Liman Evi’nin Üzerindeki Uzay Gemisi: Star Mimarın Şımarık Dayatması mı?

Zuhal Nakay, Y. Mimar İTÜ/ETH-Zürich / 21 Ağustos 2024
Yazarlarımızdan Y. Mimar Zuhal Nakay, vizyoner mimari projelerin oluşum süreçlerinde arka planının nasıl işlediği veya işlemesi gerektiği sorusunun cevabını sıra dışı kelimesinin yetersiz kaldığı bir örnek üzerinden araştırıyor.

Görseller: Gallery Archdaily

Açıkçası bu resmi ilk gördüğümde tam da bunu düşündüm. Tarihi bir bina olan Belçika’daki Antwerp Liman Evi’nin üzerine uzaydan gelip demirlemiş gibi duran bu fütüristik yapıyı olsa olsa Zaha Hadid gibi dünyaca tanınmış bir star mimar dayatmış olabilirdi. Herhalde projeyi yapmayı da bu koşulla kabul etmiştir dedim içimden. Hatta bu nedenle makaleyi okumaya bile gerek görmedim, tipik önyargılı bir davranış sergileyerek. Belki de yoğun olduğumuz dönemlerde derinlemesine okumalara vakit ayıramadığımızda gösterdiğimiz klasik tepkinin kurbanı oldum. 

Ancak içimde bir merak kırıntısı da kalmadı değil. Projenin kendisinden ziyade oluşum sürecini merak ederek yakından incelemeye karar verdim ve kelimenin tam anlamıyla ters köşe oldum.

Proje tanıtımında yer alan bilgilere göre, Antwerp’deki yeni Liman Evi projesi kapsamında terk edilmiş itfaiye istasyonunun yenilenip büyütülerek liman için yeni bir merkez haline getirilmesi ve böylece şehirdeki çeşitli binalarda dağılmış olan toplam 500 çalışanın bu merkezde toplanması planlandı. Söz konusu liman çok önemli bir konuma ve işleve sahip: 12 km uzunluğundaki liman tesisleriyle Antwerp, Avrupa’nın ikinci büyük nakliye limanı olarak 8.000'den fazla liman çalışanıyla birlikte 60.000'den fazla kişiye doğrudan, dolaylı olarak ise 150.000 kişiye istihdam sağlıyor ve Avrupa'daki konteyner taşımacılığının da %26'sını gerçekleştiriyor. Kıtanın gelecek yüzyıldaki büyümesine ve gelişimine yönelik de iddialı hedeflere sahip. Sürekli gelişen yerel ve uluslararası koşullar nedeniyle Antwerp Limanı etik değerlerini ve imgeselliğini yansıtan sürdürülebilir ve geleceğe dönük yeni bir işyerine ihtiyaç duyuyordu.

Şirketin yeni genel merkezi için Antwerp'in Kattendijk Rıhtımı’ndaki 63 numaralı iskelede bulunan Meksika Adası seçildi. Deniz kıyısındaki konum malzemelerin ve yapı bileşenlerinin su yoluyla taşınabilmesi, önkoşul olarak belirlenen sürdürebilir inşaat yöntemleri ve limanın çevre koruma kriterlerine yönelik önemli bir avantaj sunuyordu.

Büyüyen limanın ihtiyaçlarını karşılayan yeni bir itfaiye istasyonunun inşa edilmesinin ardından, Meksika Adası’ndaki tarihi Hansa Evi örneği olan eski itfaiye binası için kullanım değişikliği öngörüldü. Bunun sonuncunda da Flaman hükümetinin Mimarlık Departmanı ile Şehir ve Liman İdaresi yeni genel merkez için beraber bir mimarı yarışma düzenledi.

Zaha Hadid’in tasarımı, detaylı tarihsel araştırmalar ve mevcut bina ile konumunun kapsamlı analizi sonucu ortaya çıktığı belirtiliyor. Antwerp Limanı Başkanı Marc Van Peel’in sözleriyle: “Mimari yarışmada tek bir kural vardı, o da mevcut binanın korunması zorunluluğu. Yeni binanın konumlandırılmasına ilişkin başka bir kural yoktu. Bu nedenle son beşe kalan adaylardan her birinin mevcut binanın üzerinde modern bir yapıyı tercih etmesi jüriyi çok şaşırttı. Hepsi de yeniyi eskiyle birleştirdi, ama Zaha Hadid Architects ofisinin tasarımı en parlak olanıydı.”

