Sanatın dokunma ve hissetme duyularıyla bütünleştiği bir yaklaşımla pratiğine devam eden Pelin Toğrul İş Dışı'nda...
Aldığı duvar sanatı eğitimini çalışmalarına yansıtan Pelin Toğrul, bu pratiği alışılmışın dışında, duvarlar yerine tuvallere taşıyor. Pelin Toğrul'un çalışmaları sadece görsel değil, aynı zamanda dokunsal bir deneyim de sunuyor. Sanatçı eserlerini kontrplak üzerine sıvayla yaparak doku yaratıyor, renklerle de canlandırıyor. Bu sayede izleyicilerin dokunarak hissetmesini sağlıyor. Sanatın dokunma ve hissetme duyularıyla bütünleştiği bu yaklaşım, izleyicilerle derin bir bağ kurmayı hedefliyor. Sanatçı bu yaklaşımıyla mesafeleri ortadan kaldırarak her duyuya hitap etmeyi, bağ kurmayı ve bütünleşmeyi amaçlıyor. Hikayesine ve üretimlerine dair Pelin Toğrul ile bir söyleşi geçekleştirdik.
Kısaca sizi tanıyalım...
1982 İstanbul doğumluyum. Notre Dame de Sion Fransiz Kız Lisesi, Robert Kolej ve Koç Üniversitesi Ekonomi bölümünde eğitimlerimi tamamladım. 10 sene kadar Enka İnşaat, Milli Reasürans ve Tat Gıda’da farklı pozisyonlarda görev aldıktan sonra yaptığım işin beni tatmin etmemesi ve yaratıcı bir işle ilgilenmek istediğim için LaSalle College’de İç Mimarlık eğitimi almaya karar verdim. Mezuniyetimden sonra kızımın dünyaya gelmesi sebebiyle henüz başlamaya fırsat bulamadığım yeni mesleki hayatıma bir süre ara vermek zorunda kaldım. Daha sonrasında iç mimariyle örtüşebileceğini düşünerek duvar sanatı eğitimimle şu anda yaptığım sanatı icra etmeye başladım.
Uzun süren kurumsal kariyerinin ardından iç mimarlık eğitimi aldınız. Nasıl bir yol ayrımıydı?
Kurumsal hayatta yaptıklarımın kendini tekrar eden işler olduğunu farkettiğimde daha yaratıcı ve kalıcı olmak istediğimi anladım. Mimarlık / iç mimarlık hep beni meslek olarak heyecanlandırmıştı fakat lise eğitim sisteminde seçtiğim alan sebebiyle o bölümü üniversitede okuma fırsatım olamadı. Bu sebeple kurumsal hayatı bitirdiğim dönemde bu hayalimi LaSalle College’de gerçekleştirmek istedim. İç mimarlık eğitimi beni sanatla yakınlaştırdı, farklı dönemlerin özellikleriyle sanat ve mimarinin bütünleşmesini inceleme fırsatı verdi. Yaratıcı ve hayalimdekileri gerçeklestirebileceğim bir meslek olarak düşündüm. Standardın dışına çıkıp her yeni projeyle sınırlarımı genişletebileceğimi hissettim çalışmalarımda. Bu da benim kendime daha fazla güvenmemi sağladı. Şu anda çalışmalarımda kompozisyon yaratabilme, farklı bakış açılarıyla değerlendirebilme, oranlama, renk uyumu gibi olumlu, çok geniş bir etkisi olduğunu düşünüyorum.
İç mimarlık alanında çalışmalarınızı oldu mu?
Maalesef. Eğitim dönemindeki çalışmalar dışında, kızımın odası ve birkaç çizim hariç iç mimarlıkla ilgili bir çalışmam olmadı.
Aldığınız eğitimler bugün olduğunuz yeri nasıl şekillendirdi?
Notre Dame de Sion Fransiz Kız Lisesi’nde ortaokulu okumam bana kuralları, Robert Kolej bana kendimi özgürce ifade edebilmeyi, Koç Üniversitesi bana imkanları değerlendirebilmeyi ve LaSalle College bana hayal kurmayı ve yaratabilmeyi öğretti. Bunlar sayesinde kendi isteğimle kurumsal hayatı bırakıp başka bir alana yönlendim; özgürce, imkanları değerlendirerek ve kuralları uygulayarak hayal edip yaratarak.
Deniz Kaplumbağaları, Kontraplak üzerine dekoratif sıva ve akrilik, 80x80
Duvar sanatı eğitimininden bahseder misiniz?
Son dönemlerde çokca karşılaştığımız dekoratif sıvayla yapılan duvarlar çok ilgimi çekiyordu. Evimizdeki bir duvarla ilgili uygulamak istedim ve bunu iç mimarlık eğitimimle birleştirebileceğimi düşündüm. Eğitimi aldığımda ortaya çıkan çalışma beni çok mutlu etti ve sonrasında kontrplak üzerinde denemelerime devam ettim. Bu da beni şu anda yaptığım çalışmalara yönlendirdi.
Çalışmalarınızda çoğunlukla doğadan ilham alıyorsunuz, şu an içinde bulunduğumuz doğa şartlarını, doğayla zıtlaşmalar sonucu onun düzene karşısı hakkında neler söylemek isterseniz? Çalışmalarınızda nasıl yer buluyor?
Doğayı ayrılmaz bir parçamız olarak görüyorum. Her gün trafikle, stresle, zorluklarla karşılaşıp geriliyoruz. Doğa içinde olduğumuzda ise günümüz daha mutlu ve neşeli geçiyor. Baharda ormanda bisiklete binmek, yürüyüş yapmak, yaz olduğunda tatile çıkıp deniz kıyısına gitmek için gün sayıyoruz; sonbaharda düşen yaprakları izleyip duygularımızı dinginleştiriyor, kış aylarında dağa giderek yine doğanın içinde olmak, onu kucaklamak istiyoruz. Hepimiz bir yandan doğayla bir bağ kurmaya çalışırken yanından geçtiğimiz bir ağacı bile görmezden gelebiliyoruz. Aslında hepimiz doğayla huzur buluyoruz. Bu huzuru daha fazla hissetmek için doğaya daha fazla özen göstermeliyiz çünkü farkına varmadan yok ediyoruz. Yanımızda duran ağacı, üzerinde cıvıl cıvıl öten kuşları, denizdeki balığı, ormanlardaki değişik canlıları, bizden kat ve kat büyük ağaçları incelemiyor, farketmiyoruz. Ben doğaya karşı farkındalığımızı artırmamız, her geçen gün binalarla grileşen dünyamızı renklendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tek sorun binalaşma değil, yangınlar, deniz kirliliği, hayvanlara karşı yaklaşımlar, nesli tükenen hayvanlar bunların hepsi geleceğimizi karartıyor. Küresel ısınmayla iklimler değişiyor. Biz bunların farkına varmıyoruz ya da umursamaz davranıyoruz. Hepsi aslında bizim doğaya karşı yaklaşımımızın sonucu. Ben bu öğelerle doğaya dikkat çekmek istiyorum. Bu yüzden ben de her geçen gün binalarla grileşen dünyamızda dokunabileceğimiz, hissedebileceğimiz çalışmalar yaparak o iç huzurumuzu bulmaya yönelik doğadan parçalar sunuyorum. Doğayı çalışmama yansıtırken de mutluluk ve huzur buluyorum.
Merak Evi, Kontraplak üzerine dekoratif sıva ve akrilik, 40x40
Başka neler ilham verir size?
Daha çok somut çalışmalardan hoşlanıyorum. Doğanın her elementi ve bunlarla buluşan duygularımız bana ilham verebiliyor. Bunun dışında iç mimarlık eğitimim sayesinde binalara bakışım daha farklılastı. Antoni Gaudi’nin sanat ve mimariyi birleştirmesi her eserinde beni çok etkiledi. Casa Batllo, 2013 senesinde Barcelona’ya gittiğimde ziyaret ettiğim bir eser. İç mimariyle ilgilendiğim bir dönem olduğu için her detayı beni ayrı etkilemişti. Dışarıdan ayrı güzel ve etkileyici, içeriye girdiğinizdeyse büyülü bir yerdi benim için. Keşke bütün binalar bu kadar özenle yapılsa, bizi başka dünyalara götürse, sanatla ve doğayla bütünleştirse diye düşünüyorum. Örneğin bu eserden ilham alarak küçük bir proje koleksiyonu yarattım, onun bakışıyla doğa ve yaşamı birleştiren bir mimari olsa fikriyle birkaç çalışma yaptım. Doğayı yok ederek inşa ettiğimiz gri binalarımızı diğer canlıların yaşam alanlarını andıran bir mimariyle birleştirsek biraz daha kendimizi doğanın içinde hissedebiliriz belki düşüncesiydi bu.
