Fotoğraf : Onur Koca, İç Mimar
Değişen toplum, buluşma ve geçiş noktalarına odaklanarak yaşadığım çevreyi daha yakından inceleme yaparak fotoğraf notları oluşturmak oldukça heyecan verici. İnsanların bulundukları alanla kurdukları ilişkiler zamanla bütünleşerek birer koleksiyona dönüşerek yeni birer yansıma zemini oluşturmayı amaçlıyorum. Bu tutku nereden geliyor diye soranlar olursa aslında gündelik yaşamda hep geçilen ama belki de herkesin fark etmediği noktalara odaklanmak oldukça her zaman tutkulu geliyor.
Fotoğraf : Mert Uslu, Mimar
Ursula Le Guin’ın Mülksüzler romanında Odo ”Bütün olmak parça olmaktır; gerçek yolculuk geri dönüştür” der.
Bütünü oluşturan bir parça mıyım bilmiyorum fakat gitmek kadar geri dönüşün de önemli olduğunu biliyorum. Çocukluğumdan hatırladığım; zorlanarak çok yüksek bir dağa çıktığımda, ilk aklıma gelenin geriye bakıp buradan aşağı inemeyeceğim olduğu. Hala zaman zaman rüyalarımda var olur bu kesit.
İnsan her daim planlar yapar, bunların bir kısmı gerçekleşir bir kısmıysa sadece kurguda kalır. Bu planlar tüm yolculuğu soyuttan somuta evriltir. Fotoğraf da bu yolculukta an’ları soyuttan somuta evrilten bir eylemdir benim için. Yolculuğumdaki bazı an’ların sonsuza kadar benimle kalmasını sağlayan ve böylece onu somut bir gerçekliğe dönüştüren büyülü bir eylem. Bu eylemde yer alan her an, yolculuğumun kağıda aktarılmış küçük bir parçası esasında. Yolun gerçekliğini bu küçük parçalara dönüp baktıkça daha net kavrıyorum. Bakıp görmekle denklanşöre basmak arasında geçen o küçücük an’ı yakalamak ve onu somutlaştırmak, tasarıma dair giderek yoğunlaşan yolculuğuma tat katan mistik bir haz… Geri dönüşü düşünmek her ne kadar insanı korkutsa da, belgelenen her küçük an’ı geriye dönüp toplamak ve elinde var olanlar üzerine düşünmek Odo’nun gerçek yolculuğu geriye dönüşle ilişkilendirmesinin bir nedenidir belki de…
Fotoğraf : Berk Kır / Fotoğrafçı, İçerik Üreticisi, Sanat Tarihçisi
Özöğrenimli olduğu sanatsal üretim pratiğine bakıldığında fotoğraf medyumuyla ilişkilenen Berk Kır, fotoğraflarında hayatın akışına aykırı bir müdahale içerir. Zaman içinde meydana gelen olayları fotoğraflamak yerine, anları orada alımlayarak yarattığı sağduyu yaklaşımıyla başka zaman dilimlerinin içerisinde bir araya getirir. Kendi deyimiyle "hayat montajı" yaratır. Yaşadığı şehir olan İstanbul'da uzun mesafeli yürüyüşler yaparak bulduğu nesnelerle yaratacağı kompozisyonları destekler. Fotoğraf tekniklerini redderek, gerçekliğine en yakın bulduğu anları yaratmanın peşinden gider. Sanatçı; insan vücudu, mekan ve nesne arasındaki ilişkiye odaklanarak duygusal geçişlere ve çağdaş sorunlara yaklaşım geliştiriyor.