Böylece binanın üzerine konan ‘uzay gemisinin’ Zaha Hadid’in star mimar olarak şımarık bir dayatması olmadığı, tam tersine başka mimari ofislerle birlikte yarışmaya katıldığı ve son beş kaldıktan sonra tasarımının en göz alıcı proje olarak değerlendirilmesi nedeniyle seçildiğini öğrenmiş oluyoruz. 

Verilen bilgilere göre, tarihi eserlerin restorasyonu ve yenilenmesi konusunda önde gelen anıt koruma uzmanlarından Origin ile birlikte çalışan Zaha Hadid Architects ofisi, alanın tarihi ve kültürel mirası üzerine yaptığı çalışmalar sonucunda şehir merkezini limana bağlayan Kattendijik Rıhtımı’na paralel kuzey-güney ekseninin ana eksen olduğunu belirlemiş ve tasarımın temelini onun üzerine oturtmuş. İkinci olarak, binanın her bir cephesi suya baktığından ve ana cephe olmadığından, binanın dört cephesi de eşit önemde kabul edilmiş. Bu nedenle Zaha Hadid Architects ofisi eklentiyi mevcut cephelerden en az birini gizleyecek komşu bir hacim olarak değil de, yükseltilmiş bir uzantı olarak tasarlamış. Üçüncü olarak ise Origin ile birlikte yürüttükleri eski itfaiye binasının tarihiyle ilgili araştırmaları, zamanında itfaiye binasının Hansa Evi tasarımını taçlandıracak görkemli bir kulenin de planlandığını ortaya çıkarmış. Alttaki binanın heybetli hacmini taçlandırması amaçlayan bu cesur dikey imge hiçbir zaman gerçekleştirilememiş. Zaha Hadid Architects ofisinin tasarımında bu tarihi bulgu da etkili olmuş. 

Not edecek olursak: İkinci kriter olarak belirtilen mevcut binada ana cephenin yer almaması ve her bir cephenin suya bakması, benzer örneklerde de eklentilerin neden ‘tepeye’ inşa edildiğini açıklıyor. 

Uzunlamasına Kesit

Altıncı Kat Planı

Uzunlamasına kesitteki yeraltı otoparkının aynı zamanda üst yapıyı taşıyan sütün/ayak için ankraj görevi görmesi, yine son derece incelikli ve işlevsel bir çözüm olmuş. Yukarıdaki üç temel yaklaşım tasarımda yeni ve eskinin bütünleşmesinde yol gösterici olmuş: Eski binanın üzerinde ‘yüzen’, eski cephelerin her birine saygı gösteren ve orijinal tasarımda gerçekleşmemiş kulenin dikeyliğini çağrıştıran yeni bir hacim. Yeni uzantı adeta bir geminin pruvası gibi Schelde nehrine doğru istikamet alarak, binayı Antwerp'in üzerinde kurulduğu bu nehirle birleştiriyor.

Yine projenin tanıtımında yer aldığına göre, dört bir yanı da suyla çevrili olan yeni ek binanın cephesi suyun dalgalanan ve gökyüzünün değişen tonlarını ve renklerini yansıtan camlı bir yüzey olarak tasarlanmış. Düz cam panellerden oluşan üçgen fasetler, binanın her iki ucunda eğri şekillendirmelere izin veriyor. Ayrıca binanın güney ucundaki düz cepheden kuzey ucundaki dalgalı yüzeye kademeli geçişi de kolaylaştırıyor. Beni ise bu resimde en çok etkileyen, birbiriyle tümüyle zıt olan eski ile yeni tasarımın cam yüzeylerde benzer orantıları yakalamış ve gökyüzünün renk şölenini benzer şekilde yansıtıyor olmasıdır. Bu detay kesinlikle bir Zaha Hadid ustalığıdır. 

Verilen başka bir detay bilgi de, üçgen yüzeylerin çoğu şeffafken bazıları opak olmasıyla ilgili. Bu dengeli karışımla hem binaya yeterli güneş ışığının girmesi hem de konforlu çalışma koşulları için gerekli olan güneş ışını kontrolü sağlandığı belirtiliyor. Şeffaf ve opak cephe panellerinin dağılımı cam hacmi şekillendirirken bir yandan Schelde nehrine, şehre ve limana doğru panoramik manzara sunuyor diğer yandan da görsel sınır çiziyor.

