Çoğu evde, şekli yüzünden eşya yerleştirilemeyen, nasıl başa çıkılacağı bilinmeyen ve bu yüzden de kullanıma açılamayan, hatta Feng Shui prensiplerine göre kötü şans getiren ‘zavallı' köşeler vardır. Ama bazen, birinin çöpü başka birinin hazinesi olabilir. Mimari tasarımlarıyla ilgi uyandıran Amanda Levete de son projesinde bu tip problemli köşelere bir tasarımcının sihirli eliyle dokunarak yeni çözümler üretiyor.
Levete, Established & Sons LIMITED firmasının en iyi satanlar listesine giren Chester koltukları ve Drift serisi tasarımlarından sonra, bu kez de problemli köşeler için alışılmadık mobilyalar üretti ve ürünleri "Köşede" ismini verdiği ilk kişisel sergisinde topladı. Bu "limited edition" parçalar, şu ana kadar bilinen tüm pratik ve estetik kurallara da bir başkaldırı niteliğinde.
Koleksiyon, fiberglastan yapılmış "North", yekpare siyah mermer köşe masası/sehpa "East", Corian'dan yapılmış ikili raf sistemi "South" ve kıvrımlarıyla yer çekimine karşı koyan bank "West"ten oluşuyor.
Yaratıcı mekansal çözümler içeren koleksiyonda her bir parçanın oluşumu Levete'nin yeni materyalleri kullanımı ve tasarım gücündeki sınırsızlığı göstermesi açısından önemli. Kullanılmaz gibi gözüktüğü için dikkate alınmayan mekanları en verimli şekilde kullanılmasına yönelik içten bir kaygı taşıyan koleksiyonun tasarımları dijital teknolojinin yardımıyla verilip kesilirken, el ile tamamlanmış.
Peki bina tasarımlarıyla, 'mimarlık dişileşiyor' tartışmalarına yeni bir bakış getiren Stirling ödülü sahibi Amanda Levete nasıl bir ofiste çalışıyor? Londra'nın yaratıcı sahnesinin en parlak ışıklarından biri olan Levete'nin ofisini ziyaret eden Times Online muhabirinin gözünden, fütüristik mimarinin önde gelen kadın yüzlerinden Amanda Levete'yi yayınlıyoruz:
Notting Hill Gate'in batı Londra karayoluyla kesiştiği yerdeki geniş ve endüstriyel binalarla dolu yolun sonunda, kiremit duvarlı, fuşya pembesine boyanmış metal kapısıyla dikkat çeken bir yer var. Kapısında çalacak bir zili, bekleyen kimsenin olmadığı kapıyı iterken açık olmasına şaşırıyorum. Kapı kendiliğinden hangar gibi bir alana açılıyor. İçerdeyse kimi eski kimi yeni ayakkabı, bot, yüksek topuklular ve spor ayakkabılarının birarada yer aldığı bir öbek var.
Ayakkabı dağının arkası, Future Systems ofisi. Yani Lord'un kriket sahasındaki NatWest Media Centre ve katlı mağaza anlayışına farklı bir algılayış kazandıran Birmingham'daki Selfridges mağazası tasarımlarıyla yıldızı parlayan mimarlık bürosu. Ofiste bilgisayar başında duran 40 kişiye yakın insan var, ama pek sesleri çıkmıyor. İçlerinden birine Future System'in ortaklarından Amanda Levete'yi nerede bulabileceğimi sorduğumda, ıslık çalan bir ses tonuyla yanıt alıyorumÇ "Amanda duşta". Oturup beklerken kendi ayakkabılarıma baktığımı farkediyorum.
Levete, pembe bir halının üstünde yürüyor. Koşudan gelmiş, ellili yaşlarının başındaki ufak tefek, şık ve zarif kadın geniş gülümsemesiyle karşılıyor beni. Eski bir depodan dönüştürülen ofisteki bir masaya oturuyoruz.
Future Systems iki ortaklı bir yapıya sahip. Levete'nin ortağı, bir zamanlar hayat arkadaşı da olan Çek mimar Jan Kaplicky. Ofiste tam zamanlı olarak çalışan 30'u aşkın mimar var. Geçtiğimiz Eylül ayında Kaplicky ile yollarını ayıran ve Stirling Ödülü finali öncesiinde, Londra tasarım Haftası direktörü ve eski sanat bakanı Tessa Blackstone'un oğlu Ben Evans ile evlenen Levete, bu ayrılığı iş hayatına yansıtmamış. Bir çok iki ortaklı firmada olduğu gibi, burada da, her biri kendi projeleriyle ilgileniyor.