Sergilerinizi ziyaret edenlerin nasıl bir bağ kurmasını hedefliyorsunuz eserlerinize baktıklarında?
Ziyaretçilerin eserlerimi sadece bakarak değil dokunarak kendilerini çalışmanın içinde hissetmelerini istiyorum. Dokunma duygusunun daha güçlü bir duygu oluşturduğunu düşünüyorum. Mümkün olsa, tüm duyularımızı kullanarak bir eseri incelemeliyiz düşüncesindeyim. Doku çalışmaya başladığım zaman bunu bizzat deneyimledikten sonra izleyicileri de çalışmanın içinde hissetmeleri için dokunmaya davet ettim. İlk başta sadece sözel olarak davet ediyordum ama artık sergilerde açıkça büyük harflerle yazıyorum. Tepkiler çok güzel, herkes dokunma derken benim dokun dememe şaşırıyorlar tabii ki. Çok değişik tepkiler alıyorum. Bazısı belirtmeme rağmen hala çekiniyor, bazısı “yazıyı görüp geldim, ben dokunarak hissetmek istiyorum tabloları” diyor, çocuklar çok mutlu oluyor, bazı sanatçılar ise “ama ya diğer eserleri de dokunarak hissetmek isterlerse” diye tedirgin oluyor. Ben kendi açımdan duyuların daha fazla insana hitap ettiğini ve bu deneyimle birlikte bir bütünlük sağladığına inanıyorum. Şahsen ben de yaptığım ve baktığım eserlerde bu duyguyu hissetmek istiyorum.
Güncel çalışmalarınız, projeleriniz nelerdir?
7 Eylül 2024 - 6 Ekim 2024 tarihleri arası Fener Kültür buluşmaları altinda Kaffamiro’da “İstanbul’un Çok Sesli Semti: Fener” adlı etkinliğe farklı tarzda bir çalışmayla katılıyorum. Kasım ayında İstanbul’da gerçekleşecek İAAF (İstanbul Sanat Fuarı)’na katılacağım. Buraya şimdiden fırsatı olan herkesi çalışmalarımı hissetmek için davet ediyorum. Bir de kişisel sergi açma düşüncem var, bunun detaylarını netleştirmek için çalışmalarıma devam ediyorum. Diğer planlarımı da zamanla oluşturmak isteğindeyim.
Gelecek planlarınız/hedefleriniz arasında neler var?
Uyguladığım sıva tekniğini çok seviyorum, bunun sebebi de benim de dokunarak hissetmenin farklı olduğunu düşünmemden kaynaklı. Gelecek çalışmalarımda yine bana huzur veren doğa üzerine çalışıp bu dokunma ve gerçekçilik hissini geliştirmek istiyorum. Gravür kazıma tekniğini çalışmalarımda deniyorum, belki bu yönde yeni bir proje oluşturabilirim. Farklı çalışmalarımı gerek fuarlarla gerekse sergilerle izleyicilerle buluşturmayı planlıyorum. Uzun vadeli hedefim ise bu tekniği daha fazla izleyiciyle tanıştırarak bilinirligini artırmak ve dokunarak hissedilebilen bir sanatın öncülerinden biri olmak diyebilirim.
Son olarak eklemek istedikleriniz...
Bana zaman ayırıp kendimi ifade etmeme olanak verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Çalışmalarımı hissetmek icin sanatla ilgilenen herkesi katılacağım sergi ve fuarlara davet ediyor ve karşılasmayı heyecanla bekliyorum.
Teşekkür ederiz...