"İyi Bir Tasarımcı Her Stilde İyi İşler Yapar"

26 Temmuz 2024

Bir tasarım atölyesi anlayışı içerisinde üretimlerinize devam ediyorsunuz. Neleri içeriyor bu tasarım atölyesi, tasarım yaklaşımınızı nasıl tanımlarsınız?

İA: Günün sonunda ne yaparsak yapalım aslında tasarımsal konuları birbirinden ayıramadığımız için burası aynı zamanda proje geldiğinde masaya yatırıp üstüne fikir ürettiğimiz bir atölyeye dönüştü. Buna ekip arkadaşlarımız da dahil. Burada hiyerarşik bir düzenimiz yok bizim. Aslında atölye kısmını birazcık ona da güvenerek söylüyoruz. Herkesin fikri, görüşü alınıyor. Durumla ilgili bize ne hissettirdiğini paylaşıyoruz. Süreçlerimiz genel olarak bu disiplinde ilerliyor.

HB: Biliyorsunuz bu aralar yapay zeka gündemde. “Elimizden işimizi alacak”; “tasarımı yapay zeka yapacak” gibi tartışmalar var. Tasarımda sonuç çok önemli, oraya nasıl vardığın çok önemli değil. Mimari işler kolektif işlerdir. Bir mühendisin de tasarıma çok ciddi katkısı oluyor. Mühendislik sayısal, sadece veriler üzerinden bir iş. Verinin tasarıma nasıl bir etkisi oluyor derseniz; veri sonuçta bir biçime dönüşüyor ve o biçimi senin katkın bir şeye benzetiyor. Sonuçta müşteri ya da işveren senden kendine has bir şey bekliyor. Bunu oluşturman, öncelikle işverenden gelen veriyi doğru analiz etmenden geçiyor. Çünkü değerli olan o. Senin yaptığın işe değer katacak şey, işverene güzel bir iş teslim etmek. Tasarımda ne kadar ileriye gideceğine aslında endüstriyel anlamda müşteri karar veriyor; sen değil. Çünkü orada maliyetler var, işin yapılma süresi var...

Ben Türkiye’de mimari tasarım anlayışının çok hızla regüle edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Birazcık daha söz sahibi olmaya başladığımızda bununla ilgili ciddi bir şey yapmayı planlıyorum. Çünkü çok yanlış anlaşılmış bir durum var ortada. İstanbul’a genel olarak baktığımız zaman, ne yazık ki İstanbul çirkin bir yer artık. Düşünsenize bu kadar çok mimar yetişmiş ülkede mikro ölçeğe indiğinde çok güzel, çok değerli işler var. Ama onun belki 10-15 katı da garabet işler var. Bunu halletmek zorundayız. Bizim tasarım anlayışımız bunun üzerine kurulu. 

Türkiye’de bu iş kötü yapılıyor demiyorum. İnanılmaz, müthiş, çok değerli insanlar var ama aynı zamanda kolektif bir iş olduğu için bir kişi ya da birkaç kişi kurtarıcı olamıyor. Bunun kolektif bir hal alıp herkesin “biz sadece bu binayı değil, bu sokağı düşünmeliyiz” demesi lazım. İnsanların yaşayacakları yerleri kafasına atmamalıyız. “Alın burada yaşayın” olmamalı. Şu anda öyle. 

Avrupa’ya gittiğinizde görüyorsunuz ya, eski binaları koruyorlar. Aslında yeni anlayışa güvenmiyorlar. Halbuki bina çok kötü durumda, restore etmek daha pahalı. Yine de eskiyi koruyorlar. Çünkü eskiden bu işe daha fazla kafa yoruluyorken bugün sadece ticaret anlayışıyla bakılıyor. Şu anda ticaret, o zaman zanaat ve sanat. 

Bizim burada yaratmaya çalıştığımız şey, İrem’in söylediği gibi herkesin fikrini alıyoruz ya, o kolektiviteyi doğru kanalize etmek. 