Şüphesiz ki sadece "kadın mimar" olarak anılmaktan hiç haz etmeyen Levete, forma getirdiği yeni ve cesur yorumlar, önyargıları ters yüz eden radikal tasarımlara dayalı esnek ve biçimli binalarıyla dikkat çekiyor. Onun yaptığı binalara dokunmak istiyorsunuz. Fantezi düşkünü olarak nitelendirilen Zaha Hadid gibi, Levete'nin gerçekleştirilebilmesi zor ve pahalı tasarımları da hayli konuşuluyor. Radikal mimari için para vermeye gönüllü olanların sayısı arttıkça Levete de yeni sıradışı projeleri için çalışmalarına hız veriyor. Bu projeler arasında Naples'taki yeraltı istasyonları, Bangkok'taki halka şekliyle dikkat çeken otel ve mağazalar kompleksi, Dublin'de köprü ve birkaç tane daha daha küçük ama yine de beklenmedik lokal yapılar olsa da, Levete'nin şu anda aklında; Stelle McCartney'in kocası Alasdhair Willis'in yöneticiliğini yaptığı Established&Sons tasarım galerisindeki bir sergi için tasarladığı mobilya serisi var.
Levete'nin mobilyalarından dördü (sandalye, raf düzeni, bank ve konsollu masa) galerinin şubelerinde sergilenecek. Bu mobilyalardan hiçbirinin, mesela sandalyenin olması gerektiği gibi, yani bizim bir sandalyeden olmasını beklediğimiz gibi olmadığını söylemek pek de yersiz kaçmaz. Bunlar daha çok heykellere benziyorlar: yumuşak oyun hamurlarından yapılmışa benzeyen, güzel objeler gibiler. Masa mesela, sadece bir ayağı var ki bu da gerçek bir ayaktan çok, duvara sabitlenen masanın göbeğini yumuşakça destekleyen bir halkaya benziyor.
"Mobilya tasarlamayı inanılmaz özgürlükçü buluyorum çünkü mimaride yapamayacağınız yepyeni bir dil ve form yaratıp tümüyle farklı bir ölçekte çalışabiliyorsunuz" diyor Levete ve ekliyor " Tasarım sanki daha büyük mimari projelere doğru evrilen bir formun ilk bulunduğu bir laboratuvar gibi. Tabii bunun tam tersi de olabiliyor, mesela önce bina sonra da o binaya uygun mobilyalar da tasarlayabiliyorsunuz. Sınırlar arasındaki bu geçişlerden hoşlanıyorum. Ayrıca tasarım, çatının akıp akmayacağını, ruhsat ya da planlama izinleri gibi konuları düşünmekten çok daha cazip".
Levete'nin Bangkok'taki otel ve mağaza kompleksi projesi, Future Systems'in şu ana kadar üstlendiği en büyük proje. Bir çeşit halka formundaki binada, 25 katlı bir otel ve otelin üstünde de 8 katlı bir alışveriş merkezi yer alıyor.
Levete'in Dublin'de inşa edeceği köprünün ise kendine özgü hatta neredeyse tuhaf denilebilecek oranlara sahip. Tramvay, otomobil, bisiklet ve yayalar için ikişer şeritin ayrıldığı köprü genişliği uzunluğundan daha büyük bir mendile, hatta manta balığına benziyor.
2009'da tamamlanması planlanan Naples projesi ise Levete'nin en önem verdiği projelerden biri. Anish Kapoor ile birlikte tasarlanan projede, bir sanat eseri olacak ama aynı zamanda fonksiyonel bir istasyon yaratmak amaçlanmış. Yeraltından yükselen çelik bir dağ gibi duran Üniversite girişi tabiri yerindeyse, jinekolojik bir forma sahip.Traiano girişinde ise, aşağıdaki boşluğa neredeyse alakasızmış gibi duran alüminyum kullanılmış.
Levete'nin başka projelerinde de görülebilecek hacimli ve bir o kadar şehvetli duran kıvrımlar, ya da bir çok binasında yer alan döner göbekler forma bariz bir kadınsılık etkisi katıyor. Levete ‘kadınsılık' yorumuna şöyle cevap veriyor: "Ben buna mimarinin dişileştirilmesi demezdim, ama modernizmin sert kenarlı modernizmle geçen dönemlerden sonra bunun bir tepki olarak geliştiğini ve daha akışkan geometriye sahip bu yumuşak kıvrımların da bunların sonucu olabileceğini düşünüyorum. Ve tabii bu tür binaları yapmamızı mümkün kılan bilgisayar teknolojisinin de hakkını yemeyelim".
