Güney Afrika’da yer alan ve nehir boyunca adeta midye kabukları gibi dizilen Madwaleni Nehri Locaları projesi Luxury Frontiers mimarlık ofisi tarafından tasarlandı.
Fotoğraflar: ©Teagan Cunniffe
Luxury Frontiers mimarlık ofisi, 2023 yılında tamamlanan bu resort otel projesi için bölgenin yeniden doğuşunu ve canlanmasını vurgulayan ve aynı zamanda çok katmanlı geçmişine saygı gösteren bir konaklama tesisi tasarlamakla görevlendirildi. Zulu tarihinin izlerini taşıyan ve Güney Afrika'nın KwaZulu-Natal eyaletinde bulunan Umfolozi Nehri boyunca uzanan 20.000 hektarlık bir alanda yer alan Madwaleni Nehri Locaları projesinin tasarımı, tarihi ve kabile mirasını ustaca birleştiriyor.



Eskiden sığır çiftlikleri barındıran KwaZulu-Natal bölgesinde yer alan Babanango Oyun Parkı Rezerv Alanı, tarihi ve kültürel olduğu kadar ekolojik açıdan da büyük öneme sahip. Kısa bir süre önce, Güney Afrika'nın en iddialı doğa geri kazanım projelerinden biri burada gerçekleştirildi ve neredeyse 150 yıl sonra “büyük beşli” olarak adlandırılan aslan, pars, gergedan, fil ve Afrika mandası bölgeye yeniden yerleştirildi.





Nehir boyunca manzaralı locaları andıran şekilde uzanan on iki çadır konaklama birimi, dalma havuzları (boyutları yüzmekten ziyade dinlenmeye müsait olan havuzlar), açık hava oturma alanları, salonlar, yatak odaları ve banyolar içermektedir. Tüm bu birimler geniş bir nehir manzarası sunarak, doğa ile derin bir bağ kurmaktadır.




Zulu kalkanından esinlenerek tasarlanan birimlerin her birinde, 22 metre uzunluğunda kavisli bir kiriş gergin kumaştan oluşan membranı taşımaktadır. Geri dönüştürülmüş ahşap direkler ve bambu döşeme gibi sürdürülebilir malzemeler, resort otelin çevreye duyarlı felsefesini yansıtmaktadır. Geleneksel Afrika zanaatkârlığı ise tasarımın en ince detaylarına kadar işlemiştir.






Yaklaşık 1.500 metrekareye yayılan merkezi ortak alan, restoran, salon, kütüphane, havuz, spor salonu ve şarap mahzeni gibi çeşitli kullanımlar sunuyor. Çadır birimlerin kavisli membranına atıfta bulunan binalar, çevreleriyle uyum sağlamak için pigmentli beton kanvas çatılarla tasarlandı. Korkuluklarda Zulu sepet örgü desenleri taklit edilerek, resort otelin yerel kültürel mirasıyla olan bağı daha da güçlendirildi. Tüm yapım süreci boyunca prefabrikasyona ve çevreye duyarlı yöntemlere öncelik tanındı.


Bu resort oteli projesinin tasarımı, bütünsel sürdürülebilirlik ilkesine göre gerçekleştirilmiştir. Bu ilke, örneğin Zulu kabilesinin arı kovanı kulübelerinden esinlenerek tasarlanan “boma” yapısında da kendini göstermektedir. Yerel zanaatkârlar tarafından istilacı akasya ağacından elle dokunan boma, sürdürülebilir tasarım ve toplumsal kalkınmayı temsil ediyor.
Madwaleni Nehri Locaları projesi, lüks segmanda yer almasına rağmen çevresine hükmeden gösterişli bir beton tasarım yerine mevcut doğayla içinde kaybolacak derecede uyumlu ve yerel kültürel mirastan sonuna kadar yararlanan tasarımıyla, kuşkusuz ki kendi kategorisinde örnek teşkil ediyor. O açıdan soğuk bir ayrıcalık yerine son derece davetkâr bir şiirsellik içeriyor. Doğa geri kazanım projesi dâhilinde büyük beşli hayvan grubuyla tekrar vahşileştirilmesi de o denli değerli. Ancak bölgenin oyun rezerv (game rezerve) alanı adı altında vahşi hayvanların “spor” amacıyla kontrollü bir şekilde avlanmasına açılması, bu ustalıklı tasarımın işlevine büyük bir gölge düşürüyor. Oysa muhteşem doğa çekimleri için çok daha uygun. O anlamda dünya çapında bir av yasağı böylesi tesislerin işlevini değil yitirmesine, daha da değerli hale gelmesine neden olur.

Haber Archdaily ve Architizer’dan çevrilerek derlenmiştir.