Yine şehrin başka bir özelliğini vurgulayan detaylar ise düz yüzeylerle oluşturulan, güneyden kuzeye doğru giderek daha da üç boyutlu bir karakter kazanan cephenin dalgalı tasarımında görülüyor. Yeni binaya ışıltılı bir görünüm kazandırmak için kesimli tasarlanan bu şeffaf hacim algısı, Antwerp'in elmas şehri lakabını yeniden yorumluyor. Yeni ek bina, gün ışığının değişen yoğunluğuna göre görünümünü değiştiren özenle kesilmiş bir örüntü olarak karşımıza çıkıyor. Limanın çevresindeki suyun yüzeyindeki dalgalar gibi, yeni cephe de değişken ışık koşullarını yansıtıyor. Bu da yine şapka çıkarılacak başka bir ustalık eseridir. 

Eski itfaiye istasyonunun orta avlusu cam bir çatıyla örtülerek yeni liman evinin ana giriş alanına dönüştürülmüş. Bu merkezi atriyumdan ziyaretçiler eski itfaiye aracı holündeki özenle restore edilen ve korunan tarihi halk okuma odasına ve kütüphaneye yönlendiriliyor. Panoramik asansörler ise yeni ek binaya doğrudan erişim sağlıyor. Mevcut bina ile yeni eklenti arasında yer alan dış köprü, şehrin ve limanın panoramik manzarasına açılıyor. Müşterinin “faaliyet odaklı ofis” talebi doğrultusunda restoran, toplantı odaları ve oditoryum gibi alanlar mevcut binanın üst katlarının merkezinde ve yeni yapının da alt katlarında yer alıyor. Merkezden daha uzakta kalan diğer katlar ise açık plan ofisleri şeklinde oluşturulmuş.

Hizmet sektörü danışmanlık şirketi Ingenium ile birlikte çalışan Zaha Hadid Architects ofisi, Yeşil Bina Sertifikası BREEAM (Building Research Establishment Environmental Assessment Method) kriterlerince 'çok iyi' derecesini elde eden sürdürülebilir ve enerji verimli bir tasarım geliştirmeyi başarmış. Koruma altındaki tarihi bir binayla bütünleşmenin getirdiği zorluklara rağmen, inşaatın her aşamasında etkili stratejiler uygulayarak sürdürülebilir tasarımda yüksek standartlar yakalamış. Isı pompa sistemiyle ısıtma ve soğutma sağlamak için binanın etrafındaki 100'den fazla noktadan zeminin 80 metre altına su pompalanıyor. Mevcut binada bu sistem için ‘soğutulmuş kirişler’, yeni ek binada ise ‘soğutulmuş tavanlar’ teknolojisi kullanılıyor. Akıllı lavabo armatürleri su tüketimini, bina otomasyonu ve optimum gün ışığı kontrolleri de yapay aydınlatma ihtiyacını en aza indirgiyor.

Schelde nehrine, Antwerp şehrine ve limanının dinamiklerine sürekli atıfta bulunan, atıl itfaiye istasyonunu merkezle bütünleşerek başarılı bir şekilde yenileyen ve işlevlendiren Antwerp Liman Evi’nin, planlanan büyüme ve gelişmeyle birlikte gelecek nesiller boyunca da limana iyi hizmet etmesi bekleniyor.

2016 yılında tamamlanan bu her anlamda sıra dışı proje için Marc Van Peel şu yorumda bulunmuş : “Tarihi Hansa Evi'nin bir kopyası olan mevcut binanın mimari tarzı, Antwerp'in ‘altın yüzyılı’ olan 16. yüzyılı anımsatıyor. Ancak şimdi bu orijinal binanın üzerine, Antwerp için yeni bir altın yüzyılı temsil ettiğinden emin olduğum, parlak camdan çağdaş bir yapı inşa edildi.”

Bu sözler hem alınan sonuçtan memnuniyeti hem de akşam ışıkları eşliğindeki elde edilen görüntünün amaçlanan hedefle ne denli uyumlu olduğunu gösteriyor. Tüm bunlara rağmen meslektaş veya okur olarak bu cesur yenileme projesini beğenmiyor olabilirsiniz. Ancak ardında yatan profesyonel devlet yaklaşımını ve çok paydaşlı olduğu kadar kapsamlı titiz mimari çalışmayı yadsıyamazsınız. 