Söz kadınlıktan açılmışken, kendi kuşağındaki mimarlar arasından hırsı ve kararlılığıyla sıyrılan Levete'nin çantasındaki enerji biteceğe benzemiyor. Röportaj bittikten sonra çalan telefonun öbür ucunda; annesine okulda bacağını incittiğini söyleyen ergenlik çağındaki oğlu var. Fantastik bir mimardan ev kadını-anne moduna geçiş yapan Levete teselli edici ses tonuyla, oğluna ertesi gün paten kaymaya gidemeyeceklerini ancak bu akşam yemeği dışarıda yemeyeceği için kısa bir süre sonra eve gelebileceğini söyleyerek kapatıyor telefonu.
Levete her ay düzenli olarak Bangkok'a, Dublin'e, Napoli ve Milano'ya iş gezileri yapıyor ve bunlardan da yorulmuyor. O "Uzun saatler çalışıyorum ve aslında bazen enerjim tükeniyor" dese de sonuçlar ortada. Binalarından nefret edebilirsiniz, ama bu onların gerçekten ilginç oldukları gerçeğini ve onları farketmemenizin imkansızlığını engellemiyor.
Stirling ödüllü mimar Amanda Levete'nin çalışma hayatındaki neden'ler, nasıl'lar ve nerede'ler:
Bu sabah uyandığınızda aklınızdan geçen ilk şey neydi?
Bugün ne giyeceğim.
İşe giderken nasıl giyinirsiniz ?
Ofisteyken kot, beyaz tişört ve topuksuz ayakkabı giyerim. Ama bugün toplantılarım olduğu için kısa bir siyah elbise, siyah ince çorap ve yüksek topuklu çizme giydim.
Kahvaltıda ne yersiniz ? Taze sıkılmış meyve suyu, bol sütlü sert aromalı kahve, böğürtlenli gevrek.
Hangi yayınları takip ediyorsunuz ?
The Guardian, the Mirror ve Evening Standard.
İşe nasıl gidiyorsunuz?
Siyah bir Audi A8'im var. Yürümeyi tercih ederim ama Londra'nın öbür ucunda oturuyorum.
Mail kutunuza ilk ne zaman bakıyorsunuz?
Saat 8 gibi, ofise vardığımda.
Masa ve sandalyelerinizin şekilleri nereden geliyor?
Masam artık olmayan bir ofis sistem markasının beyaza boyanmış hali. Sandalyem de Herman Miller'in Aeron'u.
Ofisinizden sadece tek bir şeyi kurtarabilecek olsanız bu ne olurdu?
Naples metro istasyonunun küçük plastik maketi.
İşteyken müzik dinler misiniz?
Hayır, müzik dikkatimi dağıtır.
İş felsefesinizi bir kaç kelimede özetlemenizi istesek?
Asla vazgeçme.
En beğenmediğiniz özelliğiniz?
Sabırsızlık.
En önemli erdem nedir sizce?
Sabır.
Size ilham veren biri var mı?
Kocam Ben Evans.
En çok ilhamı ne yaparken alıyorsunuz?
Koşarken .
En önemli başarınız nedir?
Henüz ulaşmadım.
Çocukken ne olmak isterdiniz?
Dansçı ve bilimadamı olmak istiyordum, sonra sanatçı olmak istedim. En son mimarlığı keşfettim ve aradığımı buldum.
Günlük yaşantınızda sizi en çok ne heyecanlandırıp ürkütür?
Üzerinde çalıştığım tüm projeler.
Kendinizin asistanı olmak ister miydiniz?
Kimsenin asistanı olmak istemezdim ama benimkinden daha kötü işler olduğunu tahmin edebiliyorum.
Emeklilik planınız var mı?
Emekli olmayacağım.
Yeniden hayata gelseniz ne ya da kim olmak isterdiniz?
Yine kendim olmak isterdim, hatalarından ders çıkarmış olarak.
Kaynaklar:
http://www.timesonline.co.uk
http://www.wallpaper.com
http://www.trendsnow.net
http://www.future-systems.com
Derleyen: Işıl Göreci