“TOCA’yı çok yönlü bir organizasyon olarak düşündük”

Şunu sormak ile başlayabilirim: TOCA'nın açılımı olan "the Office of Contemporary Architecture" ismi, nereden çıktı? Nasıl böyle bir adda karar kıldınız?

Erdinç Çiftçi: Biz Semih Bey ile birlikte TOCA'yı kurarken (TOKA diye okuyun), kendi tarzımızın gerçekten modern ve çağdaş yapılar yapmak üzerine kurulu olduğunu konuşuyorduk. Bunun da ismimizde, yani ilk görünecek noktada –markamızda- ifade edilmesini istedik. Bizim iddiamız, çağdaş mimarlık ürünleri yaratmak. Çok standart işler yapmak üzere kurulmadık zaten; ya çok iyi işler yapacaktık, ya da yapmayacaktık. İsmi de beğeniyoruz.

Peki bu isimde bir "OMA" çağrışımı var mıydı?

EÇ: OMA'nın doğrudan ismi ile ilgili olmasa da, bizde şöyle bir çağırışımı vardı: Dünyada OMA, Hadid gibi marka ofisler var. Türkiye'de ise böyle bir ofis mevcut değil. Dolayısıyla Türkiye'den standart bir ofis olmak yerine, bu ofisler ile yarışabilecek, uluslararası düzeyde bir pratik yaratabilmek üzerine kurulu bir çağrışım ya da hedeften söz edebiliriz. Ama aslında "ofis"i, yalnızca mimarlık projeleri üreten bir pratik olarak değerlendirmediğimizi de belirtmeliyim. Mimarlık eğitiminin devamı olan, bir tür ekol olabilecek, yayın yapabilecek ve kendini besleyebilecek bir kurum/kuruluş, yani çok yönlü bir organizasyon olarak düşündük TOCA'yı…



Semih Goral ile tanışıklığınızın hikayesini de paylaşır mısınız?

EÇ: Semih Bey Dubai'de işler yapıyordu. Ben de Azerbaycan'da başka işler ile görevliydim. Bir proje talebi oldu ve o talep dahilinde Türkiye'den belirli isimler ile görüştüm. Onlardan biri de Semih Bey'di. Müşterimiz, yani bizden projeyi isteyen taraf, Semih Bey'in projesini beğendi. İlk tanışıklığımız da bu şekilde oldu. TOCA'nın kurulması ise, Azerbaycan'daki işlerin artması ve Türkiye'den de iş taleplerinin gelmesi üzerine gerçekleşti. Tüm bunların dışarıdan gidip-gelerek ve zaman zaman vakit ayırarak sürdürülemeyeceğini fark ettik. Dolayısıyla yepyeni bir ofis kurmaya karar verdik.

Dolayısıyla TOCA'yı kurmak, Semih Bey ile üzerinde çalıştığınız projelerin artması, işlerinizin seyrinin yoğunlaşması ile alınan bir karardı.

EÇ: Evet; bize olan ilgiyi fark ettik diyebilirim. Semih Bey'in Dubai'de edindiği deneyimleri vardı. Uzun süredir Türkiye'de yapılan işleri de takip etmiyordu; çünkü ofis düzeni tamamıyla Dubai'deydi. Dolayısıyla Azerbaycan –ve hatta Türkiye- bizim için yeni bir pazardı. Bu yeni kurgu ile hem organizasyonel olarak rahatladık hem de insanların bize ulaşmasını kolaylaştırdık.