Benim bu projede en çok hoşuma giden, hem yenilen mevcut binanın hem de eklenen yeni bölümün en çok içinde çalışanlara hizmet ediyor olmasıdır. Kim böylesi aydınlık ve panoramik bir ortamda çalışmak istemez ki? Bu açıdan memurluğu çok farklı bir seviyeye oturtan bir çözüm de elde edilmiş.

Ayrıca Flaman hükümetinin Mimarlık Departmanı ile Şehir ve Liman İdaresi’nin bu vizyonu beraber göstermiş olması, belki de ses getiren bu eserin ortaya çıkmasındaki en önemli etkendir. Mimari yarışmada, mevcut tarihi binanın korunması zorunluluğu dışında yeni binanın konumlandırılmasına ilişkin herhangi başka bir kuralın olmaması da mimarı tasarım bağlamında yaratıcılığın önünü tümüyle açtığını düşünüyorum. Diğer yandan ise Zaha Hadid Architects ofisi ve muhtemelen finale kalan diğer mimari ofisler de mevcut bina ve alan ile ilgili detaylı bir tarihi araştırma yaparak sınırlarını kendileri belirlemiş. Belki de günümüz eğitim sisteminin nasıl olması gerektiğine dair ipuçlarını da bu yaklaşımlarda aramak gerekiyor. 

Sonuncusu olarak, Antwerp limanının belki de tekdüze olarak tanımlanabilecek genel görünümünün böylesi sıra dışı bir tasarıma izin vermesi, hatta gereksinim göstermesi de atlanmaması gereken bir kriter olabilir. İstanbul’u düşünürsek, tam tersi söz konusu diyebiliriz. Özellikle tarihi yarımadada ve Boğaz hattı boyunca her yapılaşma çoğu zaman mevcut tarihi mirasın ve/veya doğal güzelliklerin perdelenmesine, hasar görmesine ya da yitirilmesine neden olabiliyor. Bu nadir kültür ve doğa hazinesi bölgelerde Zaha Hadid’in Hansa Evi tarihine gösterdiği hassasiyetin ne yazık ki onda birine bile rastlamak mümkün olmuyor çoğu zaman. Bu açıdan da örnek alınması gereken bir proje diyebiliriz.

Yazıyı sonlandırırken, Zaha Hadid’in hazırladığı Kartal Kentsel Dönüşüm Projesi’ni de anmadan olmaz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi (İMP) tarafından 2006 yılında düzenlenen ve aralarında Massimiliano Fuksas gibi star mimarların bulunduğu 10 farklı yabancı mimarlık ofisinin davetli olduğu yarışmada Zaha Hadid birinci oldu. Kartal-Pendik aksını İstanbul’un yeni merkezlerinden biri olarak tasarlayan Zaha Hadid, şehir içinde şehir konseptinden yola çıkarak Kartal-Pendik hattına yeni bir ticaret merkezi ve yüksek segman yaşam alanlarıyla birlikte kültürel aktivitelerin gerçekleşeceği konser, tiyatro salonları ve marina gibi yeni mekânlar önerdi. Yarışmaya Türkiye’den hiçbir mimarın davet edilmemesi ise mimarlık camiasında tartışma yarattı. Karşı çıkanlar, Kartal halkı Kartal’a yabancılaştırılacak argümanını kullandı. 

Görseller: https://www.arkitektuel.com/kartal-kentsel-donusum-projesi/

Proje doğru veya yanlış olabilir, ancak kentsel dönüşüm bu projede yer aldığı gibi olmalı. Yani bütün bir şehir bölgesini, tüm ulaşım ağlarıyla ve altyapısıyla birlikte kapsamalı. Bina bazında yenileme kentsel dönüşüm olmuyor. Ondan da ötesi böylesi vizyoner projeler, tüm paydaşların katılımını ve desteğini gerektiriyor. Antwerp Limanı Evi yenileme projesi -minimal ölçekte olsa da- bu yaklaşımın ne denli önemli olduğunu ve denli güzel sonuç verebildiğini göstermesi açısından da önemli bir örnek.

Tüm bunların ışığında, 2016 yılında kaybettiğimiz Zaha Hadid’in İstanbul’a da bir hatıra imzası atmış olmasını çok değerli buluyorum.

İlgili makale: Antwerp Port House / Zaha Hadid Architects


Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :