"Arabanın motoru çalışırken onun yağını, karbüratörünü değiştirdik"
Bunun dışında gerçekleşen ya da tamamlanmış projeleriniz hangileri?
İE: Tekirdağ’da İnan Plastik Makineleri var. İkitelli’de faaliyet gösteren bir fabrika binasıyken, orada kendine büyük bir yer almış. Onun yönetim binası kısmını farklı bir mimari proje grubu projelendirmiş. Biz öncelikle projenin kontrolörlüğünü ve danışmanlığını aldık. Avan proje ölçeğiyle uygulama projesi yapılmaya çalışıldığı için çok ciddi problemler ortaya çıktı. Verdiğimiz danışmanlık hizmeti kapsamında diğer mimari grubu uyarmaya çalıştık. Şu eksikler, şu hatalar var diye. Daha sonra işverenle o mimari grup anlaşamadığı için temel konsepti çok değiştirmeden uygulama etaplarının sonuçlandırılmasını yaptık. İki ay içinde bitmesi öngörülüyor. Yani konsept projesi bize ait değil ama ondan sonraki bütün etapları, detay projeleri, sistem detayları, malzeme önerisine kadar, teknik çalışmalarla birlikte projeyi baştan aşağı yapıp uygulatmış durumdayız.
Bu daha zor bir süreç olmuştur.
İE: Aynen, sıfırdan yapmış olsaydık belki daha önce bitecekti ve daha kolay olacaktı. İşveren için bir projeyi baştan başlatmak kolay bir karar değil. Sonuçta proje başlamıştı, bazı değişiklikler daha büyük maliyetler getirebilirdi. Baştan bir proje çizmek şantiyenin tamamen durması demekti. Biz onu yapmadık. Yani arabanın motoru çalışırken onun yağını, karbüratörünü değiştirdik.
Bir nevi kriz yönetimi...
İE: Evet, bu konuda uzman olduk. Benzer bir iş Yalova'da oldu. Armutlu'da bir otel projesi vardı. Şu an işveren 36 milyon liralık zarara uğramış durumda. Ortada kalmış projeyi biz tamamladık. Yine konsept ve uygulama projesi başka mimari gruplar tarafından çizilmiş, her şey birbirine girmiş, proje ortada kalmış, işveren ne yapacağını bilemiyor.
Peki siz nasıl devreye girdiniz?
İE: Tanıdık kanalıyla, demek ki yaptığımız iyi işler referans oldu. Bu tür durumlarda şu tereddüdü yaşıyoruz; İnan Plastik’in projesini sitemize koysak, konsepti bize ait olmayan bir proje. Yalova'daki otel projesinde de aynı durum söz konusu. 15 bin metrekarelik bir termal otel, bir sürü tesisi var ama ana kararlarını biz almadığımız, sadece uygulamasını yaptığımız için yayınlayamıyoruz. Bu gerçekten uzmanlık alanımız oldu. Farklı mimari gruplar tarafından yapılıp sonuçlandırılamayan binaları farklı bir profesyonellikle sonuçlandırabilen bir yanımız da olacak gibi görünüyor (gülüyor). Derdim yatırımın maliyeti değil. Kendi meslektaşlarımız tarafından bu mesleğin nasıl yapılacağı bir türlü ortaya konulmadığından toplum da bundan zarar görüyor. Mesela doktora gittiğinizde yanlış bir ameliyat size nasıl zarar veriyorsa, burada da yatırımcı mimara gidiyor ama onun yanlış kararları ve yönlendirmeleri nedeniyle proje yerinde tatbik edilemiyor. Biraz önce konuştuğumuz 5 metrelik yol hikayesi de bunun bir başka boyutu ama aslında aynı şey.
Bunlar sizin kısa sürede karşılaştıklarınız sorunlar, kent genelinde bunları düşününce...
İE: Yani her şeye uyarlayabilirsiniz. Örneğin bir masa tasarlarsınız, bağlantı detayları düzgün değilse sallanır. Mimaride de bir şey çizersiniz ama ortaya koyduğunuzda topografyasıyla, zeminiyle, statiğiyle, mekanik projesiyle süperpoze edilmediyse tavanını, zeminini yapamaz, kapısını takamazsınız. Aynı şekilde 5 metrelik yol çizilmiş bir projeyi uygulamaya kalktığınızda iki araç yan yana geçemez. Masada da, mimaride de, kentte de aynı durum söz konusu. O yüzden biz mimarlık ya da peyzaj değil, tasarım disipliniyiz diyoruz. O yüzden eleştirel yaklaşım... Ama bu sadece geriye çekilip, bunun rengi olmamış şeklinde değil, teknik, fiziksel, kimyasal, matematiksel yani pozitif bilim açısından yaklaşma durumu...
