İstanbul: Bir Çıkış Yolu

Zuhal Nakay, Y. Mimar İTÜ/ETH-Zürich / 01 Ağustos 2025
Yazarlarımızdan Y. Mimar Zuhal Nakay, genç meslektaşlarının Venedik Mimarlık Bienali’nde sergilenen ve deprem gibi afetler sonrasında ulaşılabilirlik kavramını sokak düzenleri üzerinden sorgulayan mimarlık projesini tanıtıyor.

“Bir deprem anında içinde bulunduğumuz bina yıkılmasa dahi, gerçekten güvende miyiz? Sokaklar, acil bir durumda geçilebilir mi? Yardım ekipleri ihtiyaç duyulan noktalara zamanında ulaşabilir mi? Gündelik hayatın parçası olan dar yollar, kaldırım üstüne park etmiş araçlar, sokak mobilyaları ya da tehlikeli çıkmalar, afet sonrası birer engele dönüşebilir mi?”

Aktif deprem kuşağı üzerinde yer alan bir ülkenin vatandaşları ve İstanbul gibi bir metropolün sakinleri olarak, bunlar özünde hepimizin aklında olan sorular. İstanbul’un düzensiz ve sadece yapı ölçeğinde dönüştürülmekte olan kent dokusu içinde de bu sorular ne yazık ki yeterince tartışılmıyor. Oysa olası bir deprem sonrasında yalnızca yapıların değil, kent içi erişimin nasıl etkileneceği de yaşamsal önemdedir. 

“İstanbul: Bir Çıkış Yolu” (Istanbul: A Way Out) mimarlık projesi, tam da bu soruların peşine düşen araştırma temelli bir çalışma. 2025 Kasım ayına kadar Venedik Mimarlık Bienali'nin Arsenale kısmında sergilenmekte olan bu proje acil durumdaki ulaşılabilirlik kavramını sadece yıkılan binalar değil, her gün karşılaştığımız sokak düzenleri üzerinden yeniden sorguluyor. Deprem sonrasında insani yardıma ulaşabilmek için, şehir içindeki potansiyel çıkış yollarını belirlemeyi amaçlıyor.

Bu doğrultuda yapay zekâ destekli bir analiz ile mimari ögeler, dar yollar, sokak mobilyaları, park halindeki araçlar ve kaldırım kullanımı gibi kentsel unsurlar incelendi. Bu unsurlar, afet anında müdahaleyi zorlaştırabilecek potansiyel riskler olarak sınıflandırıldı ve farklı risk düzeylerine göre haritalandı. Ortaya çıkan karşılaştırmalı risk haritalama sistemi, mahallelerdeki kritik sokakları öne çıkararak hem yerel yönetimlerin hem de kent sakinlerinin bu alanları deprem öncesinde fark etmelerini ve dolasıyla da bilinçlendirilmelerini sağlayabilecektir.

Farklı ülkelerin deprem bölgelerinden gelen, 30 yaş altı mimar ve araştırmacılardan oluşan ekip tarafından geliştirilen bu proje, yalnızca İstanbul için değil, benzer tehlikeler taşıyan diğer şehirler için de uygulanabilir bir model sunmayı hedeflemektedir.

İstanbul. Fotoğraf kaynak: http://www.mimarist.org/

Giriş

“İstanbul: Bir Çıkış Yolu”, İstanbul'un deprem sonrası acil durum koşullarını inceleyen, araştırma odaklı bir mimari projedir. Çalışmada sadece yıkılabilecek binalara odaklanmak yerine, sokakların acil durum müdahalesi, tahliye ve yardım dağıtımı için erişilebilir olup olmadığı inceleniyor. Bunun nedeni de, 20 milyon nüfuslu İstanbul’un imar kurallarına uymayan yoğun yerleşim alanları ve öngörülemez kentsel yapılaşmasıyla kaotik bir şekilde gelişmiş olmasıdır. 

