilerin bir araya geldiği bir platform.
Workshop ve etkinlikleri koordine eden bir ekibimiz ve yine tasarım ve sanat haberlerini paylaştığımız sosyal medya hesaplarımızı da yöneten bir ekibimiz var. 11 yıldır sergiler, atölyeler düzenliyoruz. Yurtdışından tasarımcı ve sanatçıları bir araya getirdik. Kadıköy başta olmak üzere şehirde de tasarım ve sanat etkinlikleri odaklı bir farkındalık yarattığımızı düşünüyoruz.
Genç sanatçılarımızın işlerini sergileyerek onlara tanıtım desteği verdik, tasarım ve mimarlık öğrencilerini sektörle buluşturduk, atölyeler düzenledik. Kadınları tasarıma ve üretmeye teşvik edecek sosyal sorumluluk odaklı atölye ve sergiler düzenledik. ‘'Her Şey Eskizle Başladı’’ sergisi ile fikirlerin kağıttaki izdüşümlerine, tasarımcıların ürünle ilk görsel buluşmasına tanıklık ettiğimiz sergimizle, mimar, sanatçı ve tasarımcıları bir araya getirdik. İşin yaratım sürecini deneyimledik. Çocuklar için atölye çalışmaları, farklı yaş gruplarına yönelik düzenlediğimiz etkinliklerle, tasarım ve yaratıcı düşünceyi, her alanda ve farklı yaş gruplarıyla buluşturmaya devam ediyoruz.
Tasarım Parkı Online (TPO) sanırım pandemi ile birlikte ortaya çıktı. Tasarım Parkı’nı online platforma nasıl taşıdınız? TPO’da neler yapılıyor? Online platforma taşımanın ne gibi artıları, eksileri oldu?
Pandemi ne yazık ki en çok da etkinlik sektörünü etkiledi. Uzun yıllardır fiziksel olarak sergiler ve atöly-eler düzenlediğimiz için bu temasa daima önem verdik. Birlikte öğrenmek ve deneyimlemek çok farklı elbette. Pandemiyle birlikte bu kez farklı bir öğrenme yöntemini deneyimledik. Tüm etkinliklerin online platforma taşınmasıyla biz de tasarımcı ve sanatçılarımızla Instagram ve Clubhouse üzerinden düzenli olarak buluşmalar gerçekleştirdik.
Tasarım parkı, 11. yılını kutluyor. Pandemi etkisiyle bu yılı geçirmiş olsak da çok değerli tasarımcılarla, Defne Koz, Atilla Kuzu, Levent Çırpıcı gibi isimlerle söyleşiler düzenledik. Küratör Şanel Şan Sevinç’in moderatörlünü yaptığı ‘Sanatçı Buluşmaları’ serisini canlı yayın olarak gerçekleştirdik. Aslında bu süreç dayanışma ve empatinin gücünü gösterdi bize. Sanatın ve tasarımın hangi koşulda olursa olsun konuşacak ve söylecek çok meselesi var. Online tarafta da bunun gücünü gördük. Bir süre daha onlineda kalarak farklı kurumlarla iş birliği gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Sektörü bir araya getirecek sosyal fayda ve tasarım odaklı etkinlikler düzenleyeceğiz.
U-BOX markalarınızı (Toys ve Furniture) anlatabilir misiniz? Aynı U-BOX formları hem oyuncak olarak hem de birçok farklı mobilya türü olarak kullanmak çok yaratıcı ve kullanıcının da yaratıcılığının ortaya çıkmasını sağlıyor. U-BOX bloklarıyla neler yapılıyor? Bu bloklar dışında başka formlar var mı? Olacak mı?
Benim hep “öyle bir şey tasarlayayım ki her şeye dönüşebilsin” gibi bir düşüncem oldu. Tabii bu hayalin gerçekleşmesi 10 yıl süren bir birikimin sonucuydu. Bir U formu tasarladım. Evirelim, çevirelim masa olsun, yatak olsun, raf, kitaplık olsun ve bunlar iç içe geçebilsin diye düşündüm. Bu matematiksel olarak çok zordu ama bunu başardım. Ve sonrasında küçültüp oyuncak haline getirme fikri oluştu.
Son dönemler dönüşüm/sürdürülebilirlik doğa dostu kavramların önemli olduğu bir dönem, ama U-box aslında yıllar öncesinin bir tasarım fikriydi. Benim ticari işlerim dolayısıyla bir kenarda kaldı, şimdi üretim ve çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu konuda iş birliklerine de açığız, hem bir oyuncak hem de bir mobilya olarak. U-BOX, 2 yaşından 99 yaşına kadar herkese uygun. Çocuklar için anaokulları, yaşlı bakım evleri, mobilya firmaları için de uygun, ofis ve evler için de...
