Ebenezer Howard'ın Yarının Bahçe Kentleri adlı ikonik kitabı, yeni çevirisiyle Arketon Yayınları'nda...
Ebenezer Howard'ın Yarının Bahçe Kentleri adlı ikonik kitabını, Arketon için Selin Tosun çevirdi, editörlüğünü Aykut Köksal gerçekleştirdi. Kitap, Howard'ın "Bahçe Kent" ütopyası ile bu ütopyanın hayata geçmiş hali olan Letchworth'u peş peşe sunan iki bölümden oluşuyor. Yarının Bahçe Kentleri (Garden Cities of To-morrow) adını taşıyan metnin yer aldığı ilk bölüm, kitabın ana gövdesini oluşturuyor. Kitabın ikinci kesiminde ise, okurun, "Bahçe Kent" kuramının nasıl hayat bulduğunu görmesini sağlayacak ek bir bölüm bulunuyor. Bu bölüm, Robert Fishman'ın "Bahçe Kent'i İnşa Etmek" başlıklı metniyle başlıyor, bunu, Letchworth'un mimarlarının tasarladığı yerleşim planından ev projelerine, inşa sürecinde ve çeşitli dönemlerde çekilmiş fotoğraflara, tanıtım ve iletişim çalışmalarına, hatta Letchworth'daki yaşamı anlatan dokümanlara uzanan görsellerin yer aldığı sayfalar izliyor.
Kitabın girişinde ise, Garden Cities of To-morrow'un 1946 basımı için Lewis Mumford'un kaleme aldığı "Bahçe Kentler ve Modern Kent Planlaması" başlıklı metnin Ruşen Keleş tarafından yapılmış çevirisi yer alıyor. Mumford bu giriş yazısında şöyle diyor:
"Köylerin ve kentlerin ıslahını tek bir problem olarak ele almakla Ebenezer Howard, yaşadığı çağa göre çok ileride bulunduğunu ve kentlerin, kent olarak değerden düşmesi olayını çağımızın şehircilerinin çoğundan daha iyi saptayabildiğini göstermiştir. Onun 'Bahçe Kentler' düşüncesi, yalnız büyük kentlerdeki yoğunlaşmayı hafifletmeyi ve böylece düşen arsa değerlerinden yararlanarak kentlerin yeniden imarına olanak vermeyi amaçlayan bir girişim değil, aynı zamanda, büyük kentlerdeki yoğunlaşma ile, yatakhane haline gelen banliyölerin oluşturduğu kaçınılmaz beraberliği ortadan kaldırma amacını güden bir öneridir. Büyük kentlerin açık planlarının ve köysel yerlerle olan bağlantılarının geçici olması, yatakhane banliyölerin ise sanayi nüfusunun ve bir istihdam temelinin olmayışı, bu banliyöleri şimdiye kadar insanlar için hazırlanmış en işe yaramaz çevre haline getirmektedir. Bu tür banliyöler, Versailles’da ve Nymphenburg’da kendileri için hayal âlemleri yaratan mutlak hükümdarların saraylarındaki anlamsızlıkların, orta sınıflar tarafından uygulanan bir benzeridir. Howard’ın anladığı anlamdaki Bahçe Kentler ise banliyö olmayıp, banliyönün tam karşıtıdır. Bahçe Kent, daha çok köysel karakter taşıyan kendi halinde bir yerleşme değil, verimli kent hayatının bulunabileceği daha mükemmel bir kuruluştur."