İA: Bu iş yıllar içerisinde teknolojiyle, çağın getirisiyle çok daha hızlı üretime dönüştü ancak asıl tüketim kısmı çok belirleyici oluyor. Dolayısıyla üretim hızının trafiğine kapılıp aynı ölçüde gayri ihtiyari şekilde hızlı tüketime hizmet etmemiz neredeyse kaçınılmaz bir hal alıyor. Çağın mevcut dinamikleri içerisinde çok zor olduğunu söylemeliyim fakat sürdürülebilirliği kovalayıp asıl sorumluluğumuzun bu olduğunu unutmamamız çok mühim diye düşünüyorum. Bu yüzden de önce kendi çatımız altında oluşturduğumuz güçler birliği önemli. 

HB: Şunu da atlamamak lazım. Sonuç önemli dedim ya biraz önce; AI benden iyi yapacaksa, AI yapsın. Ben sonucuyla ilgilenirim. Son kararı yine insan verecek, dolayısıyla sonuca nasıl ulaştığın önemli değil. Bu şehri daha güzel hale getiriyorsa AI, o zaman tek başına AI yapsın. Ülkeyi AI daha iyi yönetecekse o yönetsin, çünkü en azından seni istismar etmeyecek, manipüle etmeyecek. Dünyanın en iyi bilim adamları dünyanın en gelişmiş bilgisayarlarını kullanarak simülasyonlar yapıyorlar. Neden kendileri elle yapmıyorlar? Mesele orada kullandığın araç. 

AI kimsenin elinden işini almayacak. Yapacağı şey şu; senden daha iyi yapacak, senden daha iyi hesaplayacak ve sen son kararı vereceksin. O yüzden yakın zamanda ofise bir inovasyon yapıp AI destekli bir tasarım platformu oluşturmayı düşünüyorum. 

Kendiliğinden bina yıkılıyor şu anda İstanbul’da, inanılır gibi değil. Ne zaman yapıldı? Bugün dünya kadar konuşan, masaya yumruğunu vuran insanların genç olduğu yıllarda yapıldı. Üzgünüm, burayı siz yaptınız, benim jenerasyonum yapmadı. Elbette yıkılan binaların hesabını sormak hakkım; bu ülkede yaşayan, burada vergi veren ve aynı zamanda bu mesleği yapan birisi olarak bu soruyu sorabilirim. Neden böyle yaptınız? 

İşlevi önceleyen ama estetikten uzak durmayan işler Türkiye’nin en büyük ihtiyacı şu anda. Ve bunun politika haline getirilmesi gerekiyor. Şu an politikleşmesi gereken çok ciddi bir deprem gerçeğimiz var ve bir iç mimarın depremle ilgili ne yapabileceğini iç mimarlara veya tasarımcılara fırsat verirseniz görebilirsiniz ancak. Şu anda Türkiye’de en büyük gündemimizin, biraz önce söylediğim gibi işlevi önceleyen, sağlamlığı önceleyen ama İstanbul’un o muhteşem dokusunu da harap etmeyecek kolektif bir tasarım anlayışının oluşturulması olmalı. 

Özetle bizim tasarım anlayışımız; inovatif, ilerleyici, yaptığı işe aşık, tarzı-stili olmayan... Çünkü iyi bir tasarımcı her stilde iyi işler yapar.  

Farklı tipolojilerde projeleriniz mevcut. Uzmanlık alanımız dediğiniz bir tipoloji var mı? 

İA: Biz özellikle dememeye çalışıyoruz. Aynı başlık altında bir sürü alanı toplayabilmeyi ofisimizin gücü olarak görüyoruz. Tabii piyasadan gelen işlerin yoğunluğu dolayısıyla bir şekillenme oluyor. Medya Center dediğimiz zaman; iç mimari projesi, stüdyoları, bütün grafik işlerini kapsıyor. Hatta biz yeni bir bina yapacağız dedikleri noktada, bu aşamadan itibaren anahtar teslim bir proje sürecine girebiliyoruz. Dolayısıyla birinden birini öne çıkartmak gibi bir niyetimiz özellikle yok. Ancak çok sıklıkla stüdyo işleri yaptığımız ve bu projelerin üretim süreci de hızlı ilerlediği için daha çok televizyon stüdyoları, YouTube stüdyoları projelerimiz mevcut.