Masa için de aynı durum geçerli diyorsunuz ama ilginç olan, böyle büyük ölçekli bir projede bunların yapılıyor olması. Yani bir sanayi yapısını ya da bir termal tesisi ele alırken aslında çok ciddi hesapların yapılması gerekiyor.
İE: Ama öyle olmuyor. Yalova’daki projeyi davaya da taşıdık, mimarın uygulama projesi diye yaptığı projenin uygulanamadığıyla ilgili Mimarlar Odası’na şikayette de bulunduk. Mimar Konya Şubesi’ne bağlı olduğu için oraya sevk edildi. Şube bir heyet kurdu ve projenin uygulama projesi olduğuna dair sonuç çıkardı. Demek ki biz hatalıymışız, demek ki projeyi biz uygulayamamışız. O zaman lütfen birisi gelsin bu konuyu bize yerinde göstersin ve ben bunu öğreneyim. Ama bizim bu konuyla ilgili sayfalar dolusu raporumuz var ve gerçeklik kağıt üzerinde değil yerinde ortada. Kağıt üzerinde bir duvar çizip ona bilmem kaç metre dersiniz ama bu, kesitiyle, statiğiyle uyuşmuyorsa olmaz. Mimari proje, uygulama projesi dediğinizde bu bir bütün, sadece iki çizgi ve bir ölçek çizgisi değil. Yani mimari çizim standartlarına varan standartlardan bahsediyorum. Bu sadece mezun olan birinin mesleğe kabulü meselesi değil, çizim standartlarına kadar varan bir yasanın olmaması. Mimarlar Odası’nın belli çizim standartları var, onu gösterip bu çizim standartlara uymuyor diyorum ama Oda bile projeye olumlu rapor veriyor. Orada nasıl ilişkiler döndü bilemiyorum ama ortaya çıkan sonuç beni ilgilendirir. Sonuçta ortada bir mimarın uygulama projesi iddiasıyla çizdiği, Mimarlar Odası tarafından uygun bulunmuş, belediye tarafından kaşelenmiş bir proje var. Bir de yerinde uygulamamızın mümkün olmadığı bir durum var. Kısaca şunu söyleyeyim, binanın girişi 7 metre yukarıda kaldı. Yani olay bu şiddette...
Aslında söylenmek yerine ilgili merciye de bunu taşıyıp diğer meslektaşların hakkını korumak adına bir adım atmışsınız. Peki işveren bir yaptırımda bulunmadı mı? 36 milyon ciddi bir zarar...
İE: Hukuk üzerinden bir hak arama tabi ki söz konusu. Ama bir taraftan da işverenin taahhüt ettiği bir tarih var. Mesela ben size bir yer sattım ve diyorum ki Ocak 2016'da bunu teslim edeceğim, gecikirsem de şu kadar ceza ödeyeceğim. Dolayısıyla teslim edemezsem bana dava açma hakkınız olur. Zararın 36 milyona çıkması biraz da bu sebeplerden...
Peki siz bunları bilerek mi projeyi devraldınız?
İE: Evet, bu problemler üzerine devreye girdik. Bir yanda ortada kalmış bir proje var, bir yanda da projeyi teslim etmemiz gereken bir müşteri kitlesi var. Çünkü proje bitmeden satılmış daireler var, bu Türkiye’de yasal bir süreç. Herkes öyle yapıyor. Bitirecek, ruhsatını, iznini alacak, teslim edecek, birkaç gecikme olursa da onun bedelini ödeyecek. Projeyi bitirdik ama hâlâ iskan ve ruhsatla ilgili problemler var, hukuki süreç devam ediyor. Meslek hukuku da, ticari hukuku da devam ediyor. Biz inşaat sürecini bir şekilde tamamladık, problemlerini çözdük; statik, mekanik elektrik projelerine kadar uygulama projesini baştan yaptık. Süperpozisyonlar en önemlisiydi, hatta yeniden yerleşimler yapıldı. Böyle olunca belediyedeki projelerin güncellenmesi, tadilat projelerinin hazırlanması gerekti. Ama tadilat projelerinin onaylanması için önceki mimarın imzası istendi çünkü müellif oydu. Orada başka durumlar yaşandı ki mimarın da 1 milyon liralık parası ödenmiş. Hatta ben önce mimarın parası ödenmemişse belki o yüzden kendisini geri çekiyordur diye düşünmüştüm. Ama sonra dava dosyalarında yapılan bütün ödemeleri gördüm. Proje bedelinin tamamı ödenmiş. İster istemez bu mesleği de, toplumu da, jüriyi de, odayı da eleştirme ihtiyacı hissediyoruz çünkü nereyi tutsanız elinizde kalıyor.