Dabbagh Architects mimarlık ofisinin kurucusu olan Sumaya Dabbagh’ın liderliğinde tasarlanan bu minimalist cami, huzurlu ve ruhani bir ortam oluşturarak ibadet edenleri dış maddi dünyadan içsel bir deneyime yönlendirmek amacıyla biçim, malzeme ve doğal ışığın son derece zarif ve ustalıkla kullanıldığı çağdaş bir ibadet yapısıdır.
Fotoğraflar: ©Gerry O'Leary
Dubai’de Dabbagh Architects mimarlık ofisi tarafından tasarlanan ve Işık Camii olarak da adlandırılan Mohamed Abdulkhaliq Gargash Camii (Muhammed Abdülhalik Gargaş Camii), aynı zamanda Arap Birleşik Emirlikleri’nde bir kadın mimarın imzasını taşıyan ilk camilerdendir.

Sumaya Dabbagh, Körfez bölgesinde mimarlık ofisi de olan kendi kuşağındaki az sayıdaki Suudi kadın mimarlarından biridir. Çevresiyle diyalog içinde olan kültürel açıdan anlamlı binalar tasarlama konusunda ün yapmış olan sanatçı, mimaride soyut olana önem veriyor. Bina ve kullanıcıları arasında bir bağ kurmak için tasarımlarında anlam ve şiirsel bir duygu yaratmaya çalışıyor. Daha önce gerçekleştirdiği projelerinin arasında, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan, küçük bir kasaba olan Mleiha’da çölden yükselen kavisli bir kumtaşı yapı olan Mleiha Arkeoloji Merkezi (2016) de bulunuyor. Proje, diğer ödüllerinin yanı sıra, Archtitecture MasterPrize (2020) ödülüne layık görüldü ve ayrıca Ağa Han Ödülleri'ne de aday gösterildi (2018).



Gargash ailesinin amacı, topluma bir armağan olarak ve ailenin merhum reisi Mohamed Abdulkhaliq Gargash anısına, Dubai’nin endüstriyel merkezi olan Al Quoz bölgesinde huzurlu ve ruhani bir ibadet mekânı oluşturacak minimalist, çağdaş bir cami inşa etmekti. Dabbagh Architects mimarlık ofisi, projenin yerel endüstrileri destekleme yükümlülüğü ve sürdürebilir tasarım hedefleri doğrultusunda doğal taşı Umman’dan; beton, alüminyum, kaplama, doğrama ve seramik malzemelerini de BAE’den tedarik etti.

Tasarımın ana yaklaşımı, ibadete hazır ve kutsala yakın olma hissini bina boyunca pekiştiren mekânlar arası süren bir geçiş yolculuğuyla ibadet eylemini güçlendirmek oldu. Somaya Dabbagh’a göre: “Bir ibadet alanı yaratmanın özel bir tasarım zorluğu oluyor. Namaz adanmışlık içeren bir eylemdir. İbadet eden kişinin buna tümüyle hazır olması gerekir. Günümüz modern yoğun yaşamındaki dikkat dağıtıcı unsurlar zihnin sakinleşmesini ve içsel dinginliği tam anlamıyla yakalamayı zorlaştırabiliyor. Bu nedenle caminin tasarımında, ibadet edenlerin yoğun dış dünyadan uzaklaşmasına ve içsel bir deneyime hazırlanmasına olanak tanıyan bir alanlar dizilimi sunuldu.”



Doğal ışık, maneviyat hissi ile dünyevi ve uhrevi arasındaki bağlantıyı güçlendiren ve ibadet edenlerin bina içindeki yolculuğunu yönlendiren bir araç olarak kullanılıyor. Kutsallık hissinin oluşturulmasında boyut da önemli bir rol oynuyor. Caminin dış mekânında yer alan perforeli gölgelendirme, iç mekânda perforeli bir ışık eşiği oluşturarak ibadet edenleri fiziksel temizliğin zihinsel temizliğe dönüştüğü ve namaza hazırladığı abdest alanına davet ediyor. Hazırlık sürecini geliştirmek için ışığın yoğunluğu bir mekândan diğerine değişirken, ibadet eden kişi sonunda namaz alanına vardığında bunu eda etmeye hazır oluyor.
Dabbagh Architects mimarlık ofisi, İslami formun geleneksel tipolojisini basitleştirerek ve özüne indirgeyerek çoklu bloklardan kaçınmaya çalıştı. Erkek ve kadınların ayrı ibadet alanlarını içeren ana blok ile abdesthaneler ve imama ayrılan özel bölümden oluşan yan bloğu bir iç avluyla birbirinden ayırdı. Geleneksel cami mimarisinden farklı olarak, minare ana yapıdan ayrı tasarlandı. Bu projedeki kullanılan desen ve malzeme, ziyaretçinin dışarıdan avluya doğru yürürken ve binaya girerken yaşadığı deneyimi geliştirmeyi amaçlıyor. Binanın tamamında geleneksel İslam geometrisine gönderme yapan, ancak dekonstrüktif çağdaş bir dille yeniden yorumlanan üçgen desen uygulandı. Yeniden yorumlanan İslami desenler ve üçgen geometri, duvarlar, halılar ve aydınlatma armatürleriyle kesişen çizgiler olarak iç mekân boyunca uyumlu şekilde yayılıyor.


Namaz vakitlerinin düzeni, gece ve gündüzün doğal ritmiyle insanlar arasında bir bağ oluşturuyor. Sumaya Dabbagh, caminin tasarımının sunduğu deneyimin ve doğal ışığın kontrollü girişinin bu bağlantıyı güçlendirmeyi amaçladığını belirtiyor. Bu üç şekilde gerçekleştiriliyor: Dikey yönde perforeli kubbe ile gökyüzüyle olan manevi bağlantıyı güçlendirerek ve yanlardaki dar açıklıklardan gelen ışık huzmeleriyle ilahı aydınlatma hissi yaratarak; namaza yönelik olarak mekânının odak noktasını vurgulamak için mihrabın arkasını dolaylı aydınlatarak; iç mekândaki dekoratif desenlerini takip eden cephedeki bir dizi küçük açıklıklardan oluşan ışık oyunlarını kullanarak.



Cephe kaplamasında girintili perforeli öğeler şeklinde kullanılan bu üçgen desen, bina kabuğuna dinamik bir görünüm kazandırıyor. İç mekânda ise bu perforeler ana mekânları aydınlatmak ve sakin bir atmosfer ile maneviyat hissini güçlendirmek için doğal ışığı kontrollü ve zarif bir şekilde ibadet alanlarına yayarken, aynı zamanda caminin içini de serinletiyor. Çift katmanlı kubbenin tasarımı, doğal ışığın aynı üçgen desenli dekoratif iç katmandan süzülerek içeri girmesini sağlıyor. Bu ışık huzmeleri namazın dış dünyadan arınmış ruh haline uygun, doğal aydınlatılmış huzurlu bir ibadet ortamı yaratıyor.

2021 yılında tamamlanan binanın genel tasarımında hat sanatı da önemli bir rol oynuyor. Caminin cephesini saran Rahman Suresi’nin ayetleri, içeri girdiğinizde mekânın ruhani doğasına işaret eden ve tüm yapı boyunca kutsallığı çağrıştıran, metaforik koruyucu bir bant şeklinde tasarlanmış.
Haber Archdaily ve Archello’dan çevrilerek derlenmiştir.