Resmi tehlike değerlendirmelerinde yapısal risklere vurgu yapılmaktadır, ancak 2023 yılında Türkiye'de meydana gelen Kahramanmaraş depremleri, arama kurtarma ekiplerinin depremzedelere ulaşılmasını engellediği için kapanan yolların da aynı derecede ölümcül olabileceğini göstermiştir. Bu sorunu çözmek için kentsel gözlem ve yapay zekâ tabanlı analiz birleştirildi. Yollar, nesne algılama ve semantik segmentasyon (anlamsal bölümleme) modelleri yardımıyla incelendi ve bunun sonuncunda da acil durumlarda erişimi engelleyebilecek, dar sokaklar, geleneksel mimari özellikler (cumbalar), sokak mobilyaları, park edilmiş arabalar ve kaldırım kullanımı gibi kentsel unsurlar belirlendi. Bu unsurlar, afet sonrası erişimi zorlaştırma/engelleme olasılıklarına göre kategorize edildi ve puanlandı.

Sonuç, erişim engellerinin daha sık meydana gelme olasılığı yüksek olan sokakları öne çıkaran karşılaştırmalı bir risk haritalama sistemidir. Bu yöntem, yıkılabilecek binaları tahmin etmek yerine acil durum planlaması için yeni bir analiz katmanı sunarak, yetkililerin alternatif tahliye yolları ve kritik kentsel darboğazları belirlemelerine yardımcı olmaktadır.

“İstanbul: Bir Çıkış Yolu” projesi, kentsel dirençliliği yeniden düşünmeye davet ediyor; sadece yapısal sağlamlık açısından değil, erişilebilirlik, acil durum müdahalesi ve afet sonrası hayatta kalma açısından da.

Ekip

“İstanbul: Bir Çıkış Yolu” projesi, yenilikçi tasarım ve eleştirel söylem konusunda ortak hedefi olan, 30 yaş altı çok uluslu bir mimar grubun girişimi ile başladı. Üyeleri arasında, farklı akademik ve mesleki geçmişlere sahip doktora öğrencileri, araştırmacılar ve profesyonel mimarlar bulunmaktadır. Mimari yarışmalar, seminerler ve küçük ölçekli araştırmalara olan ilgileri nedeniyle bir araya gelen ekip, yapılı çevre alanındaki acil konuları araştırmak için düzenli olarak ortak tartışmalar yürütmektedir. Bu proje de, ekibin 2023 yılında Türkiye'de meydana gelen art arda iki yıkıcı depremin ardından sismik dirençlilik üzerine yapılan değerlendirmelerinden kaynaklanan böylesi bir diyalogdan doğmuştur.

0 Noktası

2023 yılında meydana gelen Kahramanmaraş depremleri, yaklaşık 20 milyon nüfuslu İstanbul'da uzun süredir beklenen büyük depremin gerçekleşeceğine dair yaygın endişeleri daha da artırdı. Birçok Avrupa kentinden farklı olarak İstanbul’un büyük ölçüde plansız ve parçalı bir şekilde gelişmesi, önemli kırılganlıklara yol açmıştır. Mevcut veriler, yaklaşık 2 milyon kişinin doğrudan risk altında olduğunu göstermektedir (bkz. Kaynakça). Bu endişe verici durum, şehrin mekânsal ve altyapısal kırılganlıklarını daha iyi anlamak ve ele almak için acil ihtiyaçtan hareketle araştırmanın başlatılmasına neden oldu.

Sorun: Gizli Bir Kriz

Deprem tehlikesi değerlendirmeleri geleneksel olarak binaların yıkılma olasılığına odaklanmaktadır. Ancak 2023'teki olaylar, en ciddi sonuçların genellikle sarsıntı durduktan sonra ortaya çıktığını gösterdi; özellikle acil durum müdahaleleri ve hayati yardımlarla ilgili erişimde gecikme yaşandığında.

Bir şehirde açıkça tanımlanmış tahliye rotaları yoksa ne olur? Ya da yollar yıkılan binalar dışındaki unsurlar tarafından engellendiğinde? Yoğun, imar kurallarına uymayarak gelişen ve zorlu arazi özelliklerine sahip kentsel alanlarda bu tür koşullar ciddi, hatta hayati tehlike arz eden riskler oluşturabilir.

Yaklaşımımız: Görünenin Ötesine Bakmak

İstanbul'u analiz etmek için farklı bir yaklaşım benimsendi. Bu yaklaşım, odak noktasını yapısal yetersizliklerden uzaklaştırdı. Bunun yerine araştırma bunun benzeri sorulara odaklandı: Binalar sağlam kalsa bile bir sokak geçilemez hale gelebilir mi? Park edilmiş araçlar, sokak mobilyaları veya dar geçitler acil durum müdahalesine engel olabilir mi? Bu tür koşullar sistematik olarak haritalandırılabilir mi?

Bu soruların cevabını bulabilmek için, kentsel dokuda yer alan mekânsal ve davranışsal kalıpları hızlı bir şekilde yorumlayabilecek yapay zekânın kullanılmasına karar verildi.

Çalışma alanları, deprem riski ile sosyoekonomik kırılganlık arasındaki ilişkileri ortaya koyan araştırma sonuçları temelinde seçildi. Bu seçimde, yüksek nüfus yoğunluğu, imar kurallarına uymayan kentsel gelişme ve düzensiz yol ağları ile karakterize edilen mahallelere öncelik tanındı.

1. Kentsel Nesneler

Yoğun ve kalabalık bir kentin sokaklarında; park edilmiş arabalar, ağaçlar, büfeler, şehir mobilyalar, kent sakinlerinin düzensiz kaldırım kullanımları gibi her gün önümüze çıkan kentsel unsurlar, erişimin bir ölüm kalım meselesi haline gelmesi durumunda kaçış/tahliye engeli olma potansiyeli taşıyorlar. “İstanbul: Bir Çıkış Yolu” projesi, bu unsurlara sayıları ve yerleşim niteliklerine göre risk puanı vererek ve buna göre haritalandırarak, deprem sonrası erişilebilirlik sorununun sadece yıkılmış binalardan değil, düzensiz kullanımın neden olduğu kentsel karmaşadan da kaynaklanabileceğini ortaya koymaktadır.

2. İstanbul

İstanbul, hem Avrupa'nın herhangi bir başkentinden daha kalabalık bir şehirdir hem de farklı sosyo-ekonomik bölgelerden oluşmaktadır. Tarih boyunca göç dalgalarıyla şekillenerek, sürekli genişlemiştir. Bu nedenle kullanılan yapay zekâ modelini eğitmek için İstanbul'da 7 Vaka Çalışması Alanı seçilerek, nesne çeşitliliği artırıldı.

Analiz temel bir soru ile başladı: Yapay zekâ modelin sonuçları, İstanbul'un semtleri arasındaki yaygın olarak bilinen sosyoekonomik farklılıklarla uyumlu mudur?

Bunu araştırmak için, birbirinden farklı üç bölge seçildi:

- Dolapdere, yoğun nüfuslu, sosyoekonomik açıdan dezavantajlı, kentsel planlama ve altyapısı yetersiz olan bir semttir.

- Ortaköy, tarihi açıdan zengin, mimari dokusu korunmuş, nispeten güçlü bir sosyo-ekonomik profile sahip, ancak kentsel gelişimi orta dereceli bir semttir.

- Göztepe, düşük nüfus yoğunluğu ve iyi yapılandırılmış kentsel düzeni ile yüksek sosyo-ekonomik standardı yansıtan, yeni planlanmış bir semttir.

Amaç, bu sosyo-mekânsal bağlamı modeli eğitme sürecine dâhil ederek, yapay zekâ tarafından belirlenen risk faktörlerinin fiziksel engellerden daha fazlasını yansıtıp yansıtmadığını ve acil durumlarda kentsel gelişmedeki eşitsizliğinin erişilebilirliği nasıl etkilediğine dair bilgi sağlayıp sağlamadığını öğrenebilmekti.