Yaratıcılığı da destekleyen bir yanı ve önemi var. Kütüphanelere, okullara, evlere, girsin isteriz. Aile içi anne-baba-çocuk iletişiminde bile faydası görülebilecek bir malzeme. Bir gün yatak olur, bir gün raf olur, bir gün çalışma masası olur… U-BOX kendi kendine kilitlenebiliyor, ayrıca vidasız bir şekilde oyuncak olan küçük parçalar mobilyayı da kilitleyebiliyor. Bir üründen yüzlerce farklı ürün üretebiliyorsunuz...
Bir tasarımcı olarak bu ürünü dünyaya yaymak istiyorum. Dünyaca ünlü Goods’ta bu tasarımımı yayınladılar ve bu da mesleki bir haz tabii. Bununla workshoplar yapma düşüncemiz var. Beni en çok motive edecek şey U-BOX'u tanıtmak ve daha fazla kişiye ulaşabilmek. Mesleğinde uzman kişilerle, psikologlarla, tasarımcılarla vs. bir araya gelip söyleşiler yapıp bilinçlendirme ile yaratıcılık gibi kavramlar üzerinde durmak istiyoruz. Sponsorluk ve marka iş birlikleri düşünüyoruz. Pandemiden sıkılan çocuklarımızla özel günlerde bir araya gelerek etkinlikler yapmayı da düşünüyoruz.
U-BOX ürünlerinde ağırlıklı olarak ahşap materyal kullanılıyor. Bunun nedenleri nelerdir? Ekolojik ve sürdürülebilir bir tasarım anlayışının sonucu mu? Başka materyaller kullanılıyor mu/kullanmak gibi bir düşünceniz var mı?
Ahşap, doğaya zarar vermiyor. Doğal olarak yaşlanan ve kesilen ağaçlardan üretiliyor. Ahşabın nem oranının çok düşük olması gerekiyor bunun için fırınlarda kurutuluyor ve böylelikle yaşamını sürdüren ahşap kuruyor ve ürünün dönme riskini azaltılıyor, hafifliyor.
Son dönemde iklim krizini körükleyen insanoğlu çevrede ciddi bir tahribat yarattı, bunun en büyük nedenlerinden biri, geri dönüşümü olmayan ürünler, petrol türevi malzeme atıkları , plastikler ve dünyaya bıraktığımız karbon ayak izimiz. Geleceğimizi bu ürünleri üretirken tehdit ediyor ve kendi sağlığımızıda riske atıyoruz. Çok eski zamanlarda tamamen doğal malzemelerden üretilen ürünler kullanırken, biz de doğalı seçerek eskiye dönüş yapıyor ve sürdürülebilir olmasını seçiyoruz.
Tasarım fikri zaten kendi formuyla sürekli değişen ve üreyen farklı farklı biçimler ortaya koyan bir ürünken malzemesi de tamamen doğal ahşap olması, tasarımla daha çok özdeşleşiyor olması seçimim oldu. Aslında plastik ile seri üretip daha ekonomik hale gelmesi ve dünyaca ünlü Lego gibi piyasada yer alması da mümkündü, ancak anlattığım sebepler ile başka malzemelerle üretmeyi tercih etmedim.
U-BOX’ların oyuncağı ve mobilyası da birbiri ile ilişkili. Şöyleki; mesela mobilyasını aldınız ve üst üstte koymak ve iç içe koyarak çoğaltmak istediğinizde ahşap oyuncak modülünü kullanarak kitleme şansında da sahip oluyorsunuz. Modüler arasına başka yabancı malzeme katmanız ve kullanmanıza gerek kalmıyor, tamamen kendi kendini tamamlayarak hep bir fayda sağlamış ve sürdürülebilen bir ürün oluyor. Sonuçta çocuklar ve yetişkinler için olması da ürün kategorisi olarak da her yaşa hitap etmeside bir sürdürülebilirlik ve ayrıca yaratıcılıklarını destekleyen hem de malzeme olarak doğal olan bir oyuncak ve mobilya tasarımı fikri, ekolojik ve sürdürülülebilir tasarım odaklı düşünceyle gelişmiş oldu.
U-BOX ürünlerinin satışı nasıl yapılıyor? Satış kanallarıyla ilgili kısaca bilgi verebilir misiniz?
U-BOX ürünleri web sitemiz üzerinden satılıyor. Farklı e-ticaret sitelerinden de satışlarımız mevcut. Ürün gamımızı geliştirmeye ve online satışımızda da ürün çeşitliliğimizi artırmak istiyoruz, bu konuda üretim ve Ar-Ge çalışmalarımız devam ediyor.
Yine marka iş birlikleri ile hem oyuncak hem de mobilya olarak online satış ile birlikte mağazalara da girmek yurtdışında mağaza zincirlerinde yer almak, dünyaya açılmak, Türk tasarımcısı olarak her şey olan bu tasarımla anılmak ve Türk ismini duyurmak, ülkemize ihracat adına katma değer yaratmak istiyoruz.