ZGF Architects tarafından tasarlanan, türünün en büyük örneği ve depreme dayanıklı Portland Uluslararası Havalimanı’nın ahşap çatılı ana terminali, ormanda yürüyüşe çıkmış hissini veriyor.
Fotoğraflar: ©Ema Peter, Dror Baldinger
“Amerika'nın en iyi havalimanı” olarak övülen Portland Uluslararası Havalimanı, önümüzdeki yirmi yıl içinde kapasitesini önemli ölçüde artırarak yıllık 35 milyon yolcuya hizmet vermeyi planlıyor. ZGF Architects tarafından tasarlanan ve taban alanını iki katına çıkaran Ana Terminali Genişletme Projesi, hem yolcuları hem de çalışanları Pasifik Kuzeybatı'nın güzelliğini keşfetmeye davet ediyor. Yeni terminal alanına adım atan ziyaretçiler, adeta ormanda yürüyüşe çıkmış gibi hissediyor. Yolcularını uçuşa hazırlayan havalimanı onlara panoramik manzarası, bol gün ışığı, özgün iç mekân tasarımları ve bölgenin doğal güzelliğini çağrıştıran sanat eserleriyle eşlik ediyor.
Portland Uluslararası Havalimanı’nın yenilenen ana terminali, Prix Versailles tarafından dünyanın en güzel havalimanı terminalleri ödülüne aday gösterilirken, sürdürülebilir yapılar için verilen “2025 Holcim Foundation for Sustainable Construction Awards” ödülünün sahibi oldu. Proje 2024 yılında tamamlandı.



Ziyaretçileri karşılayan etkileyici ahşap çatı, aynı zamanda eyaletin orman ürünleri konusundaki yenilikçi tarihini de simgeliyor. Çatının yapımı için kullanılan yerel ahşap, 970 km yarıçapındaki bir alana yayılmış olan arazi sahiplerinden ve kereste fabrikalarından temin edildi. Masif ve lamine ahşaptan oluşan yaklaşık 8.200 ton ağrılığındaki ve 35.000 m2 büyüklüğündeki dalgalı formlu çatıyı, her birinin ortasında yuvarlak çatı ışıklığı bulunan 34 adet Y şeklindeki kolon taşıyor. Çatının temelini oluşturan ve sürdürülebilir bir şekilde elde edilen yerel ahşap, ait olduğu yere saygı duruşu olarak, temin edildiği kaynak olan ormana kadar takip edilebiliyor. Böylece onun ortaya çıkmasında katkıda bulunan küçük aileler ile Pasifik Kuzeybatı kabileleri (Kızılderili halkları) ve diğer arazi sahipleri de onurlandırılıyor.
Yeniden yapılandırılan ve genişletilen bilet gişeleri bölümünde, yolcuların geleceğe yönelik gereksinimleri ve teknolojiyi kullanımlarındaki olası değişimler de dikkate alındı. Güvenlik kontrol noktalarına doğru ilerleyen yolcular, çevredeki ağaçların gölgesinden süzülen ışıkların oluşturduğu büyüleyici manzarayla karşılaşıyorlar. Yemyeşil biyofilik tasarım (iklime duyarlı mekân tasarımı/ insan sağlığını geliştirmek için doğal sistemleri ve süreçleri dâhil eden tasarım), Pasifik Kuzeybatı'nın ünlü ormanlarından birinde dolaşıyor hissi verirken, ileriye doğru yönlendirme de sağlayarak iki görevi birden yerine getiriyor. Bu merkezi eşik, devamında güvenlik bölgesinin yer aldığı, benzersiz bölgesel ürünleri ve yemekleriyle bilinen popüler pazar alanına açılıyor. Güvenlik kontrolleri ve şeritleri buradan doğrudan görülebildiğinden, yolcular aceleyle güvenlik kontrolünden geçmek yerine durumu izleyebilip buna uygun hareket edebiliyorlar.


Genişletilen ana terminale Portland’ın karakterini yansıtmak projenin başından itibaren en önemli ölçütünü oluşturdu: Buradan ayrılmasını zor kılacak derecede ilerici, yeşil ve cezbedici olması. Portland mahallelerinin samimi boyutundan esinlenen yeni terminal, güvenlik noktasının ötesinde bir dizi odalar şeklinde tasarlandı. Yolcular biniş kapısına doğru ilerlerken dinlenebilecekleri, enerji toplayabilecekleri ve atıştırmalık alabilecekleri çeşitli büyüklükteki alanlardan yararlanabiliyorlar.
Küçük meydanlar, çardaklar ve hareketli koridorlar Portland'ın şehir planlama geleneğini hatırlatıyor. Bu samimi ölçek, Portland'ın yaya dostu ağaçlıklı caddelerini çağrıştırırken, davetkâr kafe oturma alanlarının ve kentsel mobilyalarla donatılmış özenli köşelerin tasarlanmasına de ilham kaynağı oldu; güvenlik kontrolünü geçtikten sonra kısa mola durakları şeklinde. Tavanı perde gibi saran ahşap kafes kaplama, yolculara keyifli ve konforlu bir ortam sağlayan asma bitkilere de destek oluşturuyor. Havalimanına doğru görüş açısını büyüten yeni düzenleme, yolculara uçakların kalkış ve inişlerini izleme imkânı sunarak geçmiş dönemlerin romantik uçuş hissini yeniden yaşatıyor.


Ahşap Malzemenin Temini
Proje ekibi, Oregon’un orman ürünleriyle ilgili yenilikçi tarihini onurlandırmak adına, havalimanın ana terminalinin çatısının inşası için Oregon ile komşu Washington eyaletlerinden yaklaşık 6.000 m3 lamine ahşap kiriş ve ağır ahşap yapı malzemesi tedarik etti. Projenin temel hedeflerinden biri, ahşabı yerel ve sürdürülebilir kaynaklardan temin ederek nihai ahşap ürünleri kökenleri olan ormanlarla yeniden ilişkilendirmekti.
Bu kulağa kolay gelse de, FSC (Forest Stewardship Council/Orman Yönetim Konseyi) gibi kuruluşlarda sertifikalı sürdürülebilir ahşabın sınırlı bulunabilirliği ve kereste fabrikalarındaki geleneksel toplu işleme uygulamaları, proje ekibini sürdürülebilir kaynak kullanımı konusunda tümüyle yeni bir yaklaşım geliştirmek zorunda bıraktı.
Dikkatli planlama, arazi sahipleri ve kereste fabrikalarıyla diyalog ve son olarak da bol miktarda yaratıcılık sayesinde, bu proje daha önce bu büyüklükte hiçbir projenin başaramadığı bir şeyi başardı: Projede kullanılan tüm ahşabın doğrudan temin edildiği kaynağa kadar takip edilebilmesini.


Çatının Prefabrik Üretimi ve Montajı
Projenin en büyük zorluklarından biri, yolculara en düşük düzeyde rahatsızlık vererek havalimanı faaliyetlerinin sürdürülmesini sağlamak ve aynı zamanda yüksek güvenlik standartlarını korumak oldu. Çatı, hizmeti olabildiğince aksatmamak ve inşaatı kolaylaştırmak için, Portland Uluslararası Havalimanı pistinde bir yıl boyunca tamamen prefabrik üretildi. Çatı strüktürü yuvarlak çatı ışıklıklarını, yalıtımları, mekanik bileşenleri ve kaplama malzemelerini içeren ve “kaset” olarak adlandırılan 20 ayrı bölüme ayrıldı. Her bir kaset yaklaşık 120 özel parçadan oluştu.
Prefabrikasyon tamamlandıktan sonra, en büyüğü yaklaşık 67m x 34m boyutlarında olan kasetler, 2022 yılında inşaat alanının altında yolcu veya bina sakinlerinin bulunmadığı uygun zaman aralıklarında, birkaç gece içeresinde monte edildi. Ekipler, özel Mammoet vinçleri kullanarak bunları mevcut terminalin ve kolonların üzerine yerleştirdi.


Depreme Dayanıklılık
Havalimanının Cascadia Dalma Zonu’nun (Kuzey Vancouver Adası'ndan Kuzey Kaliforniya'daki Cape Mendocino'ya kadar uzanan 1.000 km uzunluğunda eğimli fay) içinde yer almasından ötürü, yapının güçlü bir depreme karşı dayanıklı inşa edilmesine büyük önem verildi. Olası bir depremde yapısal hasarı en aza indirgemek amacıyla çatı ve giydirme cepheler her bir yönde yaklaşık 60 cm hareket edebilecek şekilde tasarlandı.
Bu hareket esnekliği, çatı strüktürünü destekleyen ve yalıtan sismik izolatörlerden kaynaklanıyor. Söz konusu izolatörler, üst yapıyı sallanan zemin üzerinde duran alt yapıdan büyük ölçüde ayırarak, sismik olay sırasında yanal harekete izin veriyor. Cephe giydirme sistemi altındaki yapıya, dönme hareketleri yapabilmesini sağlayan menteşe bağlantıları ile sabitlendi. Ayrıca sızdırmaz bina zarı, pasif ısıtma ve soğutma sistemleri ve doğal gün ışığı kullanımı, elektrik şebekesinden kopma durumunda pasif hayatta kalma yeteneği sağlıyor.


Sağlıklı ve Sürdürebilir Havalimanı Tasarımı
Portland Havalimanı planlama sürecinin başından itibaren sürdürülebilirliğe büyük önem verdiğinden, kilit paydaşlarla 11 adet “Sağlıklı Bina Odak Grubu” toplantısı düzenlendi. Bu toplantılarda su, malzeme, sağlık ve iyi olma hali gibi konular tartışılarak, havalimanın temel ilkeleri ve çevresel hedefleriyle uyumlu bir genel çerçeve belirlendi.
Mevcut havalimanına yapısına göre %50 karbon azaltımı gibi iddialı bir hedef, ahşabın yanı sıra çeliğin ve geri kazanılmış malzemelerin kullanımıyla gerçekleştirildi. Yeni bir terminal inşa etmek yerine mevcut terminal yapısını yenileme ve genişletme kararıyla projede önemli ölçüde karbon tasarrufu sağlandı.
Isıtma ve aydınlatma, mevcut havalimanının en önemli operasyonel karbon yüklerini oluşturuyor. Yüksek verimli, açık devreli jeotermal ısı pompası sistemi havalimanının tamamına neredeyse %95 oranında fosil yakıt kullanmayan bir ısıtma sistemi sağlarken, zaman içerisinde daha da çevre dostuna dönüşecek olan enerji şebekesinden yararlanabilme özelliği taşıyor. Ana terminalde LED'lerin kullanılması ve önemli ölçüde gün ışığından yararlanılması, projenin Oregon Enerji Yönetmeliği kapsamında %30 enerji tasarrufu hedefine ulaşmasını sağladı.
Önümüzdeki on yıl içinde yolcu sayısı ve bununla birlikte toplam su tüketimi artacak olsa da, içilmeyen kullanımlar için kuyu suyundan yararlanılması nedeniyle yolcu başına temiz su tüketim miktarının azalması bekleniyor.
Yolcuların ve çalışanların sağlığı ve iyi olma hali de, önceliklendirilen temel konuların arasında yer aldı. Araştırmalar doğa ile bağlantının stresi azalttığını, bilişsel performansı artırdığını ve ruh halini iyileştirdiğini gösteriyor. Tasarım ekibi havalimanı deneyimini iyileştirmek için kapsamlı bir biyofilik tasarım stratejisi geliştirdi. Bunun sonucunda da, yolculuların büyük çoğunluğu havalimanında geçirdikleri süre zarfında manzara, gün ışığı, malzemeler ile görsel ve termal konfor sayesinde doğayı doğrudan deneyimleyebilmektedir.
Ekip, proje kategorileri temelinde kriterler ve yaklaşımlar açısından farklılık gösteren mevcut malzeme standartlarını inceledikten sonra, malzeme seçimini optimize etmek ve özel bir çerçeve geliştirmek için yerel kaynaklardan ve uzmanlıktan yararlanmaya karar verdi. Çerçeve kapsamında uçucu organik bileşikler (VOCs/ Volatile Organic Compounds) ve kimyasal bileşimler için kriterler belirlendi. Sonuç olarak, malzemelerin %90'ından fazlası uçucu organik bileşenler ve salınım kriterlerini karşılarken, %75'inden fazlası da özel kimyasal çerçeve kriterlerini karşılamaktadır.

Haber Architizer’dan çevrilerek derlenmiştir.