3.YOLO Modeli

Bu İllüstrasyon/Google Harita görüntüsünde, YOLO Modeli (You Look Only Once Modeli) acil durum erişimini engelleyebilecek unsurları, örneğin cumbalı pencereleri, dar kaldırımları, park edilmiş arabaları ve hatta sokak lambalarını tespit etmektedir. Yapay zekânın Google İmajları ile eğitilmesinden sonra, Nesne Algılama (Object Detection) her saniyenin önemli olduğu durumlarda yardımı yavaşlatabilecek görünmez engelleri görmeye başlıyor.

4. Sokak Kesit Diyagramı

Proje kapsamında geliştirilen görsel analiz araçlarından biri olan sokak kesit diyagramı, yapay zekâ tabanlı modellerle belirlenen potansiyel risk unsurlarını göstermektedir. Park edilmiş arabalar, ağaçlar, otobüs durakları, dar kaldırımlar ve cumba gibi mimari çıkıntılar çerçevelenerek vurgulanıyor. “Yoğunluk Etkileşim Faktörü” olarak adlandırılan yatay eksen, bu unsurlar arasındaki mekânsal etkileşimin yoğunluğunu temsil ederken, “Risk Faktörü Ağırlığı” olarak adlandırılan dikey eksen, her bir unsurun acil durum erişilebilirliğini engelleme potansiyelini öne çıkarıyor.

Bu görsel temsil, “İstanbul: Bir Çıkış Yolu” projesinin temel yaklaşımını doğrudan yansıtmaktadır. Bu proje, kentsel acil durum hazırlığını yapısal riskten öte mekânsal erişilebilirlik temelinde yeni bir yaklaşımla ele alıyor. Proje, bu engel risklerini haritalandırarak, yetkililere bir afetin oluşması durumunda kritik darboğazları ve alternatif tahliye yollarını belirlemelerine yardımcı olacak çok katmanlı bir değerlendirme sistemi sunuyor.

5. Sokak Grafiği

Bu grafik, bir sokağın fiziksel genişliği ile ilgili risk puanı arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Dar ve yoğun nüfuslu sokaklar daha yüksek risk seviyelerine karşılık gelirken, daha geniş ve açık yollar acil durum erişilebilirliği açısından daha güvenli kabul ediliyor.

Bu bulgu, “İstanbul: Bir Çıkış Yolu” projesinin temel argümanını güçlendiriyor: Afet senaryolarında, sokakların erişilebilirlikleri binaların yapısal sağlamlıkları kadar kritik bir öneme sahip olabilir. Bu proje, deprem sonrası hayatta kalmanın sadece hangi binaların yıkıldığına değil, aynı zamanda arama kurtarma ekiplerinin depremzedelere ulaşıp ulaşamayacaklarına da bağlı olduğuna vurgu yapıyor.

6. Toplam Risk Haritası

Yukarıda yer alan haritalar, Dolapdere, Ortaköy ve Göztepe semtlerinin risk analizlerini göstermektedir. Her bölge, farklı boyutlardaki ızgara sistemleri kullanılarak değerlendirildi ve risk seviyeleri, “Toplam Risk Puanı” formülüyle hesaplandı.

Bu formül; engellenmiş sokak, kaldırım ve açık alan oranlarını; sokaklardaki nesne sayısı ve niteliklerini; nesneler arası ilişkileri; bina ve sokak yenileme göstergelerini ve piksel bazlı sokak genişliklerini dikkate almaktadır. Elde edilen puanlar, 0-100 arası birimsiz bir değerle, sokakların erişime kapanma olasılıklarına göre standartlaştırıldı ve karşılaştırılabilir hale getirildi.