HB: Ekibimizde mimar, iç mimar ve endüstri tasarımcısı var; biz ölçekleri değiştirdiğimizde insanlardan aldığımız verimin ne kadar değişebildiğini gördük. 1/100 ölçekte çalışan bir mimar, 1/20 ölçekte çalışan bir iç mimar ve 1/1 ölçekte çalışan bir endüstri ürünleri tasarımcısı aynı masada oturmaya başladığında işlerin ne kadar detaylanabildiğini; birinin göremediğini diğerinin gördüğünü görebiliyoruz. 

Biraz önce de söylediğim gibi kolektif olmak çok önemli. O yüzden benim uzmanlığım parametrelerden sadece biri. Diğerinin uzmanlığı ikincisi. Her birinin bir parametre olduğunu düşünüyoruz.

İA: Genel olarak ofiste ekip arkadaşlarımızın bize dahil olma süreçleri, “Hadi şimdi bir iç mimar, bir de mimar alalım” şeklinde olmadı. Bu bir sonuca dönüştü. Biz burada daha çok o ruhu önemsiyoruz. Biz çok büyük ölçekten çok küçük ölçeğe kadar bir projenin her noktasını tasarlama ihtiyacı içindeyiz. Bazen bu bize büyük de bir yük oluyor. Çünkü aslında müşteri bunun farkında bile değil ve böyle bir beklentisi yok. Ama bunun içine girdiğimizde neredeyse hiçbirimiz bundan kendimizi alıkoyamıyoruz. Dolayısıyla burada birlikte çalışmaya başladığımız arkadaşlarımızda da bu duygu, bu tutku varsa; muhakkak süreç içerisinde herkes bir yerinden olaya dahil oldu ve böyle gelişti ekip. 

Sizin de söylediğiniz gibi özellikle TV ve radyo stüdyosu projeleriniz göze çarpıyor. Nasıl bir tasarım anlayışı gözetiyorsunuz bu tarz projelerde? Diğer tipolojilere baktığınızda ne gibi tasarımsal farklılıklar oluyor?

HB: Stüdyo, Medya Center, radyo istasyonları, konferans salonları bizim sıklıkla yaptığımız işler. Bu tip yerler, teknik ihtiyaçların ön planda olduğu yerler. Biz teknik ihtiyaçları karşılamıyoruz tabii ki, gidip de bir reji masasını almıyoruz ama rejinin kurulacağı yeri, server odasının kurulacağı yeri, onların arasındaki geçirgenliği, kolay ulaşımı ama aynı zamanda ses yalıtımını, birbiriyle olan ilişkilerini, bağlantılarını vs. her şeyini düşünmek zorundasın. 

Sıradan bir ofisle bir Medya Center arasında çok fark var. Çünkü medya center ya da bir radyo istasyonu olmak demek, çeşitli network kablolarla ya da önlerindeki ekranlarla çok hızlı iletişim sağlıyor olabilmek demek. Mesela bir konferans salonunda bir konuşmacının anlatmak istediklerini katılımcılara duyurabilmesi, sadece doğru diksiyonla çözülmüyor; akustik düzenlemesiyle çözülüyor, oraya sağlayacağın ses sistemleriyle, ses masasıyla çözülüyor ve bunların kararını verebiliyor olmak gerekiyor. Bunun için de background’unda bununla ilgili bir bilgiye sahip olman gerekiyor. 

Stüdyodaki tuhaflık şudur; insan gözüyle hareket edersin ama kamerayla düşünmek zorundasın. Çünkü yeri gelecek tekli çekim, yeri gelecek ikili çekim yapılacak, adam konuşurken bakış yönünü ayarlaman gerekiyor. O bakış yönünde karşıda nasıl bir objenin olacağını, arka planda nelerin olacağını, o alan derinliğini nasıl oluşturabileceğini bilmek zorundasın. 

Bir radyo istasyonundaysa en önemli şey dışarıdan gelen sesleri izole etmek. Bunu nasıl yapman gerektiğini, ilk adımın ne olduğunu ve ondan sonra izleyeceğin yolu iyi bilmek lazım. Bunlar hep birbirinin içerisinde, birbiriyle çok alakalı katmanlar. En ufak bir hata, örneğin havalandırmayla ilgili yapmış olduğun bir hata çok ciddi bir ses sorunu olarak dönebilir. Çünkü orada belli regülasyonlar var. Örneğin 40 dB’in altında olmalı ses. Eğer 45 dB olursa çok ciddi bir sorun. Çünkü white noise ve o White noise’ı halletmenin çözümü yok. Adam yaka mikrofonunu taktığı zaman uğultu şeklinde duyarsın. Bunlar çok küçük detaylarmış gibi geliyor ama Medya Center’ın kalbidir. 

Bir radyo istasyonu yayın odasının ne kadar canlı bir oda olacağını biliyor olman gerekiyor. Konuşma odası mı, enstrüman mı kullanılacak, iki kişi mi konuşacak, buradaki akustik parametrelerin ona göre ayarlanması gerekiyor. Akustikle izolasyon bile hep karıştırılır bizde. Ses yalıtımı akustik değildir. Akustik finaldeki gördüğün, dokunabildiğin yerdir. Yansımaları hesaplamak, belli frekansları tıraşlamak zorundasın. Bunun geometriyle ilgisi var. Tasarımcı bu geometriyi bilmiyorsa olmaz...

Sports Digitale. Fotoğraflar: Egemen Karakaya

İA: Aslında genel olarak Medya Merkezleri ya da bu tip projelerde bu parametreler hata kabul etmediği için müşterinin üzerine, sadece enformasyonla sabit fikir sahibi olduğu bir yerden, görüş bildireceği bir durum olmaktan çıkıyor. Bu nedenle biz kendi mesleğimizi doğru bildiğimiz şekilde yapma imkanı buluyoruz. Ama aslına bakarsanız, ışık, akustik, renk bilgisi, doğru planlama, doğru sirkülasyon bunların tamamı bizim mesleğimizin proje ayırt etmeksizin her alanında önemli ve ortak unsurlar. Dolayısıyla bizim burada yaptığımız işleri ve yapabilme şeklimizi mimari, iç mimari projelerde de örnek göstermek ihtiyacı duyuyorum. Çünkü toplum olarak sırası yanlış konumlandırılmış bir algı içerisinde maalesef son sözü işin uzmanı söyleyemiyor biliyorsunuz her zaman. Çoğu zaman taleplerin olası sorunlarından bahsetmekle yetinmek aşamasında kalıyoruz ki müşteri tarafında ancak tecrübe edinildiği zaman bir ikna sağlayabiliyor söylemek istediklerimiz. Ama o noktada da iş olmuş bitmiş oluyor. 

HB: Başka disiplinlerde de bunların hepsi geçerli. Hani bir rivayet vardır ya, Mimar Sinan nargile fokurdatıyordu akustiği kontrol etmek için diye. Çünkü eskiden mikrofon, yükseltici vs. yok. Müezzin ezanı okuyor, imam geliyor anlatıyor. Koskoca cami, nasıl duyacaksın? Orada bir ihtiyaçtan doğan bir akustik ortam yaratıyor. Bunu geometri ile sağlıyor. Bu geometrinin yüzlerce yıllık bir mazisi var. Mimari çok eski bir dil. O eski gotik kiliselere gittiğiniz zaman içeride hâlâ müzik yapılıyor, insanlar şarkılar söylüyor ve içeride muazzam bir akustik tepki var. O akustik tepkinin zamanını çok doğru ayarlamışlar. Hem söylenilen şeyi anlıyorsun hem de muhteşem bir reverb efekti var. Kiliseye bakıyorsun, 1345’te yapılmış. Biz gelmişiz 2024 yılına şu anda bu kadar bilginin olduğu bir yerde bu akustiğin esamesi yok. 

Biz tabii ki Medya Merkezleri özelinde buna çok dikkat etmek durumundayız ama biz yaptığımız her işte bunu söylüyoruz.


Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :