Proje tasarım süreciniz nasıl gelişiyor? Alışkanlıklarınız neler?
Proje tasarım sürecim uzundur, asla bir gecede proje çıkartmam. "Bir gecede proje, 10 senede inşaat"; ben buna Türk zihniyeti diyorum. Avrupa stili ise tam tersi; proje tasarım süreci uzun, inşaat süreci hızlı ve sorunsuz.
Tasarıma başlamadan önce mutlaka projenin yer aldığı araziyi incelerim. Yasal ve topoğrafik arazi verilerini bir dosyada toplarım. İkinci olarak müşterinin/yatırımcının talebinin ne olduğuna bakarım. Her ikisi yan yana geldiğinde önce arazim çizilir, bilgiler tek tek yazılır, dökülür. Boyutlar, istenen program yazılır. Sonra, çalışabileceğim ölçekte büyütülür.
İlk başta serbest elle başlarım çizmeye. Sonra kareli çıktı alır, bilgisayarda bütün verileri birleştiririm. Eskizle çok çalışırım, hiçbirini de atmam. Her projenin bir peçetede ilk tasarımı, yırtık bir eskizi vardır. Çalışırken çok araştırırım. Masam hep kitaplar, dergiler, malzeme numuneleriyle doludur.
Tasarım hakikaten sancılı bir süreç. Önce kendi ulaşmak, görmek istediğim konsepte karar veririm. Alternatifler üretirim. Tek alternatifle müşterinin karşısına çıkmamaya gayret ederim, çünkü o zaman kısıtlayıcı oluyor. İddialı bir tasarım yaptığınızda, "şöyle olsaydı" denilebiliyor. Onun için önceden 4-5 alternatifi hazır ederim. "Düşündüğünüz öneriyi de yaptım" deyip müşterinin önüne koyduğunuzda, karşı tarafı ikna etmek daha kolay.
Burada önemli olan kendi mimari tarzınızı ön plana çıkaracak tasarımı kendi doğrularınızla ortaya koymak. Çünkü mimar, çevresini ne kadar dikkate alırsa alsın biraz bencil oluyor. Hiçbir tasarımın eşi benzeri olmamalı. Yoksa adı tasarım olmaz. Zaten esas farklılık; kendi beslenmelerinizden, kendi egolarınızdan, kendi kültürünüzden bir şeyler ekleyince ortaya çıkıyor. Bunu da kabul ettirmek istiyorsunuz. İstediğiniz gibi yönlendirince de proje daha keyifli yürüyor.
Peki uygulama safhasındaki hassasiyetleriniz neler?
Uygulama projesi çizerken, vidasına kadar her şeyi yazarım. Sözleşmesini, malzemenin markasını, boyutunu, cinsini… Uygulama projelerim Türkiye kriterlerinin kat kat üstündedir çünkü buradaki kabul edilebilirlik veya yasaların beklediği proje kalitesi bence yetersiz. Genelde içeriğinde uygulamaya yönelik hiçbir ayrıntı ve detay belirtilmemiştir. Benim çizdiğim projede ise çok fazla yazı ve detay vardır. Bazen yazacak yer bulamam, ayrı yere yazarım. Sonuçta bir proje çizerken, düşünceme en yakın biçimde uygulama yapılabilsin diye hiçbir detayı atlamamaya çalışırım. Projenin uygulamasını veya uygulama kontrolluğunu ben yapmayabilirim. Bizde bilgi saklamaya çok meraklılar. "Bana ihtiyaç duysunlar da çağırsınlar" eğilimi var. Benim öyle bir kaygım yok.
Özkoç Plaza
Kim yaparsa yapsın, ama projemi iyi uygulasın. O zaman da yeterli bilgiyi vermek gerekir. İnsanlarda hep, "benden çok bilirse, benim yerimi alır" kaygısı var. Oysa bilgiyi paylaşacaksın ki sen de başka bilgiler edinebilesin. Tabi en iyisi, projenin yapım aşamasında da sürecin içinde olmak. Ama o da, bu bedel ödenirse mümkün oluyor. O konuda ülkemizde mimar gerçek yerini bulmamıştır. Tecrübe artsa da, belli bir otoriteye sahip olunsa da, Türkiye'de bu konuda otoritesini %100 sağlayabilecek mimar yoktur. Bu da sonradan gelen öneriler, yerinde çözümler olarak uygulamaya yansıyor. Benim en karşı çıktığım ise bu yerinde çözümlerin çoğalarak projenin özünden uzaklaşılmasıdır. Şimdi binalar daha büyük ölçekli olduğundan, en azından çok katlı, büyük binalarda yatırımcılar kendi inisiyatifleriyle bir şeyleri değiştirme şansını bulamıyor.
My Country Home, Sonuç & Özgüroğurlu