Analiz sonuçları:

- Göztepe: Ortalama risk puanı 31, minimum değer 9.6
Ortaköy: Ortalama risk puanı 53, minimum değer 9.52
Dolapdere: Ortalama risk puanı 61, minimum değer 13.7

Bu değerlendirme, afet sonrasında semtlerden çıkışa uygun sokakların belirlenmesinde yol gösterici oldu. Buraya önemli bir not da düşmek gerekiyor: Ortalama risk puanları çok farklı olmasına rağmen Göztepe ile Ortaköy’ün minimum değerleri birbirine çok yakın. Bunun nedeni de Ortaköy’ün eski şehir dokusunun bazı yerlerde iyi bir çıkış yolu sağlıyor olmasıdır. Böylesi eski semtlerde buna rastlamak mümkün olduğundan, Ortaköy bu proje için özel seçildi ve buna yönelik tahmin edilen sonuç da elde edildi. 

Bu yöntem, mahalle düzeyindeki erişilebilirlik zafiyetlerinin karşılaştırmalı bir şekilde anlaşılmasını sağlayarak, mekânsal düzenlemelerin acil durum müdahale potansiyelini nasıl etkilediğini göstermektedir. “İstanbul: Bir Çıkış Yolu” projesi, farklı kentsel dokulara uygulanan bu puanlama sistemiyle afet sonrası risk değerlendirmesi ve planlaması için ölçeklenebilir ve veriye dayalı bir araç oluşturmasını amaçlamaktadır.

Projenin tanıtımı bu bilgilerle sona eriyor. Öncelikle uluslararası bu genç ekibin eline, emeğine sağlık!

Başka açıdan bakacak olursak, bu genç meslektaşlarımız yapı ölçeğindeki kentsel dönüşümün afet sonrası arama kurtarma faaliyetleri açısından ne denli yetersiz kaldığını bilimsel açıdan gösteriyor diyebiliriz. Bunun nedeni de, yapı ölçeğindeki yenilemenin var olan sokak düzeninde yenilemeye gitmemesi, hatta var olana ek nüfus ve trafik yoğunluğu getirmesidir. Erişilebilirlik de sadece göçük altında kalanlar açısından düşünmemelidir. Afet sonrasında itfaiye, gıda, su ve ilaç temini gibi hizmetler de aynı derecede yaşamsal önemdedir. 

Bunun içindir ki biz mimarlar yıllardır uyarmaya çalışıyoruz: Kentsel dönüşüm mutlaka erişilebilir yol ağı ve yeşil alan/toplanma alanları planlamasını da kapsamalıdır, dolasıyla da yapı değil ada bazında yapılmalıdır. Yukarıda yer alan analiz sonuçlarının da gösterdiği üzere, imara uygun düzgün kentsel gelişme ile imara uygun olmayan gelişigüzel kentsel gelişme deprem gibi afetlerin oluşması durumunda acil müdahale ile tahliye erişilebilirliğini doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle de kentsel dönüşüm ağırlıklı olarak ikinci sırada belirtilen bölgelerde ve mutlaka ada bazında yapılması, afet sonrası senaryolara yönelik olarak sadece orada yaşayanlar için değil İstanbul’un tüm sakinleri için yaşamsal önemdedir. 

Projede yer alanlar:

Eren Sezer (Y. Mimar / Araştırmacı, Türkiye, eren.sezer@hotmail.com)
Egemen Sezer (Y. Mimar / Araştırmacı, Türkiye, egemensezeruni@gmail.com)
Nour Fneich (Y. Mimar / Araştırmacı, Lübnan, nourfneish1@gmail.com)
Raşit Eren Cangür (Y. Mimar / Araştırmacı, Türkiye, rasiterencangur@gmail.com)

Andrei Calin Teodorescu (Y. Mimar / Araştırmacı, Romanya, andreiteodorescu1997@gmail.com)
Sonya Ragimova (Y. Mimar / Araştırmacı, Rusya, arch.sona.ragimova@gmail.com
)
Nicolo Carlini (Y. Mimar / Araştırmacı, İtalya, carlininicolo@gmail.com)

Proje hakkında daha fazla bilgi ve iletişim için bkz:  “Istanbul: A Way Out” ,  La Bienale di Venezia

Kaynakça:

İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi

Türkiye Cumhuriyeti İstanbul İli Sismik Mikro-Bölgeleme Dahil Afet Önleme/Azaltma Temel Planı Çalışması


Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :