Bir Nil Yalter Retrospektifi: "20. Yüzyıl / 21. Yüzyıl"
Galerist, yaşayan en önemli çağdaş sanatçılardan biri olarak değerlendirilen Nil Yalter'in "20. Yüzyıl / 21. Yüzyıl" ismini taşıyan kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor.

"Dyptique"
Çalışmalarını 1965 yılından beri Paris'te sürdüren sanatçı, özellikle göç, kadın olma, cinsel kimlik ve sosyal içerikli video yerleştirmeleriyle uluslararası bir tanınmışlığa sahip. Yalter'in Türkiye'de bir galeride açacağı ilk kişisel sergisi olan "20. Yüzyıl / 21. Yüzyıl", küçük bir retrospektif olarak değerlendirilecek önemli çalışmalardan oluşuyor.
Galerist'teki Nil Yalter kişisel sergisi, sanatçının hem 1965 sonrasında tuvallerini hem de erken dönem video çalışmalarını içeriyor. Serginin ana gövdesini ise Yalter'in sanatsal gelişiminde önemli bir yere sahip olan "Harem" (1979-1980), "Sound of Painting" (2005-2008) ve "Lord Byron Meets the Shaman Women" (2009) isimli video yerleştirmeleri oluşturuyor.
Sanatçı, sergisinin isminde de vurguladığı gibi, iki farklı zaman diliminde üretilmiş olan yapıtlarını bir araya getirirken, sadece geçmişteki üretiminden yola çıkmıyor. Yalter 1965'lerde gerçekleştirdiği soyut resimlerini, bu resimlerdeki ana değerlerden yola çıkarak yaptığı yeni video eserleriyle birlikte sergileyerek, izleyecileri adeta zaman tünelinde bir yolculuğa davet ediyor. Dün ile bugün, yaşanmışlıklarla güncel olan arasında farklı bir bağ kurmayı hedefleyen bu yaklaşım, Yalter'in "sorgulayan sanatçı" tavrının ortaya koyan en önemli özelliklerden biri.

"Sound of Painting"
Serginin en önemli süprizlerinden biri, sanatçının 1979'da gerçekleştirmesine rağmen bugüne dek hiç sergilemediği bir video çalışmasını da ilk kez izleyici karşısına çıkarması. "Shaman" ismini taşıyan bu çalışma Nil Yalter'i, Paris'teki eski Musée de l'Homme koleksiyonunda yer alan Orta Asya Şaman masklarıyla yaptığı bir performans sırasında gösteriyor. Şaman kültürü üzerine kapsamlı araştırmalar yapmış olan sanatçının bu çalışması, etnografya müzesi koleksiyonuna girdikten sonra, büyüsel-tinsel özelliklerini kaybeden özgün maskelerin tekrar eski işlevlerine dönüştürülmesini hedefliyor.
Çalışmalarındaki ayrı ve aykırı özellikler Nil Yalter'e sadece "tarihsel" bir sanatçı konumu kazandırmakla sınırlı kalmıyor. Sanatçı, Galerist'te gösterilen çalışmalarıyla, günümüzde de kendisini son derece belirgin olarak gösteren "küresel eşitsizlik ortamında" farklı soru/n/lara gönderme yaparak, izleyecileri aktif olarak düşünmeye davet ediyor.

"Haremlip"
Sanatçı Hakkında
Babasının görevi nedeniyle 1938'de Kahire'de doğan Nil Yalter, ilk gençliğini İstanbul'da geçirdi. Çocukluğundan beri resim yapan Yalter, Robert College'deki eğitimi sırasında, resimin yanı sıra tiyatro, dans ve pandomimle de ilgilendi. Klasik anlamda sanat eğitimi almadan çalışmalarını sürdüren sanatçı, 1960'ların başından itibaren İstanbul'daki Türk-Alman Galerisi'nde düzenli olarak kişisel sergiler açarak, soyut çalışmalarını sergiledi. İlk kez 1956'da Paris'i ziyaret edip oradaki sanat ortamıyla yakın ilişkilere girdikten sonra, çok defa Fransa'ya gidiğ gelen Yalter 1965'te bu kente yerleşmeye karar verdi. Sanatçı çalışmalarını 1968 öğrenci olaylarının eşiğinde geliştirirken önceleri Op Art, Minimalizm, Pure Abstraction gibi kavramlar çerçevesinde ele alınabilecek çoğu büyük boyutlu tuvaller üretti. Ancak diyalog içinde olduğu Öncü Fransız Sanat Ortamı, Yalter'i kendi ifadesini tuval dışındaki malzemelerle de arayama itti. 1965-1970 arasında çok önemli bir „kimlik sorgulaması sürecine" giren sanatçı, araştırmalarını günlük konular, sosyal olgular, önyargılar üzerine yoğunlaştırarak, desen, fotoğraf, film, performans gibi tekniklerde farklı deneylere yönelmiştir.
Nil Yalter'in kelimenin tam anlamıyla "dönüşüm" yaşadığı 1968 olaylarıyla birlikte gündeme gelen sorgulama dönemi, sanatçıyı politik ayrımcılık, göçmen işlerin Kapitalist düzen tarafından sömürülmesi, erkek egemenliğindeki baskı sisteminin kadını yok saymasını gibi, Rasizm gibi konular üzerine düşünmeye ve iş üretmeye itti. Bu yıllarda Türk işçileri başta olmak üzere göçmenlerin yaşam koşullarıyla da ilgilenen Nil Yalter, araştırmalarını, yaptığı söyleşileri ve konuşmaları belgelemeye, ses ve görüntülerin yardımıyla, "ötekileştirilen" sınıfları işlerinin merkezine oturtmaya başladı. Bu süreç sanatçıya 1973 yılında A.R.C. Musée d'Art Moderne de la Ville de Paris'teki kişisel bir serginin, ünlü "Topak Ev" projesinin kapılarını araladı.
Sergi yapımcılığını Suzanne Pagé'nin üstlendiği bu sunum, hem bir Türk sanatçısının bu önemli müzede açtığı ilk kişisel sergi anlamına geliyordu, hem de Nil Yalter'i, o yıllarda farklı bir arayış içinde olan Avrupa'daki güncel sanat eğilimleri arasında belli bir konuma oturtuyordu. Bu serginin ardından Nil Yalter, o dönemin bir çok önemli grup sergisinde arkası arkasına yaptığı videolar başta olmak üzere Yeni Medya Sanatı'nın olanaklarıyla ürettiği yerleştirmeleri, video heykelleri ve disiplinlerarası çalışmalarıyla "eleştirel tavrını" duyurdu.